Fi-Çi-Pi serisini bitirmiş bulunmaktayım. Öyle bir seri ki insanları ikiye bölmüş durumda. Kimileri yerden yere vururken öteki kesim oldukça beğeniyle okumuş. Ben beğenen kesimdeyim. :) Fi'yi beğenip ardından Çi'yi okumam hayal kırıklığına uğratmıştı. Çünkü ilk kitaba kıyasla Çi'yi yavan bulmuş seriye ara vermiştim. Pi serinin en sevdiğim kitabı
Tarihi açıdan ele alacak olursak, yine bazı kitaplarda yaşadığım, dönemin ve bölgenin tarihi ve siyasi durumları konusundaki bilgi eksikliğinden kaynaklı kopmaları yaşadım. Krallık rejimi, derebeyler, soylular, ve küçük bir kıvılcım dahi olsa çakmaya cüret eden Garibaldi ve adamları... Bazı şeyler bir anda değişemiyor olsa da zaman, bazı şeylerin
Kronolojik Rus edebiyatı okumalarımda sıra 1855 yılında yazılmış olan bu kitaba geldi ama üç romanın toparlandığı bu kitaba.
Başlamadan önce heyecanlıyken, siteye okuyorum diye girdiğim sırada bu kadar az kişinin -38 kişi, koskoca bir Rus yazarın okunma sayısı. Evet 38.- okumuş olduğunu gördüğümden dolayı bir buruklukla başladım, yalan yok.
Ama
"Evet İstar Kralrahibi iyi bir adamdı. Bu sizi şaşırttı mı? Şaşırtmamalı çünkü ikiniz de öylesi bir iyiliğin neler yapabileceğini gördünüz. İyiliğin kadim simgesini elflerde gördünüz! Hoşgörüsüzlük, esnemezlik ve ben haklı olduğuma göre bana inanmayanlar haksızdır görüşüne sebep olur."
Kitabın son sayfalarındaki bu alıntının
Simyacı’yı okuyanların benzetme ihtimallerinin yüksek olduğu ama Simyacı’dan birçok yerde ayrılan ve başka kapılar açan bir kitap. Açıkçası ben başlarken bu kadar dolu dolu kültürel bir yansıma okuyabileceğime ihtimal vermiyordum. Birçok konuda bizi şaşırtan bir adam Siddhartha. Yükseliyor, düşüyor yeniden yükseliyor. En sabit olduğu anlarda bile hiçbir şeyden emin olamaması, duygusal iniş çıkışlarıyla bağlıyor kendine. Sorguluyor, inanıyor, reddediyor bir başka seçeneğe inanıyorsunuz onunla beraber. Sanırım en güzel özelliği kendi içsel yolculuğuna çıkarken okuyucuyu dışarda bırakmaması. Siddhartha ne kadar arınabilmiştir ya da ne kadarı içine sinmiştir bilemiyorum ama hikayesini okumak benim çok hoşuma gitti. :)
SiddharthaHermann Hesse · Can Yayınları · 202037,9bin okunma
Aslında bu kitabı okumam biraz tesadüf oldu. Hani taksilerin rengi neden sarıdır?, trafikte hemen farkedilsin diyedir. Bu kitap da kitaplıkta öylece durmuştu, renginden ötürü elime alıp incelediğimi ve okumaya öyle karar verdiğimi hatırlıyorum . Kitaplıkta kendini baya belli ediyordu.(neden öyle bir benzetme yaptığımı bilmiyorum) Bi albenisi vardı sanki. Bu yazarla tanışmamı sağlayan kitap oldu.
Kitaba gelirsek aslında okuyacağımı pek zannetmemiştim. Ama iyi ki de kendimi zorlamışım ve okumuşum. Değerli yazarımız bu kitabında cümleleri fazla uzun tutmuş sanırım ve noktalama işaretlerini eksik kullanmıştı. Dili hakkında bir şey diyemem. Çünkü kimine ağır ve kimine basit gelebilir. İçeriği çok hoşuma gitti. Başroldeki doktorun karısı olarak tasvir edilen karakter gerçekten de kitaptaki en hoşuma giden karakter oldu.Kitabın içeriği hakkında bilgi vermem ne kadar doğru olur bilemem. Ama vermesen sanırım daha iyi. Biraz merakta kalın;) Kitabı bitirdim ve filmi olduğunu öğrendim. En kısa zamanda filmini de izlemeyi düşünüyorum. Ben de ilk kitabı bitirip daha sonra filmi izleyenlerdenim. Ya siz?
Ama emin olun ki okumaya değer bir kitap. Jose Saramago Nobel Edebiyat Ödüllü saygıdeğer bir yazarımız. Ve bu da okumamı biraz etkiledi bence.
Fazlasıyla tavsiye ediyorum. Bu dünyada okunmayacak kitap yoktur aslında. Bu düşünceyi hep savunurdum. Ama son zamanlarda hiç alakası olmayan insanlar bile kitap yazmaya çalışıyor, bence bu hoş bir durum değil. Ama iyi kitap kendini belli eder her zaman.
Kısaca okuyun derim ;)
KörlükJosé Saramago · Kırmızı Kedi · 2022103,6bin okunma
Londra Nehirleri uzun bir süredir çevrilmesini beklediğim kitaplardan biriydi. Sonunda bu kitabı okumuş olduğuma hala inanamıyorum. Benim için aşırı eğlenceli ve bitmesini istemediğim bir macera oldu. Umarım siz de kitabı okurken benim gibi hissedersiniz.
Kitabımız Peter Grant adındaki bir polis memurunun sıradışı polisiye macerasını konu
çağdaş İran edebiyatına ve sadık hidayet'e ilişkin okuduğum ilk eserdi fakat ilk olması için çok geç kalmışım. kitabın ikinci sayfasından sonuna kadar ben bu eseri şimdiye kadar nasıl okumadım diye hayıflandım. kitabın o kadar farklı bir derinliği var ki üzerine neler söylenir bilmiyorum. dili beni yormasına ve ağır ilerlememe rağmen betimlemelere ve hayal gücündeki derinliğe hayran kaldım. 95 sayfada nerdeyse bir insanın hayatı boyunca yaşayabileceği tüm duyguları yaşadım. sevinç, üzüntü, keder, acı, şaşkınlık, hayal kırıklığı ve elbette öfke. kitap isminin kör baykuş olmasının sebebini de sonlara doğru öğrendim. benzetme ve arada kurulan ilişki inanılmaz hoşuma gitti. ayrıca okurken kendime sık sık şu iki soruyu sordum 'bu dünyada böyle bir sevmek hakikaten mümkün müdür' ve 'bir insan gerçekten bu kadar kötü olabilir mi?'. kitabın derinliğinden o kadar çok etkilendim ki ufak ufak baş ağrılarımı atlattıktan sonra 'hala ben ne okudum ya' diye düşünüyorum. dehşet bir eserdi.
Kör BaykuşSadık Hidayet · Yapı Kredi Yayınları · 202328,1bin okunma
Sabahattin Ali (yaşadığı süreçten kaynaklı) şiirlerinde çok karamsar bir tablo çiziyor. Şiirlerde tema; sitemkar, umutsuz, her şeyi boş verme ve yalnızlık olarak çıkıyor karşımıza.
Kitapta bulunan şiirlerin bir çoğu ‘sistemin içinde kendine göre haksızlığa uğramaktansa özgürce bir başına yaşamayı’ vurguluyor bana göre. Yalnız bir adam.
Bu kitap "rüyalarınızda bilinçli olmak için başlangıç seviyesi rehberi".
Yazar, kitabın bir yerinde rüyaları bilinçaltımızdan gelen mektuplara benzetmiş ve mektupları okumamız gerektiğini, bunu da rüyalarımızı hatırlayarak ve not ederek yapabileceğimizi söylemiş. Ve lüsid rüyalar aracılığıyla da bilinçaltımızdan bize mektup yollayanla tanışma fırsatı elde ediyormuşuz. Bu benzetme benim çok hoşuma gitti.
Çeviriden kaynaklı bazı yerlerde hatalar olmuş, cümle tamamlanmamış gibi kalmış. Bunun örneklerini kitabın sonlarına doğru daha sık görüyoruz. Ama bu okumanıza ve anlamanıza engel değil. : )
Kitabın sonunda (sayfa 195) yazar lüsid rüyasında miyopunu iyileştirdiğini söylüyor. Böyle bir şey mümkün olabilir mi?!?
Genç yazarın kalemiyle ilk tanışma kitabım oldu. Yanılmıyorsam, aynı zamanda kendisinin de ilk kitabı. Okuduklarımdan anladığım kadarıyla başarılı olabilecek bir kalemi var. Yazmaya devam etmeli kesinlikle.
80 sayfalık denemelerden oluşan, bir kere okuduktan sonra kenara bırakmalık değil; her değişik ruh halinde tesiri farklı olabilecek
Anlatmaya ne yazarak nerden başlasam bilemiyorum, kitap hakkında yazmak istediklerim çok o yüzden büyük ihtimalle epey uzun bir inceleme olacak bu. Öncelikle Ölüm Defteri, orijinal adıyla The Bunker Diary gerilim kurgu türünde okuduğum ilk kitap oluyor sanırım. Şimdiye kadar bu tarz bir kitap okuduysam da hatırlamıyorum.
Kitabın en sevdiğim
1800’lü yıllarda Gregor Mendel bezelye çaprazladığından beri genetiği ve canlıya ait özelliklerin sonraki nesle aktarıldığını biliyorduk.Biliyorduk bilmesine ama bu kadar da olmaz.Joe Hill’in kim olduğunu biliyordum elbette ama bilmesem dahi “Yeni bir King doğuyor.” dermişim gibime geliyor.”İtfaiyeci” Joe Hill’den okuduğum ilk eser.Ya ben en iyi