Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Vâdedilmiş Hikâyelerin Târumar Kahramanlarına
Bana kaybedilmiş ruhumu ver. Bana anlat. Bu arabaların neden bu kadar hızlı olduğunu. Neden tüm bu binalar bu kadar göğe yakın, Allah'a uzak. Ve neden en üst katta oturan yaşlı adam kendini ahizeye asarak intihar ediyor. Hayatımın amacını neden böylesine süfli zevklere raptedmeliyim. Bu kadar hummalı çalışmalar beni bu uzun gökdelende bir daire
Yine Bartın ve çevresinde müstamel "badallama" tabiri vardır. Bir köy düğünü ziyafetinde, ortaya gelen bir tepsi böreğe el uzatarak koparmak isteyen bir gence ona máni olmak üzere elli-altmış yaşlarında bir köylü "böreği badallama" dedi. Soruşturduğumda "bir şeyin bütünlüğünün bozulması", "boşa giderme" manasında istimal edildiğini anladım. Keza bir kereste veya kütüğün bir tarafına yanlışlıkla hasar verici bir darbe gelecekken "dur badallayacaksın" denilerek israf edilmesine ve boşa çıkarılmasına engel olunmak istenmesine de șahit oldum. "Badallama" tabirinin Arapça "batale" بطل "boşa çıkarmak" batil etmek" fiilinden lisanımızda bulundugu apaçık görülüyor. Lisanımızdaki "batıl" "iptal" "butlan" kelimeleri de bu kökten türeyerek gelmiştir. Vatanımızın her köşesinde, her bucağında böyle yüzlerce kelimeye rastlayabiliriz ki Kur'an'dan iktibas edilmiştir.
Sayfa 67
Reklam
Bu sûre-i celile ve onun âyet-i kerimeleri... "o hikmetli kitab'ın âyetleridir." Yani hikmet sahibidir. Zira hikmetlere şamildir. Veya muhkemdir. Her türlü değiştirme ve tebdilden korunmuştur. Fesadlık (bozukluğun kendisine bulaşması) yasaktır. Butlan ve iptal gibi şeylerden mahfuzdur.
Sayfa 404 - Tuğra Neşriyat
Müfsidat-ı Salât
"Fesad" bozulma ve "Ifsad" da bozma demektir. Bunların karşıtı "Salah (Sihhat)" ve "Islah"dır. İbadetlerde fesad ile "butlan" birdir. Fasid olan bir ibadete "batil" da denir. Bir şeyi bozan sıhhat halinden çıkaran şeye de "müfsid" denir. Çoğuluna "müfsidat" denir. Bir namazın şart ve rükünlerinden biri bulunmamakla o namaz fasid olacağı gibi, bu şart ve rükünler üzere başlanıldıktan sonra bazı şeylerin bulunmasından dolayı da fasid olabilir. Namazı böyle bozan şeylere "Müfsidat-ı Salât" adı verilir.
Sayfa 248 - NAMAZ KITABI.Kitabı okudu
S- Biri dese: "Bu hadîsi kabul etmem." Nasıldır? C- Bazan, adem-i kabul(kabul etmeme)kabul-ü ademle(yokluğun kabulü) iltibas olunur. Çok hatiata(hatalara)müncer olur. Halbuki adem-i kabul, adem-i delil-i sübut(bir şeyin varliğına delil olmaması), onun delilidir. Kabul-ü adem, delil-i adem(yokluğa delil) ister. Biri şekk, biri inkârdır. Meselâ, bir hadîsin kabulü, adem-i kabulü, kabul-ü ademi vardır. Birincisi: Bürhanî bir cazibe ister. İkincisi: Kaziye-i tasdikî(tasdiki hüküm) değil, belki cehildir. Üçüncüsü: Red ve inkâr olduğundan, bürhan ve isbat ister. O nefiydir. Nefiy kolayca isbat edilmez. Belki butlan-ı mana(mananın batıl olması) ile binefsihi müntefî(ortadan yok) olur. Sünuhat - 98
"Butlân-ı Teselsül"
"İdraki meáli bu küçük akla gerekmez, Zira bu terazi o kadar sıkleti çekmez." Allah'in yaradanı olmadığına en basit akli delilimiz şudur: Allah'ın bir kimseye muhtaç olması bilittifak yani bütün feylezoflarca ve Müslüman ulemasinca muhaldir, imkânsızdır. Zira bir yaratanı olmuş olsa Allah'ın vücudunda başkasına muhtaç olması gerekir. Halbuki muhtaç bir kimseden Allah olamaz. Binaenaleyh, Allah'ın yaratanı yoktur. Bu bapta bir de meşhur "Butlân-ı Teselsül" bürhanı vardır. Yani Allah'ın bir yaratanı olduğu tasavvur edilse yaratanın da yaratani, onun da yaratanı ilh. sonsuz bir silsile hâlinde tasavvur etmek gerekir. Teselsül ise Kant'tan maada bütün feylezofların ittifakıyla bâtıldır. Onun bâtıl olduğunu Cenâb-ı Hakk fiilen göstermiştir. Meselâ; bir insandan başlayarak onun babası, babasının babası ilh. geriye doğru gitsek nihayet bu silsile ilk insanda yani Hazret-i Âdem'de sona erer. Bütün canlılarda silsile hep böyle sona erer. Şu halde teselsül batıldır. Bâtıl olunca Allah'ın yaratani yoktur.
Reklam
Gerçekten her peygamber, kendinden evvel gelmiş olan enbiyâyı takdir, tahsin ve te'yid eylemiş, ancak onların tahrîfâta uğrayan dâvâlarını yeniden doğrultmaya ve aslına ircâ eylemeye me'mur bulunduğunu söylemiştir. Şu keyfiyetin sebeplerinden biri, enbiyânın temsil eylediği dâvânın menşeinin hep aynı olması, bir diğeri de, peygamberlere âid "mâsumiyet" sifati dolayısıyla araya "benlik" ve "nefsâniyet"in girememesidir. Bunun aksine filozoflarsa, dâima kendinden evvelkileri mutlak bir “butlan” ile itham etmiş, onları red ve cerh sûretiyle kendilerine bir varlık sebebi te'sis etmeye çalışmışlardır. Kararlarını peşînen verip "en doğru ve en güzel'in kendilerinin söyleyeceği olduğu iddiasıyla yola çıkarlar. Bir kere hareket noktası bu olunca da, seleflerini mahkûm edişlerinin sebeplerini ortaya koymaya mecbur kalırlar. Eğer bu hususta kâfî delil ve mantıkî karîne mevcud değilse, hareket noktaları olan şu peşin hüküm dolayısıyla, bunu îcad etmek ıztırarında kalırlar. Çünkü dâvâlari aklî olduğu kadar, enâniyetin bir eseri olmaktan ileriye gitmez.
Sayfa 193Kitabı okudu
Sen, mesleğini ve efkârını hak bildiğin vakit; "Mesleğim haktır veya daha güzeldir" demeye hakkın var. Fakat "Yalnız hak benim mesleğimdir" demeye hakkın yoktur. ﻭَﻋَﻴْﻦُ ﺍﻟﺮِّﺿَﺎ ﻋَﻦْ ﻛُﻞِّ ﻋَﻴْﺐٍ ﻛَﻠِﻴﻠَﺔٌ ٭ ﻭَﻟٰﻜِﻦَّ ﻋَﻴْﻦَ ﺍﻟﺴُّﺨْﻂِ ﺗُﺒْﺪِﻯ ﺍﻟْﻤَﺴَﺎﻭِﻳَﺎ sırrınca, insafsız nazarın ve düşkün fikrin hakem olamaz. Başkasının mesleğini butlan ile mahkûm edemez.
Usûlcülere göre sünnet
Usûlcülere göre sünnet, peygamber (s.a.s.)'in söz, fiil ve takrir (tasvib)'leridir. Bu bakımdan sünnet; farz, vücüb, nedb, sıhhat, fesâd, butlan gibi hükümlerin delillerinden bir delil ve teşrî kaynaklarından bir kaynaktır.
Evliyken yeniden evlenen bir kimsenin önceki evliliği mutlak butlan kararı verilmeden önce sona ermişse ve ikinci evlenmede diğer eş iyi niyetli ise bu evlenmenin butlanına karar verilemez.
78 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.