Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
günümüz özeti...
Her zaman ve her yerde halk kitleleri, sabır ve tahammüle zorlanmıştır. Sıkıntı ve mahrumiyetlere katlanmak, onların bir görevi sayılmıştır. Halk, bütün büyüklüğünü sabır ve tahammülde göstermektedir. Aç kalır, soğuktan donar, pislik içinde yaşar fakat şikayet etmez, bunlara katlanır. Milletin bu katlanma gücünden aşk ve heyecanla söz edilir. Milletin sabır ve tahammülü bir din derecesine yükseltilir. Zaten Hıristiyanlığı sabır ve tahammül dinine çevirmemişler midir?
Cinsellik
Günlük dilde “Cinsellik yemek, içmek gibi bir ihtiyaçtır” ifadesi çok sık kullanılır. Oysa insan yemediği, içmediği için ölebilir ama bugüne kadar cinsel ilişkide bulunmadığı için ölen biri olmamıştır, aksine, cinsel ilişkiyle bulaşan hastalıklardan dolayı çok sıkıntı çekenler ve ölenler olmuştur. Bununla birlikte, kuşkusuz cinsellik çok özel ve güzel bir yaşantıdır. Aslında cinsellik sevdiğimiz ve tercih ettiğimiz partnerimizle paylaştığımız, kendimizi çok iyi hissettiğimiz bir deneyimdir. Ayrıca kişinin sevilme, beğenilme, ait olma gibi ihtiyaçlarını karşılaması için başvurduğu yöntemlerden birisidir. Yani cinsellik bir ihtiyaç değil, ihtiyaçlarımızı kârşılamak için uyguladığımız bir yöntemdir. Hepimiz biliriz ki pis, çirkin, kötü şeylere dokunmak istemeyiz. Hatta bu tür şeylerle karşılaştığımızda ilk tepkimiz ellerimizi havaya kaldırmak ve geriye doğru çekmek olur. Dolayısıyla birisine dokunmak ve onun bize dokunmasına izin vermek, oldukça duygusal bir karar ve yaşantıdır. Kişi kendisine dokunulmasına izin verdiğinde ve diğeri de kendisine dokunulmasını uygun bulduğunda beğenildiğini, kadın /erkek olarak arzulandığını anlar, bir başkasıyla birlikte ve bütün olduğunu hisseder.
Sayfa 143 - Mundi Kitap
Reklam
Maksim Gorki
"Her sabah nereye gittiğini bilmeden bir işe giden, her akşam nereden çıktığını bilmeden bir işten çıkan, sevmediği hayatı yaşayan, sevmediği işi yapan, sevmediği kişilerle yaşayan, kalabalıkların yüzünden yaşamaya karşı, ne bir sevgi, ne de bir sevgisizlik işareti olmadan gelip geçen, her akşam evinin dört duvarı arasına sanki bir mezara girermiş gibi giren, gecelerini bir sıkıntı yorganının altında yalnız ya da yanındaki yabancı gövdeyle geçiren; bütün ölü kentlerin, ölü doğmuş çocukları! Size bu ölü yaşamı hazırlayan 'sermaye sahibi egemen sınıftır!' ve bu acımasız oyunun varlığına siz izin verdiğiniz sürece sürecektir!!"
Ölüm denen sey neydi? Bunun yanıtını öyle gösterişli sözlerle veremezdi: O bu yanıtı içinde hissediyordu. O ona bütün benliğiyle sahipti. Ölüm bir mutluluktu öylesine büyük bir mutluluktu ki, ona ancak Tanrı'nın izniyle kavuşulabilirdi, o son derece acı veren yanlış yola sapmaktan bir geriye dönüş, ağur bir yanlışın düzeltilmesi, en korkunç zincirlerden ve engellerden kurtuluştu. Yaşamın sona ermesi ve bedenin parçalanması mı? Böyle boş kavramlardan korkanlara gerçekten acmak gerekirdi! Neydi sona erecek olan ve neydi parçalanacak, parça parça olacak şey? Senin su bedenin... şu kişiliğin ve karakterin, hantal, inatçı, kusurlu ve her türlü nefrete layık bu "engel, başka bir şey, daha iyi bir şey olma engeli"! Her insan bir hata, bir yanlış davranış değil miydi? Dünyaya gelir gelmez sıkıntı ve üzüntü içinde geçecek bir esaret zincirine bağlanmıyor muydu? Hapishane! Hapishane yaşamı! Her yerde zincirler ve engeller bekliyor insanı! insan, kişiliginin demir parmaklı penceresinden çaresizce bakar kendisini çepeçevre saran bu hapishane duvarlarına, ta ki ölüm gelip onu evine ve özgürlüğüne çağırıncaya kadar...
Sayfa 718Kitabı okudu
Birlikte Hareket Etmek ve Fedakârlık
Hüsrana uğramış kişilerin sıkıntısı nedir? Bu sıkıntı, kendilerini çaresiz şekilde kusurlu görmekten ileri gelmektedir. Bu kişilerin başlıca arzusu kendilerinden kurtulmaktır ve birlikte hareket etme ve fedakârlık eğiliminde tezahür eden şey bu arzudur. İstenmeyen bir benlikten tiksinme, onu unutma, hasıraltı etme, bir kenara bırakıp kaybetme itkisi, hem benliği feda etmeye hazır olmaya hem de kişinin kendi bireysel farklılığını kapalı bir kolektif bütün içinde eritmeye istekli olmasına yol açar.
Bekleyenler sizi
Bir ayak sesi duymayayım Kapıya koşuyorum Gelen sen misin diye Bir sarı saç görmeyeyim Yüreğim burkuluyor Ağlamaklı oluyorum Her şey bana seni hatırlatıyor Gökyüzüne baksam
Reklam
Çukur
Modern Kore edebiyatından Çukur! Biraz farklı kültürlerin edebiyatını tanımak hevesiyle önce Japon edebiyatına sardım. Haruki Murakami, Osamu Daza falan derken oradan Arap edebiyatına atladım. Necip Mahfuz, Nizâr Kabbani filan... Sıra geldi Kore edebiyatına. Aradığımı buldum mu, tartışılır. Adının hiç de önemli olmadığı bu çekik gözlü
"EVLENMEK BİR mahâret DEĞİLDİR! "demişim
Üç yıl kadar önceydi. Yaşadığı bütün sıkıntıları ve evliliği devam etsin diye verdiği mücadeleyi bildiğim, çok sevdiğim bir arkadaşım boşanma aşamasındaydı. Tuzu kuru bazı kadınlar tarafından, boşanma kararına gelen eleştirileri anlatmıştı telefonda. Öyle çok öfkelenmiştim ki, üç beş takipçili, kendi kendime takıldığım tiwitter sayfamda bu yazıyı
Sait Köşk

Sait Köşk

@Aybebe
·
31 Temmuz 2022 13:33
Evlenmek bir maharet ya da beceri değildir. Nasiptir, kısmettir. Sen harika bir insan olduğunu için iyi bir eşe sahip değilsindir, o senin şükür imtihanındır. Çünkü nice harika insanlar nice ahlâksızla evlidir ve onun evliliği sabır imtihanıdır. Evlilik birileri için toz pembe bir hayat sunarken, bazı iyi insanlar için azaba dönüşebilir. Bu azab sadece kadının ya da adamın tek taraflı iyiliği, ciciliği, ya da çabasıyla bitmez. Evliliği biten her adam ya da kadın suçlu, beceriksiz de değildir. Bazen iki iyi insan da anlaşamaz. Ayşenur Kırcalı
309 syf.
7/10 puan verdi
·
3 günde okudu
Polisiye okumayı çok seviyorum ama bence polisiye romanlarında bir sıkıntı var. Şimdi polisiye okurken hedef katili bulmak, olayı çözmek falan oluyor okuyucu için ama asla çözemiyoruz çünkü yazar hiç ipucu vermiyor aslında. Ne zaman polisiye okusam sonuna geldiğimde "eeee ama bunu ben nerden bileyim şimdi" diye sitem ediyorum. Ben sonu ile ilgili ipucu verilsin isterdim ben, hatta belki çözmek ve sonuna geldiğimde tahmin etmiş olmanın haklı gururunu yaşamak isterdim. Kitaba gelirsek; bu seriyi ben seviyorum. İkinci kitabını okumuştum daha önce onu da sevmiştim. Sadece bazen olaylar ve insanlar karışıyor. Yazarın yazarken çok açık olmadığını düşünüyorum yer yer. Bu konuşan kimdi diye önceki sayfalara bakıyorum. Bir de cinsiyetler konusunda emin olamıyorum bütün isimler unisex isim gibi :D Polisiye olduğu için çok fazla insan girip çıkıyor hikayeye. Eh buna da yapacak bir şey zaten yok. Bunlar dışında gayet keyif alarak okuduğum bir kitap oldu. Serinin 3.kitabını da alacağım
Daisy Mason Nerede?
Daisy Mason Nerede?Cara Hunter · Olimpos Yayınları · 2022440 okunma
Hayatı belli şartlar altında yaşamaya buyur ediliriz. Hayat boyu böyledir bu. Doğduğumuz andan ölümümüze değin hep bu şartlar topluluğu bir şartlar topluluğu ile çevrelenmişizdir. Kimimizin babası sert, kimimizin ki fazla yumuşak, kimimizin annesi ilgisiz, kimimizin ki ise insanı boğacak kadar ilgilidir. İçinde yaşatıldığımız şartlar ilk olarak
Reklam
Bir böceğin belli bir çiçeği, meyveyi, gübreyi, eti ya da ichneumonidae’lerin (asalak arıların) sırf yumurtalarını oraya bırakmak için yabancı bir böcek larvasını ararken ve buna ulaşmak için ne çabadan ne de tehlikeden kaçmazken gösterdikleri o özen, gayret ve katlandıkları sıkıntı, bir erkeğin cinsel tatmin için belirli, kendisine bireysel yönden hitap eden yapısal özellikleriyle bir kadını özenle seçmesindeki ve amacına ulaşmak için kimi zaman akıl almayacak bir budalalık yaparak mutluluğunu bile gözden çıkartıp bu kadınla evlenmesi ya da parasını tehlikeye atan, onurunu, haysiyetini beş paralık eden aşk serüvenlerine girmesi, hatta kimileyin amacına ulaşmak için işi zina yapma ve ırza geçme gibi suçlara kadar vardırmasındaki sıkıntılara çok benzemektedir. Bütün bunlar sadece bireyin pahasına olsalar da, doğanın o her yerdeki bağımsız iradesine uygun olarak amaca en uygun şekilde türe hizmet etmeye yöneliktir.
Yani her sabah yedide kalkıp sekizde derse koşmasaydı, rahat yaşamaya boş vermek zorunda kalmasaydı, bütün hayatınca paraya boş vermek zorunda kalmasaydı ve bazı şeylerin anlaşılmasını sağlamak için de sonunda ölmek zorunda kalmasaydı. 10 Ağustos 1967'de yapılan törenden sonra herkes gibi, herkesle birlikte salondan ayrılsaydı; çoktandır görmediği birçok tanıdığı, ahbabı görmek için böyle bir fırsat çıkmış olduğuna sevinseydi. Sonra da Jale Hanım'ın kullandığı arabasına binerek Ortaköy'deki evine yollansaydı, bunca üzüntü, sıkıntı ve hastalığa mal olan kendi evinde ilk defa istediği gibi biraz dinlenebilseydi. Meselâ Cahit Arf da gelmiş olsaydı, çoğu insana anlatamadığı düşüncelerini, duygularını ona söyleseydi Mustafa Bey, ona dertlerinden yakınsaydı. Cahit Arf da, her zamanki gibi, sen de rahatına çok düşkünsün Mustafa deseydi. Mustafa İnan da kendini savunmaya çalışsaydı: Benim gibi sıkıntı içinde büyümediğin için bilmezsin Cahit, deseydi; artık yoruldum, kendimi çok zayıf hissediyorum, nedir bu başıma gelenler? Ölecek miyim nedir? Ve bunun üzerine Allah göstermesin Mustafa denilmeliydi ona, o ne biçim söz? Allah göstermesin."
Sayfa 252
Rüya "1-)Öncelikle rüyanın ne olduğunu bilmek lazım. İnsanın bedeni vardır, ruhu vardır, nefsi vardır. Her insanın en az bir de şeytanı vardır. Dört varlık bir arada yaşar. Eğer bize ait şeytanımız olmasaydı, emin olun nefsimiz, imanımıza daha çok hizmet ederdi İmtihan bu ya, dörtlü gezeriz, yaşarız; beden burada kalır, şeytanımız burada
Kişi rızkının tamamına ulaşmadıkça bu dünyadan ayrılmaz ve kendisi için takdir edilen ecelin tamamını tüketmedikçe (tamamlamadıkça) ölmez. Bir başkası da -konumu ne olursa olsun- onun rızkını eksiltemez: "Allah sana bir sıkıntı verirse, O'ndan başkası gideremez. Sana bir iyilik verirse başkası onu engelleyemez. O, her şeye kadirdir." (En'am, 17) Dolayısıyla kişilere zarar vermek ya da fayda dokundurmak âlemlerin Rabbi olan Allah (c.c.)'ın elindedir: "Bil ki bütün ümmet sana faydalı olmak için toplansalar, Allah (c.c.) 'ın senin için yazdığı şeyin dışında hiçbir şey ile sana fayda sağlayamazlar. Sana herhangi bir şeyle zarar vermeye kalksalar, Allah'ın sana yazdığı şeyin dışında sana zarar veremezler, kalemler kaldırıldı, sahifeler kurudu."
https://whatsapp.com/channel/0029VaIMsaPJENxw0Kga621N
🔴BÖLÜM 1: RÜYA NEDİR ? Öncelikle rüyanın ne olduğunu bilmek lazım. İnsanın bedeni vardır, ruhu vardır, nefsi vardır. Her insanın en az bir de şeytanı vardır. Dört varlık bir arada yaşar. Eğer bize ait şeytanımız olmasaydı, emin olun nefsimiz, imanımıza daha çok hizmet ederdi İmtihan bu ya, dörtlü gezeriz, yaşarız; beden burada kalır, şeytanımız
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.