Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Yalanı dolanı bol bir dünyada yaşıyoruz. Bu ortamda, çocukları yalandan uzak tutmanın güçlüğü ortadadır. Çocuğa hem açık sözlü olmayı öğretmek, hem de onu yalana kanmayacak biçimde yetiştirmek çetin bir eğitim sorunudur. Gelin doğruyu söyleyelim: Çocukların yalanları erişkinlerin yalanları yanında çok "masum" kalırlar. Onların abartmaları ya da kuyruklu yalanları aldatma amacını gütmezler. Çocuk gerçeği iyi değerlendiremediği, görüp duyduğunu çarpıttığı için uydurur. Kimi anababa, çocuğun, olmamış şeyleri olmuş gibi anlatmasını yalan sayar. Düş ürünü öykülere gülüp geçmek yerine suçlamak yolunu seçer. Oysa çocuklar gerçeğe, uydurma yoluyla ulaşırlar. Çocuk konuşmalarında abartma ve uydurma çoktur: Örneğin, birisi "Bizim iki tane televizyonumuz var!" diye övünürse, öteki "Bizim de iki arabamız var!" demeden edemez. Biri "Benim babam senin babanı yener!" deyince öteki durur mu? "Benim babam dünyadaki bütün babaları yener!" karşılığını yapıştırır.
Sayfa 252Kitabı okudu
Önemli olan senin kim olmaya karar vermiş olmanda yatıyor.Kendi gözünde insan olmanın onurunu taşıyan biri mi; başkalarının isteklerine göre hareket ettiği, başkalarının beklentilerini yerine getirdiği için onların gözünde değer kazanan biri mi? Her iki yolun da kendine özgü sonuçları var.
Reklam
Annen kısa bir süre sonra, hatta belki de gelecek hafta sen kendi yoluna, ben kendi yoluma, diye başlayacaktı; o gün senin için acı bir gün olacaktı, pek çok geyiğin asla üstesinden gelemediği bir gün, ama ben anneni öldürdüğüm için şimdi bunları yaşamaktan kurtuldun; bunun yerine onu, çatallı diliyle değil, herzaman arkanda olan ve manasızca, birdenbire senden koparılıp alınan biri olarak hatırlayacaksın,
"Beni ne için burada tutuyorsun?” “Çünkü hastasın.” “Evet, hastayım. Hâlbuki yüzlerce, binlerce deli özgürce dışarıda dolaşıyor. Cahilliğiniz yüzünden onları aklıselim olanlardan ayırt edemiyorsunuz. Neden ben ve bu zavallı adamlar, onlar yerine günah keçisi olarak burada tutuluyoruz? Sen, asistanın, hademe ve bütün bu hastane ayaktakımı, hepiniz ahlaksızlık konusunda bizden fersah fersah önde olmanıza rağmen, neden siz değil de biz buraya tıkıldık? Mantık bunun neresinde?” “Ahlakın ve mantığın bununla bir alakası yok, her şey şansa bağlı. Eğer biri buraya kapatıldıysa kalmak zorunda, kapatılmadıysa özgürce gezebilir, hepsi bu. Benim doktor, senin ise akıl hastası olmanda ahlak ya da mantık arama, her şey yalnızca bir tesadüf.”
Bedri Rahmi Eyuboğlu'nun İstanbul Destanı şiiri:
İstanbul deyince aklıma Yahya Kemal gelirdi bir eyyam Şimdi Orhan Veli gelir. Deminden beri dilimin ucundasın Orhan Veli Deminden beri senin tadın senin tuzun Senin şiirin senin yüzün Yaralı bir güvercin misali Başımın üstünde dolanır durur Gelir sessizce konar bu şiirin bir yerine Neresine mi arayan bulur Erbabı bilir. Deli eder insanı bu şehir deli Kadehlerin çınlasın Orhan Veli
''Sana rahatsızlık verdiğim için özür dilerim.''Sesimden alaycılık akıyordu.''Buranın sorunu ne biliyor musun?''Kolumu tekrar geri çektim ama beni bırakmadı.''Sana ait olmayan şeylere dokunman dışında tabii.''Gözlerimi kısarak ona baktım. ''Bana söyleyeceğinden eminim.''Başparmağıyla bileğimi okşayıp beni serbest bırakırken midemde kelebekler uçuştu. Düşünmeden,bir anda cevap verdim.''Umut.'' ''Umut mu?''Sanki beni doğru duyduğundan emin değilmiş gibi başını bana yaklaştırdı. ''Umut.''Başımla onayladım.''Senin gibi biri bunu asla anlamaz ama ben buraya gelmenin ölüm cezası olduğunu biliyordum.Hayatım boyunca Katipler Bölüğü'ne girmek için eğitim görmüş olmamın hiçbir önemi yoktu.General Sorrengail bir emir verdiğinde bunu görmezden gelemezsin.''Tanrılar aşkına,neden ona bunları anlatıyordum?Yapacağı en kötü şey ne olabilir ki?Seni öldürmek mi? ''Elbette görmezden gelebilirsin.''Omuzlarını silkti.''Sadece sonuçları hoş olmaz.'' Gözlerimi devirip büyük bir utançla,artık özgür olduğum için geri çekilmek yerine,gücünün bir kısmını soğurabilirmişim gibi ona doğru hafifçe eğildim.Nasıl olsa boşa harcayacak kadar gücü vardı.
Sayfa 182Kitabı okudu
Reklam
'Rabbin kim?' diye sual ettiler mi? "diye sordu. O mürşit şöyle cevap verdi: "Münker ve Nekir'i görünce, Allah'a sığındım. Bana, 'Ey tatlı uykuda olan! Rabbin kim? Cevap ver! Cihanın söz ustaları bu suale cevap vermekte kolay bir yol bulamadılar!' dediler. Şöyle karşılık verdim, 'ben darlık yurdundan genişlik yerine tebdil ettim, değil ki rabbimi değiştirdim! Yanımdan ayrılın ve yaydan fırlayan ok gibi Cenabı Hakk'ın huzuruna gidin! Filan ihtiyar diyor ki senin yarattığın ne kadar; kum, yaprak ve tüy tanesi varsa her biri yüz bin sır arar. Sen bunca cihana can katan temiz varlık arasında, bu yurtta beni unutmadın. Benim iki ailemde de senden başka kimsem yok. Seni nasıl unuturum? Böyle bir meylim yok!' diye söyleyin."
Çünkü geyikler böyledir. Çok iyiymiş gibi görünür; sonra da çocuklarınıza bok gibi davranırsınız. Çok hayvansınız. Çocuğu doğurup, emzirip biraz da yol gösterdiniz mi, tamam; onlar tam kendilerini güvende ve tehlikeden uzak hissettiklerinde de başınızdan atıverin. Annen kısa bir süre sonra, hatta belki de gelecek hafta sen kendi yoluna, ben kendi yoluma, diye başlayacaktı; o gün senin için acı bir gün olacaktı. Pek çok geyiğin asla üstesinden gelemediği bir gün, ama ben anneni öldürdüğüm için şimdi bunları yaşamaktan kurtuldun; bunun yerine onu, çatallı diliyle değil, her zaman arkanda olan ve manasızca, birdenbire senden koparılıp alınan biri olarak hatırlayacaksın.
Anlamıyorsun Boğuluyorum Kol saatim durmadan çalıyor Dışarıda gün dönümü vardı Telefonum yanlış numaralara kodlanmış Bacaklarım akıyor Gazoz şişelerini satıp yaşamıma üç gece daha ilave edemiyorum Üç gece Üç gece daha yanımda olacak mısın Köşeye sıkıştırıldım Biri yeterdi bana Kurbağa seslerini duyuyorum bir de baykuş Senin sevdiğin karganın sesi kesildi Sokağın orta yerine camdan ve naylondan bir kent kurulmuş
"Araba hareket halindeyken, bağlı olmanı tercih ederim. Be- nim olanı korumalıyım," dediğinde gülümsedim. Arabaya ne zaman binsek emniyet kemerleri konusunda ısrarlı olan taraf ben olurdum. Tüm ailesini trafik kazasında yitirmiş biri olarak, güvenlik benim için önemliydi. Ama Hudson için bu oyunun bir parçası olmasına rağmen güzeldi.
Sayfa 110
Reklam
Allah'ın bir kuldan yüz çevirdiğine dair kanıt, o kulun boş şeylerle uğraşıyor olmasıdır. ‌İki bin rıtıl şarap tartmış olsan da içmedikçe sarhoş olmazsın. ‌Hakikate ermiş olmanın göstergesi, yapılan hayırlı işleri ve onların karşılığını düşünmemektir, aksine o işleri terk etmek değildir. Hasan el-Basrî ‌Lokman Hekim'in oğluna şöyle bir
Hayat, sürprizlerle gelir bazen. Hiç beklemediğin anda yeni yol arkadaşları katılır mesela ya da sen ne olduğunu anlamadan biri hayatından çıkıverir. Her başlangıçta Rumi'nin şu sözü gelir aklıma: ''Bu, yalnızca senin yolun. Başkaları seninle yürüyebilir ancak senin yerine değil.''
Sayfa 235Kitabı okudu
İnsan gerçekten sıçramadıysa, 'neredeyse sıçramış' olmak bir işe yaramaz. Ya olur -ya da olmaz. Senin yerine başka biri de yapamaz bu sıçramayı. Kendin karar vermeli, kendin sıçramalısın.
Osmanlı'nın yönetim şekli
Gülhane Hatt-ı Hümayunundan [1839] önce Osmanlı Devleti, Osman ve Orhan Gazi zamanından beri beyliklerden farklı bir yönetimle idare ediliyordu. Bu idare gayet sağlam ve usta bir idareydi. Allah Teala bu yönetim sayesinde Osmanlı Devletine Ortadoğu ve İslâm dünyasını yönetme imkânı vermişti. Ayrıca Osmanlılar hilafeti de bünyelerine almışlardı.
İnsanı terbiye etme yeteneğin var bence; hiç kuşku yok ki sana benzeyen birinin işine böyle bir terbiye biçimi yararlı olur. Böyle biri ona söylediğin şeyin mantığını anlayabilir, başka da hiç bir şeyle ilgilenmez ve senin beklediğin şeyleri yerine getirirdi.
Sayfa 19 - Franz KafkaKitabı okudu
1.500 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.