Bob Ross'un da dediği gibi, aydınlıkları daha iyi görebilmek için karanlıkları arttırmalıyız. Fakat sanki Zezé'nin hayatındaki karanlıklar, sevgisizlikler, kötülükler onun gibi bir fidan için biraz fazla olmuş. Her ne kadar yaramaz da olsa sonuçta o bir çocuk. Okudukça kalbimi karartılara boğdu, ince olmasına rağmen Zezé'nin yaşadığı yersiz kötülüklerin daha da büyüklerini gördüm bitirmeden önce. Şefkatten nasıl da yoksun olduğu, kendisine şefkat gösterildiğinde şaşırıp; anlamlandıramadığı ve bu duyguyu sorgulaması gibi durumları görünce fazlasıyla üzüldüm onun için. Sonrasındaysa hayatına tutunmasını sağlayan, onu hayat gülünün dikenlerinden koruyan, kraliçenin tebaasından adeta kral gibi bir dalın kopması ve yere çakılıp şoka girmesiyle hayatındaki her şey neredeyse mahvoluyor onun için. Neyse ki her şeye ve herkese yaptığı gibi bu acıya karşı da savaşıyor ve galip geliyor. Kitabı bundan yaklaşık bir on yıl evvel okumayı isterdim. Benim için, bugüne kıyasla çok daha anlamlı olurdu. Hiçbir acının gerçekten tam olarak geçmeyeceği, hep hayatımızın uç, ücra bir köşesinden bizi hep gözlediğini ve yalnızca onu kabullenip hayatımıza devam etmemiz gerektiğinin dersini çok iyi bir şekilde aktardığını düşünüyorum. İsmine aldanıp çocuklarınıza okutmamanız dileğiyle.