Öncelikle, klasik bir tepki vererek '' Kitabı okurken sürekli kendimi sorguladım, ufkumu açtı'' demek istiyorum. Ama bunun sebebi kitabın içindeki hikayeler veya anlatıcının verdiği psikolojik mesajlar değil maalesef. ( Son incelememden sonra, o kadar kıymetli eserleri vaktim olmadığından inceleyemeyip, bunu incelediğim için de kendimden özür diliyorum.)
'' Bu kitapları okumam diyordun, neden fikrini değiştirdin ki Banu?'' gibi, '' Bitirmek zorunda mısın?'' gibi, '' Sence de yetmez mi?'', '' Sen bu oyunlara düşmezdin değil mi?'' gibi sorulardı bunlar.
Öfff! İçim şişti vallahi. Bu nasıl bir anlatımdır ya. Tamam kitabın içinde dile getirilen hikayeler Doktor Hanımın hastalarından bize aktardığı tamamen gerçek, insanı okuyunca üzecek hikayeler ama, yok ben çok zorlandım. Hele ki Hanımefendinin kendi iç sesini farklı yazı tipi ve puntoyla yazdığı yerleri atlaya atlaya bir hal oldum. Bu kitap bence '' Nasıl kendimi, hayatımı ve özellikle de doktorluğumu övebilirim?'' kitabı olmuş.
Kitabı farklı mecralarda yere göğe sığdıramayan bir güruh var, kimse kusura bakmasın ama vaktinize yazık olduğunu düşünmediniz mi? Ben çok düşündüm de. Şimdi bunu unutmak için kaç kupa kahve içmem gerekecek? :D
Eşim bir marketin indirim rafında görüp, herkes okuduğu için seveceğimi düşünerek almış; kıyamadım okudum ama siz kendinize kıymayınız, paranızı verecek nice güzel kitap var. İlla bu tür okuyacağım derseniz Irvin D. Yalom'un BİR PSİKİYATRİSTİN ANILARI'nı veya Oliver Sack'ın KARISINI ŞAPKA SANAN ADAM kitaplarını okuyabilirsiniz.
Ve bir NOT: Lütfen eşinize, dostunuza her kitabı hediye etmeyiniz :)