Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
İsrail, saldırmak için niçin özellikle Ramazan ayını seçiyor? Bu sorunun birinci cevabı şu: Çünkü Müslümanların böylesine yoğun biçimde Mescid-i Aksâ ve Kudüs'te toplandığı başka bir zaman dilimi yok. Teravih namazları, toplu iftar ve sahurlar, itikaflar, sohbetler, ateşli vaaz ve dersler, buluşmalar... İsrail, 1967'den beri Mescid-i Aksâ ve Kudüs'ün "Müslümanların toplandığı bir çekim merkezi" olmasını engellemeye çalıştığı için, Ramazan ayında işgal kuvvetleri bilhassa alarma geçiyor. Sorunun ikinci cevabı ise, bir yönüyle Ramazan'dan da bağımsız: İsrail devlet aklı, kendi içindeki siyasi, sosyal ve dini kamplaşmaları gözden uzak tutmak, hedef şaşırtmak ve Yahudi kamuoyunu "Arap düşmanlığı" ortak paydasında konsolide etmek için, Filistinlileri tahriki bir yöntem olarak kullanıyor. Karşı taraf patlayınca da, "Teröristler, bizim varlığınıza bile kary yaygarasıyla, ortalığı ateşe veriyor.
CEVHER DUDAYEV'LE BİR SÖYLEŞİ
Cevher Dudayev'le konuştuğumuzda, genellikle yakınlarından oluşan muhafızların konuşmalarından anladığımıza göre bir yolculuğa çıkmaya hazırlanıyordu. "Nereye uçuyorsunuz?" sorumuza ciddi bir cevap vermek istemedi: "Bakalım, nereye uçacağımızı ben de uçağa bindikten sonra pilottan öğreneceğim" diye şaka yapmayı yeğledi.
Reklam
_Nevroz, anormalliktir. _Nevrotik, anormal davranışlı, kültüründen sapmış, ruhsal bozukluğu olan kişidir. Nevrotikler, kültürün üvey evlatlarıdır. _Nevrotik bir insan, kendini, kendi yoluna dikilen bir engel olarak görmektedir. _Nevroz, kişinin normal gelişimini engeller ve baş edemediği çatışmaların içine düşürür. _Anormal davranan herkes
Öte yandan kendinize bir hedef belirlediğinizde bunu başarmak için,şu iki basit soruya da çok net yanıt vermelisiniz ve içinizde en ufak bir şüphe kırıntısı dahi kalmamalı. Birincisi; "Bu hedefimin, kararımın benim için en hayırlısı, en iyisi olduğuna dair içinde en ufak bir şüphe var mı?" sorusudur. Kararlılık, içinde şüphenin kırıntısını dahi barındırmaz. "Acaba," demez. "Bilemiyorum ki, inşallah olur," demez. "Olursa olur, olmazsa can sağlığı. Ucunda ölüm yok ya! " hiç demez. Birinci sorunun cevabı en ufak bir şüpheye yer bırakmayacak şekilde, büyük harflerle ve yüksek sesle" EVET" olmalıdır. İkinci soru daha keskin olanıdır:"Hedefimi, kararımı gerçekleştirme uğrunda ölümü göze alabilir miyim?" Ölümü göze almak demek;tıpkı boğazı ölümüne sıkılan birinin havaya ihtiyaç duyacağı kadar o hedefi istemek, başarı uğrunda tüm güçlüklere katlanacak kararlılığı göstermek demektir. Dolayısıyla ikinci sorunun cevabı da yine hiç tereddütsüz büyük harflerle ve yüksek sesle "EVET" olmalıdır. Bu iki soruya vereceğiniz cevaplar sonrasında size sadece iki nokta arasındaki boşluğu ilmek ilmek dokumak kalır.
Sayfa 78 - Kırmızı Kedi YayıneviKitabı okudu
Birinci sorunun cevabi şu: O gece ezan meselesinde kim daha fazla ızdirap çekti ve bu işi kendine dert edindiyse Allah rüyayı ona gösterdi. Abdullah b. Zeyd böyle bir halde olduğu için Rabbimiz bu şerefi ona bah şetti ve onu tarihe: "Sáhibü'l-Ezan" diye kaydettirdi. ikinci soruya gelince Hz. Bilál'in müezzin olarak seçilmesi ne
Sayfa 217Kitabı okudu
Bambu Ağacı
Çocuğun eğitimini Çin'de yetişen bambu ağacına benzetiriz. Çinliler bu ağacı şöyle yetiştirirler- Önce ağacın tohumu ekilir, sulanır ve gübrelenir. Birinci yıl tohumda herhangi bir değişiklik olmaz. Tohum yeniden sulanıp gübrelenir. Bambu ağacı ikinci yılda toprağın dışına filiz vermez. Üçüncü ve dördüncü yıllarda da yapılan işlem tekrar edilerek bambu tohumu sulanır ve gübrelenir. Fakat inatçı tohum bu yılda filiz vermez. Çinliler büyük bir sabırla beşinci yılda da bambuya su ve gübre vermeye devam ederler. Ve nihayet beşinci yılın sonlarına doğru bambu yeşermeye başlar ve altı hafta gibi kısa bir sürede yaklaşık 27 metre boyuna ulaşır. Akla gelen ilk soru şudur. Çin bambu ağacı 27 metre boyuna altı haftada mı yoksa beş yılda mı ulaşmıştır. Bu sorunun cevabı elbette ki beş yıldır. Büyük bir sabırla ve ısrarla tohum beş yıl süresince sulanıp gübrelenmeseydi ağacın büyümesinden hatta var olmasından söz etmemiz mümkün değildi..
Reklam
Birinci Millet Meclisine Şer'iye Vekilliği etmiş, Eskişehirli bir Türk hocasının Türkler gibi "ve" demek yerine, Araplar gibi "vua" dediğini belki henüz unutmamış olanlar vardır. Suriye, Filistin ve Hicaz'da: -Türk müsünüz? Sorunun birçok defalar cevabı: -Estağfurullah! idi. Bu kıtaları ne sömürgeleştirmiş, ne de vatanlaştırmıştık. Osmanlı İmparatorluğu buralarda, ücretsiz tarla ve sokak bekçisi idi.
Sayfa 42 - Pozitif Yayınevi
Duygusal gelişimleri için gerekli zemini bulamamış oldukları için mi bazı insanların düşünce sistemleri aşırı geliştirilerek bu eksiklikleri ödünlenmeye çalışılıyor? Yoksa çevrenin şartlandırmalarından ötürü entelekt aşırı geliştiriliyor da duygusal dünya fakirliğe mahkûm ediliyor ve sezgiler köreltiliyor? Neden kendilerini yalnızca entelekt ve seksten ibaret yaşayan insanların sayısı giderek artıyor? Neden-sonuç ilişkilerinden çok, olmakta olanla ilgilenme eğiliminde olduğumdan bu soruların cevabı bana çok önemli görünmüyor, birinci sorunun daha çok ağırlık taşıdığı izlenimini taşısam da. Son yıllarda, yetişkinliğe adım atmak üzere olan gençlerin geleceğe bakışı iki konu üzerinde odaklanıyor: başarı ve para. Bu iki konunun amaç edinilmiş olmasında, aileden başlayarak tüm etkili üstsistemlerin payı ağırlıklı gibi, çünkü geleceği ipoteklemek uğruna iç dünyasının sesini dinlemekten vazgeçip hayatı klişe projelere dönüştürmek, insan doğasıyla hiç de uyumlu bir tarz değil.
Diyalektik Kıyas Teorisi
_Burhan, tüm şüpheleri ortadan kaldıracak açıklıkta ve itirazlara yer bırakmayacak kesinlikte bir kıyas ve delildir. Kesin ve zorunlu bilginin ilke ve kurallarını vermekte, felsefeyi mükemmel hale getiren kaideleri içermektedir. Bu bakımdan da o, mantığın en yüce bölümü olmaktadır. _Burhan, 3 çeşittir: _1- Varlık burhanı. (Tez) _2- Sebep
Neden kendilerini yalnızca entelekt ve seksten ibaret yaşayan insanların sayısı giderek artıyor? Neden-sonuç ilişkilerinden çok, olmakta olanla ilgilenme eğiliminde olduğumdan bu soruların cevabı bana çok önemli görünmüyor, birinci sorunun daha çok ağırlık taşıdığı izlenimini taşısam da. Son yıllarda, yetişkinliğe adım atmak üzere olan gençlerin geleceğe bakışı iki konu üzerinde odaklanıyor: başarı ve para. Bu iki konunun amaç edinilmiş olmasında, aileden başlayarak tüm etkili üst-sistemlerin payı ağırlıklı gibi, çünkü geleceği ipoteklemek uğruna iç dünyasının sesini dinlemekten vazgeçip hayatı klişe projelere dönüştürmek, insan doğasıyla hiç de uyumlu bir tarz değil.
Reklam
Muhammed'in ibretlik rüyası. Korku filmi gibi inanılır gibi değil.
Muhammed rüyasını anlatıyor. Güya Cibril ile Mikail adındaki iki melek gelip kendisini fezaya çıkarmışlar ve günahkar insanların uğradıkları feci cezaların ne olacağını ona göstermişlerdir. Muham­med'in kendi ağzından çıktığı şekliyle hikaye şöyle: "(Rüyam'da) gördüm ki, :ki melek bana geldi. Bunlar iki elimi tutup beni düz bir
Kaynak YayınlarıKitabı okudu
Hayatın Gayesi
Birinci Mukaddime Her İnsan Aklını Meşgul Eden Sorular ve Cevapları Dine yönelik duygular insan fıtratının en güçlü duygularıdır. Şöyle ki: Gece evinizde yatıp uyuduğunuz halde, sabah gözünüzü açtığınızda kendinizi havada uçup gitmekte olan bir uçakta bulursanız aklınıza hangi sorular gelir? Böyle bir durumda her insanın aklına istisnasız 4 soru gelir: Beni buraya KİM getirdi? Beni buraya getiren NİÇİN getirdi? Bu uçak NEREYE gidiyor? Bu soruların cevabını KİMDEN öğrenebilirim? Üzerinde yaşadığımız dünya da bir uçaktan farklı değildir. Bu dünya uçağında gözünü açan -istisnasız- her insan, şuurlu veya şuursuz olarak, kendine yukarıdaki 4 soruyu sorar: "Bizi buraya KİM getirdi, NİÇİN getirdi, NEREYE gidiyoruz ve bu soruların cevabını KİMDEN öğreneceğiz?" Bu dört soruyu cevaplandırmadıkça hayatın anlamını kavramamız mümkün olmaz. Biz ve etrafımızdaki varlıkların ne olduklarını, neye hizmet ettiklerini, niçin var olup, niçin yok ol- duklarını bilemeyiz. Yaşarız ama niçin yaşadığımızı bilemeden; ölürüz, ama niçin öldüğümüzü bilmeden. Bu soruları felsefe ve bilim cevaplayamamıştır. Bu sorulara doyurucu cevabı ancak Kur'ân vermiştir. Kur'ân'ın dört temel esası vardır. Bu dört esas -yalnızca Müslümanların değil bütün insanların aklını meşgul eden ve onların bilinmesiyle hayatın anlam kazanacağı dört sorunun cevabıyla ilgilidir. Bu dört esas: Tevhid, ibadet-adalet, haşir ve risâlettir.
Sayfa 37 - SüedaKitabı okudu
55 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.