Bir ideoloji kendi tarihsel anıyla birebir örtüştüğünde, tarihin ritmine yani asıl hakikate ayak uyduramaz, kemikleşir ve donar. Bu statikleşme noktasında ideoloji, bir sonraki tarihsel anın hakikatiyle, yani yeni mevcut durumla uyumsuz hale gelir. Bu bakımdan ideoloji, çağın gerekleriyle uyuşmayan, onlara ters düşen, kısacası gerçeklikle çatışan yanlış fikirler ve inançlar kümesidir. O halde, Mannheim için, bir düşünme modeli olarak ideoloji, son analizde, duruma veya tarihsel ana aykırı ve içi boş bir şeydir; amaçladığı içeriği gerçekleştiremeyecek kör idealar bütünüdür.
Yaşadığı dönemde yaşayan insanların ruhsal durumlarını derinlemesine araştıran düşünür Bernard Russell, "Mutlu Olma Sanatı" adlı kitabıyla önce mutluluğa izin vermeyen süreçleri, ardından da mutlu olmanın yollarını gösterdi.
"Mutlu diyorsanız bu durumda olmadığınızı bilmeniz yeterli. Kendinizi mutlu hissediyorsanız
Uçmak, bir martının en doğal hakkıdır. Özgürlük ise, var oluşun bir parçasıdır. Boş inançlar olsun, gelenekler olsun, özgürlüğü kısıtlayan ne varsa, kaldırıp atmak gerek.
Bana biri “islam nedir?” diye sorduğu zaman cevabım şu olacaktır: iman etmek ve iyi amel işlemektir. Ondan sonra namaz, oruç, zekat ve hac hakkında konuşurum ve sonunda da şunu vurgularım, bunlar ibadetlerdir. Eğer senin ruhun Allah’ a olan imanla ve davranışların iyilik etmekle doluysa onlar islam’a aittir. Yok eğer bunlar yoksa bu ibadetler diğer bütün boş inançlar gibi anlamsızdır.
Oysa sonra anladık ki, toplumsal yararlardan söz etmek boşuna zaman kaybetmekten başka bir işe yaramıyor, bizi yalnızca bayağılığa ve ukalalığa götürüyor; gördük ki, toplumun önderleri ve suçlayıcılar denilen aklıevellerimiz bir işe yaramamaktadır ve bizler boş yere çabalayıp durmaktayız, bir çeşit sanattan, bilinçsiz bir yaratıcılıktan, parlamenterizmden, barolardan, bilmem daha nelerden vuruyoruz ama karnımızı doyuracak bir lokma ekmek bulamazken ve en kabasından batıl inançlar iflahımızı keserken, anonim şirketler sırf dürüst insanımız az olduğu için karınlarını, ceplerini tıka basa doldurmaktadırlar; devletin yerleştirmeye çalıştığı özgürlükse hiç işimize yaramamaktadır, çünkü köylümüz, sırf meyhanede içebilmek uğruna kendi kendini soymaktan mutludur.
Dünyanın 3 farklı yerinde 3 farklı kadın ve hepsinin ortak noktası azimleri ve güçleri.
Smita, Giulia ve Sarah… Ah canım kadınlar.
Smita’nın, yaşam hikayesi Hindistan’da başlıyor çok zorlu, insan yerine dahi koyulmayan bir pozisyonda eşi ve kızıyla birlikte başka insanların pisliklerini temizlemekle geçirmiş ömrünü ama sonra hayatının kararını
Uçmak bir martının doğal hakkıdır,özgürlük varlığının özündedir.İster boş inançlar ve gelenekler,isterse sınırlamanın herhangi bir biçimi, özgürlüğü kısıtlayan ne varsa kaldırıp atılmalıdır
Bulgakovun zekasının ince ince işleyerek Stalin Rusyasında yaşadığı bayağılık, ahlaksızlık ve zulmün eleştirildiği muazzam bir gerçeküstü gerçeklik. Bulgakov ülkesinin yönetimine olan hayal kırıklığı , öfke ve üzüntüsünü yıllara yayarak yazdığı bu harikulade düş gücünü anlamak isteyen herkesin okuması gerekir. Kitap bazen sıkıcı gelebilir sebebi
gelişimin her aşamasında, kız çocukları annelerinin yıllar içinde yaydığı olumsuz mesajları ve hisleri içselleştirmeden edemezler. tam olayları ve duygusal travmaları unutmuş olabilirsiniz ama kendinizi baltalayan o mesajları ezberlemişsinizdir. biz kız çocukları bunları yetişkin yaşamımıza taşırız. bu mesajlar bilinçdışı duygusal ve davranışsal döngüler yaratırlar, bunlar sorunlara sebep olur ve üstesinden gelmek çok zordur. bu mesajların nereden geldiğini ve sizi nasıl etkilediğini anladıktan sonra, onları susturup kendinizle ilgili sağlıklı inançlar oluşturabilirsiniz.
ruhun zigota döllenme anında girdiği fikrinin tehlikeli bir fikir olduğunun ortaya çıkacağını önceden bilmezsin. Tamamen zararsız gibi görünür, tabi kök hücre araştırmaları gibi bir şey icat etmene kadar, sonra bu zararsız görünen şey son derece umut vaat eden, yaşam kurtarıcı bir araştırmanın önünü tıkar. Dogmacılığın ne kadar cana mal olacağını neredeyse asla önceden kestiremezsin, çünkü bu boş inançlar ilerideki bir zamanda ortaya çıkacak ve henüz bilmediğimiz gerçeklerle çatışacaktır.
N. Vremya'da intihar eden bir genç kızın uzun bir mektubu yer aldı. 25 yaşındaydı. Bir zamanlar hali vakti yerinde olan bir toprak sahibinin kızıydı, Petersburg'da Ebe Okuluna girmiş. Sınavları geçmiş ve sağlık merkezinde iş bulmuş, mektubunda paraya hiç ihtiyacı olmadığını, epeyce kazandığını, ama çok "yorulduğunu"
İnançlar, tehlike arz edebilir. Kalpten bağlandığımız, kimi zamansa korkudan boyun eğdiğimiz bu sistemler içinde doğru ile yanlışı ayırt etme konusunda sorunlar yaşayabiliriz. Aile bağlarımız sarsılabilir, sevdiğimiz insanlara karşı mesafeler koyabilir ya da kendimizi yalnız bırakarak yaşamaya çalışırız. Bu ve bunun gibi sorunların aşılması