Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
EFELYA'dan... ........ Elif, Ferhat'ı daha yakından tanımak için, çocukluğuna dair hatıralarını anlatmasını istedi ondan; sonra sesine bir avuç fesleğen katıp: “Dur, önce anneni anlat, çok merak ediyorum, yaşıyor değil mi?” “Yaşıyor değil mi?” cümlesiyle Ferhat birdenbire dağılmıştı. “Hayır, yaşamıyor; çocukken kaybettim
Nur risaleleri'nin kaynağı
Nurşin'de bir müddet kaldıktan sonra Hizan'a döndü. Sonra medrese hayatını terkederek pederinin yanına geldi ve bahara kadar evde kaldı. O sırada şöyle bir rüya görür: Kıyamet kopmuş, kâinat yeniden dirilmiş. Molla Said, Peygamber Aleyhissalâtü Vesselâmı nasıl ziyaret edebileceğini düşünür. Nihayet sırat köprü sünün başına gidip durmak
Sayfa 31 - Süleymaniye vakfıKitabı okuyor
Reklam
Nâzım Hikmet’in, Sabahattin Ali’ye yazdığı mektup.
Nâzım Hikmet, tarihsiz bir mektubunda Sabahattin Ali’ye şunları yazıyor: Senin roman ne alemde? Ne kadar merak ettiğimi tahmin ediyorsundur. Sahici, Türk edebiyatının temel taşlarından birisin. Her kitabın önceden kütlelere verilmiş bir sözü yerine getirmek demektir. Büyük Türk halkı senden her gün biraz daha büyük eser istiyor. Edebiyat yapmanın dünyanın en mesuliyetli işlerinden biri olduğunu anlamışsın. Yolun açık olsun. Gözlerinden hasretle öperim kardeşim. (Nâzım Hikmet) Not: Tarihimiz Sabahattin Ali’nin dirisine de ölüsüne de sahip çıkamadı, bu gerçek.
Sayfa 15 - Kafa YayınlarıKitabı okudu
“Beni taciz etti!” diye bağırdım parmaklıkların arasından. “Duyuyor musunuz beni?” Polislerden biri gözlerini devirdi. Ellerini beline yerleştirip bana doğru yürüdü. “Ne olursa olsun bir kadına el kaldıramazsın. Dünyadan haberin yok mu senin?” “Ama o da yolumu kesti!” “Peki, senin o saatte dışarıda işin neydi?” Bu soruyu duymamla birlikte saçımı başımı yolma isteğim ciddi bir artış gösterdi. “Bunun konumuzla ne alakası var?” Benimle konuşan polis cevap vermek yerine masasına doğru yürümeye başladı ama diğer polislerden birinin diğerine, “O saatte dışarı çıktıysa belli ki aranıyordu,” diye fısıldadığını duydum. “Kim bilir kime zarar verecekti, kime saldıracaktı...”
Sayfa 103
YALNIZLIĞIN YARATTIĞI İNSAN Pardösüsünün kürklü yakasını kaldırınca üşüdü mü diye baktım. Aslında soluk esmer yüzü balmumu gibi sararmıştı. – Üşüdün, dedim. Kaşını kaldırdı. Yanağındaki çıban yerinde kan yoktu. Durdum. Yüzünü avuçlarıma alıp ovaladım. – Neden böyle oldun, dedim. Güldü. Karanlığa doğru tükürdü. Başını iki tarafa şiddetle
HAVUZ BAŞI Beyazıt Havuzu'nun kenarındaki kanepelerden birine oturmuş sizi bekliyorum. Yaşını almış bir adamın yirmi yaşındaki çocuk kederlerini, sevinçlerini yaşaması ne demektir, diye düşünüyorum: Belki, bir geç olma hadisesi. Belki de bir çeşit hazları, kederleri, çocuklukları uzatma temayülü. Ama bu uzayan yaz, kışın gelmeyeceğine alamet
Reklam
❝ İlim Rahattan Fedakarlık İster..
Üzücüdür ki bugün öğrenciler arasında zihni tembellik yaygınlaşmıştır. Rahatı ve eğlenceyi, ciddiyet ve istikrarlı çalışmaya tercih etmektedirler. Rahat içinde yaşamak, lüzumsuz işlerle uğraşmak onlar için yaşamın gayelerinden biri olmuştur. Onların hedefleri nefsin arzularını temin etmektir. Derse ve ilim tahsiline vakitleri kalmamıştır.
Sayfa 96 - Otto YayınlarıKitabı okudu
Sanki bu sözleri bekliyormuş gibi birdenbire, kendine hakim olamayarak öfkeli bir eda ile bağırdı; – Seninle alay edip, yüzüne karşı kahkahalarla gülerek söylerdi! Kibar bir insan, daha çok kibar bir kadın senin kirli ruhunu görerek tiksinti duyar. Saçlarını yaptırmışsın, en iyisinden çamaşır giyiyorsun, elbiselerini terzide diktirmişsin ama
Sayfa 688Kitabı okudu
YEŞİL RENKLİ NAMUS GAZI OPERASI «Hasan Âli Yücel, bu hikâyeyi oyun olarak yazmamı önermişti. Hikâyemi Yücel'in anısına adıyorum.» Uvertür Dünyanın tarihi iki milyar dörtyüz milyon yıllık deniliyor. Benim bitmemiş tarihim, şimdilik elli yıllık. Kelebeğin tarihi bir günlük. * Arkeologlar yeraltında yeni bir kent buldular. Bu kentte birçok
"Mucizeler tüm kederlerin yerini alsın." Verdiğiniz her kararın mucizeler veya kederler arasında bir seçim olduğunun henüz farkında olmayabilirsiniz. Her bir keder, kara bir nefret kalkanı gibi, mucizelerin önünde durarak onlan gizler. Kalkanı gözlerinizin önüne kaldırırsınız ve bu yüzden arkasındaki mucizeleri göremezsiniz. Mucizeler
Sayfa 78
Reklam
Böylece dün­ya benim için üç parçaya bölünmüştü: Bunlardan biri benim köle olarak, yalnızca benim için uydurulmuş ve hiçbir zaman - üstelik nedenini asla bilemeden - bütü­nüyle yerine getiremediğim kurallar altında yaşadığım dünyaydı; sonra benden sonsuz uzakta olan, içinde senin yaşadığın, idareyle, komutların dağıtılmasıyla ve bunla­rın yerine getirilmemelerine kızmakla uğraştığın ikinci bir dünya vardı; son olarak da diğer insanların mutlu, buyruklardan ve boyun eğmekten bağımsız olarak yaşadıkları üçüncü bir dünya.
Yalanı dolanı bol bir dünyada yaşıyoruz. Bu ortamda, çocukları yalandan uzak tutmanın güçlüğü ortadadır. Çocuğa hem açık sözlü olmayı öğretmek, hem de onu yalana kanmayacak biçimde yetiştirmek çetin bir eğitim sorunudur. Gelin doğruyu söyleyelim: Çocukların yalanları erişkinlerin yalanları yanında çok "masum" kalırlar. Onların abartmaları ya da kuyruklu yalanları aldatma amacını gütmezler. Çocuk gerçeği iyi değerlendiremediği, görüp duyduğunu çarpıttığı için uydurur. Kimi anababa, çocuğun, olmamış şeyleri olmuş gibi anlatmasını yalan sayar. Düş ürünü öykülere gülüp geçmek yerine suçlamak yolunu seçer. Oysa çocuklar gerçeğe, uydurma yoluyla ulaşırlar. Çocuk konuşmalarında abartma ve uydurma çoktur: Örneğin, birisi "Bizim iki tane televizyonumuz var!" diye övünürse, öteki "Bizim de iki arabamız var!" demeden edemez. Biri "Benim babam senin babanı yener!" deyince öteki durur mu? "Benim babam dünyadaki bütün babaları yener!" karşılığını yapıştırır.
Sayfa 252Kitabı okudu
Önemli olan senin kim olmaya karar vermiş olmanda yatıyor.Kendi gözünde insan olmanın onurunu taşıyan biri mi; başkalarının isteklerine göre hareket ettiği, başkalarının beklentilerini yerine getirdiği için onların gözünde değer kazanan biri mi? Her iki yolun da kendine özgü sonuçları var.
Annen kısa bir süre sonra, hatta belki de gelecek hafta sen kendi yoluna, ben kendi yoluma, diye başlayacaktı; o gün senin için acı bir gün olacaktı, pek çok geyiğin asla üstesinden gelemediği bir gün, ama ben anneni öldürdüğüm için şimdi bunları yaşamaktan kurtuldun; bunun yerine onu, çatallı diliyle değil, herzaman arkanda olan ve manasızca, birdenbire senden koparılıp alınan biri olarak hatırlayacaksın,
"Beni ne için burada tutuyorsun?” “Çünkü hastasın.” “Evet, hastayım. Hâlbuki yüzlerce, binlerce deli özgürce dışarıda dolaşıyor. Cahilliğiniz yüzünden onları aklıselim olanlardan ayırt edemiyorsunuz. Neden ben ve bu zavallı adamlar, onlar yerine günah keçisi olarak burada tutuluyoruz? Sen, asistanın, hademe ve bütün bu hastane ayaktakımı, hepiniz ahlaksızlık konusunda bizden fersah fersah önde olmanıza rağmen, neden siz değil de biz buraya tıkıldık? Mantık bunun neresinde?” “Ahlakın ve mantığın bununla bir alakası yok, her şey şansa bağlı. Eğer biri buraya kapatıldıysa kalmak zorunda, kapatılmadıysa özgürce gezebilir, hepsi bu. Benim doktor, senin ise akıl hastası olmanda ahlak ya da mantık arama, her şey yalnızca bir tesadüf.”
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.