Zorba iç çekişimi duydu, başını salladı, baktı: Kötü davrandık,diye mırıldandı, kötü davrandık patron! Sen güldün, ben de güldüm ve zavallı kadın bizi gördü. Bin yaşında kocakarıymış gibi ona hiç önem vermeden çekilip gitmen çok ayıp! Bağışla patron ama, incelik değil bunlar. İnsanlar böyle davranmamalı, hayır! Ne de olsa kadındır; zayıf, alıngan
Sayfa 65
Müzeyyen: Diyelim ki gitmedim. seninle beraber olmaya devam ettik. Ne değişecekti? Ne yapacaktık? Arif: Sevişirdik. Müzeyyen: Başka? Arif: Sabahları beraber uyanırdık. Ben senden önce kalkardım. Senin uyuyuşunu izlerdim, sonra sen uyanırdın. Bana gülümserdin. Müzeyyen: Sonra? Arif: Sonra, sabahları çayı tek şekerli içtiğini, günün diğer saatlerinde şekersiz içtiğini biliyor olurdum, o ilk şekeri ben atardım çayına, zarifçe eritişini izlerdim. Müzeyyen: Sonra? Arif: Sonra, en çok boynundan öpülmeyi sevdiğini biliyor olurdum. Müzeyyen: Güzelmiş. Arif: Sonra dışarı çıkardık. Dışarda yağmur yağıyor olurdu. Biz şemsiyeyi almazdık. Sırılsıklam olurduk. Sonra sen bana sokulurdun ama saçağın altına hiç girmezdik. Sonra sen üşütürdün. Ayakların buz gibi olurdu. Ben sana en sevdiğin o mavi çoraplarını getirirdim. Sonra bayramları babaannenin mezarını ziyaret etmeye giderdik. Müzeyyen: Gider miydik gerçekten? Arif: Hıhı. Giderdik. Hayatta en sevdiğin kadın için ağlayışını izlerdim senin. Hiçbir şey yapmazdım, gözyaşlarını silmezdim, seni teselli etmezdim. Orada öylece ağlayışını izlerdim senin. Başka insanların mezarlarının arasında dolaşarak, hayatın ne kadar şahane bir şey olduğunu düşünürdüm. Sonra… Sonra hiçbir şey yapmazdık. Öylece otururduk. Çok bilinmeyenli bu sorunun yanıtını arardık. Hayat bizi yalancı çıkarana dek, bulduğumuz cevapları doğru sanırdık.
Reklam
Bir de biz erkekler hayatımızdan şikayet ederiz...
Tabii ki de bunu hiçbir zaman bileme­yeceğiz. Ama kadınların âdet döneminde yaşadıkları ile ilgili benim ufak bir tahminim var. Örnekle açıklayayım isterseniz: Diyelim ki çok yoğun bir gün geçirdiniz ve tek isteğiniz duşunuzu alıp güzel bir yemeğin başına oturmak. Yemeğin ar­dından da şöyle televizyon karşısmda uzanıp uyuyakaldınız mı değmeyin keyfinize. Öncelikle duşa giriyorsunuz. Uzun bir uğraş sonucunda ideal sıcaklığın birkaç derece üzerindeki bir sıcaklığa getirdiğiniz suyun altına giriyorsunuz. Suyun birkaç derece fazla olması önemli çünkü sıcak suyun vücudunuza çarptığında oluşturduğu o hafif yanmanın tüm yorgunluğunu­zu söküp attığına inamyorsunuz. Gözleriniz kapalı, birazdan yiyeceğiniz yemeğin hayalini kurarken sıcak suyun başınızdan aşağı terapi şeklindeki akı­şı altında dakikalarca durabilirsiniz. Bu arada, siz duşta tam Nirvana'ya ulaşacağınız sırada anneniz, babanız ya da eşiniz mutfaktaki suyu kullandığından dolayı size gelen su aniden soğuyarak banyonun içinde oldukça makul bir yüksekliğe sıç­ramanıza neden oluyor. Siz musluk ile durumu düzeltmeye çabalarken hemen peşinden gelen kaynar su tarafından kut­sandıktan sonra delirdiğiniz ve içinizden saydırdığınız o birkaç saniyeyi düşünün. Hah, işte o anı hiç unutmayın. Çünkü bana sorarsanız eğer kadınların âdet dönemindeki hormon değişik­ likleri neticesinde hissettikleri, muhtemelen yukarıda anlatma­ya çalıştığım durumun uzun süreye yayılmış hâli olabilir.
Sayfa 132
Bir yazarın insan denen varlığı yazdığı fantezi türü kitapta, Mars gezegenine giden bir bilginin ağzından şöyle tasvir etmektedir: Gezgin olarak yeryüzünden uzay yolculuğuna çıkan bu bilgin, Merih’te inerek caddelerde dolaşmakta iken bir fakültede verilecek konferans ilanını görür. İlanda belirtildiğine göre, Merih bilginlerinden birisi yeryüzüne
Hadi diyelim ki unutmayı becererek boşluğumuzu büyüttük, biz de hayal-meyal olduk (şimdi bana iyi fikir gibi geliyor ha­fiften)... Peki yaşanmış o güzelim anlar'a yazık olmaz mı bu arada?
Biz ne dersek diyelim, insanlar inanmak istediklerine inanacaklardı. Biz de ne denli savaşırsak, o kadar kırılgan hale gelecektik.
Sayfa 208 - Doğan KitapKitabı okudu
Reklam
1.000 öğeden 981 ile 990 arasındakiler gösteriliyor.