1932 yılında yazılmış bir distopya ile karşı karşıyayız. Aldoux Huxley, dönemin entellektüel bir İngiliz yazarı. İki dünya savaşı arasındaki dönem ve özellikle 1929 ekonomik buhranı, dönemin entellektüellerinde büyük olasılıkla geleceğe dair büyük bir karamsarlık yaratmıştı. Cesur Yeni Dünya, hem bu karamsarlığı hem de bu karamsarlığa dair çözüm beklentilerini içeren bir eser olarak ortaya çıkmış gibi görünüyor.
Aldous Huxley, Henry Ford'un geliştirdiği Fordist üretim sisteminin toplumsal düzene de yansıyacağı bir gelecek hayal etmiş ve son derece tutarlı, detaylandırılmış bir distopya örmüş. Kitaptaki gelecekte, insanların, annelerinin karnında değil, suni rahimlerde ve yapay kanlarla dünyaya geldiği bir gelecekle karşılaşıyoruz. İnsanlar rahimlerindeki gelişim süreçlerinden, çocukluk dönemlerine kadar şartlanma tekniklerine maruz kalıyorlar. Tüm bu sürecin sonunda da toplumsal bir kast yapısı oluşuyor; Alfalar, Betalar, Gamalar, Deltalar ve Epsilonlardan. Bu kast yönetici sınıftan sıradan emekçilere uzanıyor.
İstiktar ve mutluluk ilkeleri üzerine kurulan bu toplum, aile, ebeveyn, ahlak, birey vb kavramlardan da muaf bir toplum.
1930'lu yıllarda bu distopyayı kurmak, gerçekten yaratıcı bir zekanın ürünü olabilir. Kitabın önsözünü yazan bir diğer distopya yazarı Margaret Atwood'ta yazarın hakkını fazlası ile veriyor.
Bir kitapsever olarak kitaba dair tek hayal kırıklığım, bu kitabı bu kadar geç keşfetmemdir. Üzerimdeki etkisini uzun süre sürdürecek olan bu kitabı tüm kitapseverlere öneriyorum.