Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.36.26
·
Puan vermedi
Merhabaaa
Spoiler var
Adora yağmurun ilk kitabı olmasıyla beraberinde çok güzel şeyler de getiren varislerin oyunu kitabı yorumunu yapacağım o yüzden hazır olun şimdi öncelikle yazarın ilk kitabı diye ne bileyim şöyle hatalar vardı böyle hatalar vardı demeyeceğim çünkü o kadar da hataya rastlamadım edebi bir şey içirmiyor ama genel olarak zaten
Büyük Spoiler
çok büyük bir spoiler veriyorum, bu seride ana karakterlerimizden kimse ölmüyor, ölümle burun buruna geldikleri sahnenin hemen ardından diriltiliyorlar, bir şekilde hep ölümün kıyısından dönüyorlar. incelemenin başlığı da alay amaçlıydı, anlaşılıyordur. herhangi bir duygu yoğunluğu yaşayamıyor okur, bu sebepten karakterlerin yaşadığı duygusal
30 yaşındaki ergen ve emo çocuk ile daha fazlası...
"...küçük detayları hep okumalısın."
Okumalı mısın?
Uzun zamandır kitap okumakta fazlasıyla zorlanıyor ve bu durumdan kurtulmak istiyordum. Bu yüzden de pek de okumadığım bir türe başvurdum, çünkü yüz karası da aynı şekilde okuyup fazlasıyla beğendiğim bir kitaptı. Aah ah... Hayatımda en çok boşa verdiğim 13 saatten biriydi
Bir hayat nedir?
l Ayfer Tunç'un kalemi. Ayfer Tunç'un kelimeleri. Ayfer Tunç'un insanları. Ayfer Tunç'un dünyası. Hayranlık, hüzün ve tatmin. Ne mutlu ki yollarımız kesişmiş, bir yazar ve okur olarak. Bir olay yaşandığı zaman olayı tek taraftan değil de iki tarafın da penceresinden görmek isteriz ya, işte Suzan Defter okura tam olarak bunu
spoilerli yerlerin basi ve sonunda uyari var
bu kitabi begenmeyen ucubeler hemen defolsun gozum gormesin onlari. (saka fikrinize saygi duyuyorum)
apollon'un bencil dusuncelerine asiri sinir olup yarim biraktigini soyleyen kirk bin tane okur gordugum icin korkmuyor degildim ama ben sinir olmaktansa komik bulacagima inandigim icin yine de aldim (her turlu alacaktim da iste,,) ve sonuc
Bu deveyi güdemesek de bu diyarda kalacak mıyız¿
Kitabın ilk sayfalarında yine 'klasikler mağduru' olacağımı düşünüp bı önyargıya kapılmıştım fakat sayfalar ilerledikçe zaten sayfa sayısı bakımdan az olan bu kitap beni kendine çekti diyebilirim.
Rusya'nın adını telaffuz etmeye çalışsam dilimin dönmeyeceği bir vilayetinde doğmuş Antonla Konya'nın küçük bı mahallesinde ki
Kitap, 2016 wattpad kitaplarını andırıyor bence. Ayrıca çok cringe bir kitap, yani diyaloglarından tutun da karakterlerine kadar..yani say say bitmez.
Ki zaten kitabı sıkılarak okudum, rs'ye girmeyeyim diye kitabı bitirdim sırf bitsin de kurtulayım mantığıyla...
Smut sahneleri fazlaydı, bence bu kadar fazla olmasına hiç ama hiç gerek yoktu. Oraları atlayarak okuduğum için hiiiiiç sıkıntı yok.
Yazım dili basitti, hızlı okunan bir kitaptı ve şııııııp diye çabucak bitti zaten. Ana karakterlere hiç bağlanamadım, kitapta yazılan bütün her şey bana hiçbir duyguyu vermedi. Yani kitabı 0 duyguyla okudum, dümdüz yani.
Aslında kitap hakkında söyleyecek çooook şeyim var ama susuyorum. Söyledim gerekeni zaten.
Yani demem o ki, kitap bana hiçbir şekilde hitap etmedi. İkinci kitabına şans vereceğim mutlaka ama beklentim ondan da çoook düşük.
Kitaba verdiğim puan:
2/10 || 1/5
Emeğine sağlık yazarcığım.
Yazarın okuduğum ilk kitabıydı, beğeneceğimi umuyordum ama bu kadarını beklemiyordum. İnanılmaz bir kalemi var, bu kadar iyi yazabilen birini nasıl yeni duymuşum inanamadım. Yazarın ismi olmasa eskilerden yabancı bir yazarın kitabı dilimize çevrilmiş derdim. Konusu ise Jo çiftlikte ailesiyle yaşayan bir kızdır. Bir gün Sergio adında İtalyan bir adam küçük kasabalarına gelir adama aşık olur. Birlikte vakit geçirdikten sonra bir sabah Sergio’nun onu bırakıp gittiğini öğrenir ve ailesinin de öğrenmesiyle kasabada hiç sevmediği biriyle evlendirilmeye zorlanır. Düğün gecesinden bir gün önce de tüm ailesini bırakıp Sergio’nun peşinden yola çıkar ve Giovanni Cardinale ile tanışır. İlk öncelikle kitabın iyi olması kesinlikle hikaye gidişatının kalitesiyle alakalı. Smut sahneler var ama abartı bir şekilde değil asla. Yaş farkı var ama eski zamanda geçmesi ve Jo’nun yaşına göre olgun olması bunu hissettirmiyor. Bu kitap çıkalı çok olmuş ama keşke artık yirmilere dayanan yaş farkını normalleştirmesek hele ki kadın 25’i geçmediyse, normal değil asla da olmayacak. Kitaba dönersek dark romance türünde de değil beklentilerinizi ona göre tutun. Ben gerçekten çok beğendim punto çok küçüktü o yüzden kitap nasıl bitecek nasıl okuyacağım hepsini diye düşündüm ama başından itibaren su gibi akıp gitti. Kaliteli bir kitap olmuş kesinlikle tavsiye ederim, tek sıkıntı kitapta bazı yerlerde mektuplar geçiyor ve yazı stili farklı bu da okuması zor hale getirmiş keşke yayınevi dikkat etseymiş.
118 syf.
7/10 puan verdi
Kör olduğunuzu düşündünüz mü hiç? Hiçbir şey göremediğinizi, birdenbire? Etrafınızdaki her şeyin silindiğini? İşte o manzara gerçekten de siyah mıdır acaba? "Kör karanlık" diye ifade ederiz, "gecenin körü" deriz falan ya hani, peki ya körlüğün rengi gerçekten de siyah değilse? Gerçek körlüğün, beyaz bir gecede gelmediğini kim
Serinin En Güzel Kitabı
Kitap 2 gün önce bitti ama şoku atlatıp düşüncelerimi yazabilmem için epey bir zaman gerekti gerçekten de. Tek kelimeyle anlatacak olursam, efsaneydi. Bolca şok, ihanet, aksiyon. Ve en çok da hüzün. Hem de normal bir hüzün falan değil, böyle kalbinizi düğümleyecek türden. Beklememe kesinlikle değdi, eğer fiyat konusunda sıkıntı yaşamayacaksanız
Hayat hepimizin bildiği gibi iniş ve çıkışlarla dolu bir yolculuk ve biz bu yolda o kadar çok şeyi kafamıza takıyoruz ki! Gerçekten güç olabiliyor ve ustalık gerektiriyor kafaya takmama sanatı. Kimsenin hayatı dışarıdan göründüğü gibi değil, hepimizin hayatında baş etmesi güç zorluklar hatta baş edemediği sorunları var. Peki akıl sağlığımızın
Craig Wright, Yale Üniversitesi Müzik Bölümü’nde bir profesör ve sevilen dersi “Dehanın Doğasını Keşfetmek” isimli dersinden yola çıkarak araştırmalarını bize sunmuş.
Konu deha ve mevzu bahis tanıdığımız, beğendiğimiz hatta hayran olduğumuz insanlar olunca merak uyandıran keyif alınan bir okuma oluyor.
Kitap, didaktik bir yapıda ilerlemiyor. Böyle de bir iddiası yok zaten. Bu kitabı okuyup dahilik yönünde bir beklentiye sahip olmamanız konusunda sizi uyarıyor. Amaç düşünmeye sevk etmek, belki bakış açınıza yeni bir pencere açmak..
Çocuksu meraktan hiç vazgeçmemekle başlayan dehayı 14 temel özelliğiyle ele alıyor profesör. Özellikle “Deha ve Cinsiyet” bölümü ilgiyle okuduğum kısım oldu; erkek egemen toplumlarda kadın çalışmaları, yaşadıkları, başarıları..
Geçmişten günümüze kişi yelpazesi çok geniş. Mozart, Beethoven, Shakespeare, Marry Shelley, Picasso, Da Vinci, Curie, Einstein, Tesla, Steve Jobs, Elon Musk.. ve daha birçok isim.
Kitabı öğrendiğim yeni bilgiler bağlamında çok sevdim. Ki bu bilgiler bazı isimlere karşı bakış açımı değiştirdi. Bu insanların kendilerine has alışkanlıkları, kendi yöntemleri, hikayelerindeki kıyıda köşede kalmış yerler benim çok ilgimi çekti.
Bana göre tek sıkıntı bir dağınıklık var kitapta. Aynı isimler farklı bölümlerde süregeliyor. Bazı bölümlerde benzer yerlerin etrafında dönüyormuş gibi oluyor. Buna çok takılmazsanız keyifle okuyacağınız bir kitap olacaktır.
Spoiler sayılabilecek ifadeler içerir.
İngilizcem orta seviye ve bu kitap da okuduğum ilk ingilizce kitap.Anlama konusunda herhangi bir sıkıntı yaşamadım, sade ve anlaşılabilir bir dili var yani.Hatta kitabın dili o kadar sade ki gerçekten herkes fazlasıyla sizden biri gibi.
Kitapta Charlie'nin tanımadığı birine gönderdiği mektupları okuyoruz.Mektuplarda charlie günlük hayatını, düşüncelerini ,aile yapısını, arkadaşlarını ,anılarını vs anlatıyor.Karakterden bahsedecek olursak Charlie bugüne kadar okuduğum en düşünceli, en tatlı, en hassas karakterlerden biri.Okurken yaaa diyerek yanaklarını sıkasım geliyor o derece .Ama bir de bunun şöyle bir yan etkisi var. O kadar düşünceli ki çoğunlukla kendi hislerinden feragat ediyor diyebiliriz.Yani oldukça pasif agresif davranışları var.Mesela sırf hayır diyemediği için hoşlanmadığı bir kızla sevgili oluyor.Hatta hoşlandığı kız için beslediği hislerini bastırıyor. Oldukça da iyi bir arkadaş; sırf arkadaşlarının iyiliği, mutluluğu için kendi istemediği bir şeye tahammül edebiliyor.Anlayacağız sürekli kendinden veriyor, fedakarlık yapıyor.
Bir de şunu söylemeden geçemeyeceğim.Doğal ve gerçek bir aile hayatı var.Annesi de babası da kardeşleri de mükemmel değil mesela, onları bu kadar gerçek yapan da bu.Ama sonuç olarak birbirlerini seviyorlar ve o kadar sade, doğal, içten gelen bir sevgi ki.Bazen okurken oturup ağlamak istedim.Aynı şey arkadaşlık sevgileri için de geçerli ,gerçekten diyebileceğim tek şey çok tatlı oldukları.Çok saf, çok temiz.
Genel düşüncem ise güzel, dinlenmek için yavaş yavaş okunabilecek, çerez bir kitap olduğu.Ben sevdim.
Gözlemlerime göre bu bir seri, Lancaster oğlanlarını işliyor ve bu kitap serinin ortalarından bir kitap. Tamam kitap bunun eksikliğini çok hissettirmiyor bir tek finale doğru anlıyorsunuz bu da ne olursa olsun yayınevlerinin tüm bir seriden ortasından bir kitap seçip çeviri yapmasının ne denli saçma olduğunu gösteriyor. Onun dışında kitap benim için tipik bir liseli genç kitabıydı. Wren kendi okulunda bakire olarak bilinen bir kız Crew ise okulun sahibi ve Wren’i ilk gördüğü andan beri kendine istemektedir. Crew bence çok da olayı olmayan bir karakter ne ara birbirlerine aşık oldular ne ara hoşlandılar hepsi sadece tensel çekim gibi duruyordu. Wren ise başta size anlatılan karakterin tam tersi ama hala o şekilde duruşunu korumaya çalışıyor, ortalara doğru ise gerçekten istenilen güçlü karakter yapılmaya çalışılıyor yine de boş bir çaba, okuyucuya geçmemiş. Erotik sahneler fazlaca var sıkıntı yok ama kitapta bazı şeyler romantizme yorulsa da sürprizler ve hediyeler dışında romantik bir ilişkiye dair hiçbir şey göremedim. Final ise bilindik finallerden biriydi bazı incelemelere baktığımda farklı bir kitap mı okuduk acaba diye düşündüm. Tüm bu puanı da yazarın dili akıcı diye verdim eğer romantik smut kitap arıyorsanız başka seçenekleri de değerlendirmenizi öneririm.
Örümcek kollu, insan başlı yaratıklar her yerde!
Kitabı ilk gördüğümde "Hmm hayalet öyküleri demek... kısa kısa öyküleri alıp birleştirmişlerdir... Pff sonra okurum o zaman!" demiştim. Cidden de evde olan karanlık kitaplık serisi içerisinden en son okuduğum kitap oldu kendisi.
Kısa kısa öykülerin birleştirilip sunulduğu bu kitap, oldukça sade korku hikayelerine ev sahipliği yapıyor. Lovecraf birden çok bilmediğimiz kelimelerle, detayına kadar girilen fantastik hikayesiyle bizi çok meşgul ederken, M.R. James'in yazdığı korku hikayeleri ise arkadaşlarınıza gece vakti anlatabileceğiniz türde. Bazı hikayelerini beğenmiş, bazılarını ise sıkıcı buldum. Lovecraft incelememde de dediğim gibi, birden fazla öyküyü okuduktan sonra bir sonraki öykünün finali hakkında kesin yorumlar yapabilmeye başlıyorsunuz. Bu da kitaptan aldığınız feyzi bir miktar azaltıyor. Bu sıkıntı maalesef bu kitapta da mevcut. Gene de okuyup şans vermenizi öneririm. İçerisinde cidden iyi öyküler var çünkü.
Hayalet Öyküleri'nde antika bir düdüğün dünyaya çağırdığı korkutucu ruhların, ölümcül bir lanetten kurtulmaya çalışan insanların, kasabaya dehşet salan yaratıkların, gündüz kaybolup gece ortaya çıkan odaların ve intikam için geri dönen cadıların anlatıldığı karanlık öykülerle karşılaşacaksınız.
