♤Hayat bambaşka bir şey… o, bizim bildiğimiz gibi, doğmak, büyümek ve ölmekten ibaret değildi.
İşte ben, bu doğumla ölüm arasındaki kısacık ömrü, basit ve değersiz kıymetlere bağışlayan insanlardan kaçtım.
Kim bilir, kim bilebilir ne güzel bir histir tam olmak? sıradan bir ailede dünyaya gelme kaderiyle taçlanmak. orada güvende büyümek sancısız acısız korkusuz. sahi korkmamak nasıl bir histir kim bilir, kim bilebilir? sobanın yanında hep birlikte yenen akşam yemekleri şubat sonlarında. bahara çok yakın. oracıkta, anne, baba, çocuklar ve sıcak yemekler hep bir arada. ödevlerini tamamlamış bir çocukluk neşesiyle. şakalar ve bilmeceler eşliğinde. önce dört ayaklı, sonra iki, sonra üç ayaklı olan kimdir? kimdir? kimdir? ben cevap vereceğim. Hayır ben. insan. insandır. İnsan insanın ilacıdır. başka bir dünyada, başka bir ülkede, başka bir şehirde, başka bir sokakta, başka bir evde insan insanın ilacıdır. iyi gelir yan yana durmak. hep bir arada. hiç yıkılmayacakmış gibi. hep sonsuzmuş gibi, orada, kadim. bir arada. beraber ve mutlu. kim bilir, kim bilebilir sıradan bir ailede büyümenin verdiği o dünyalara sığmaz güveni. kim bilebilir… annenin asla delirmeyeceğini, babanın her akşam eve döneceğini ve kardeşinin hiç terk etmeyeceğini bu kabuğu? öyle sarsılmaz bir inanç. öyle keskin bir bilgi. ve genç kız olmak o kabukta, yeryüzünün tek ele geçirilmez kabuğu, duvarları 5 metre kalın, çatlamaz, kırılmaz. dışarıdan ve içeriden ve hatta derinde hiçbir düşmanın yıkamayacağı o iç dünyada büyümek, ağaçlar hep aynı yerde, duvarlar hep aynı kalınlıkta, bahçe desen bahçe, uyku desen uyku. var olmak böyle bir şey olmalı. kim bilebilir?
Gençlik nedir sahi? Kaybettiğimiz koca bir ömrün sonu, özlenen çocukluğunun hasretiyle geçen demler arasında biten umutların mı ? Ben gençliği yaşayamadım ki anlayayım. Yıllarca anlamamıştım yaşadığım hayatın sebebini bir şeyler tükezliyordu beni hissediyordu kalbim. Kendimi tanıdığımda ömrümün 14 yılı bitmişti anlamıştım neyi kaybettiğimi . Çocukluğunu dahi yaşayamadan ömrünü sonlandıran bir kız çocuğuyum işte. Alıştım, bedenimden önce kalbim büyümek zorunda kaldı. Yüreğim çocukluğuma hasret. Ben sevdim kendimi herkesin eksik gördüğü yanımla en çok ben kendimi sevdim.Sonra küçük bir çocuk sevinciyle hayaller kurmaya başladım yaşayamadım hiçbir hayalimi, hep eksiklerimle savaşmak istedim her şeye ve herkese rağmen sevdim kendimi. Kaderin önüne geçilmiyor ama yaşamak ve yaşatmak bizim elimizde. Kursağımda bırakıldı her şey. Sonra mı? kendime bir dünya yarattım işte kitaplar en yakınım. Artık en büyük hayalim, Odamda radyodan çalan eski bir şarkı ve daktiloma kahramanı olduğum bir hikayenin sonunu yazmak. Bende herkes gibi bir kulum işte fazlası gibi eksiği de bulunmayan bir kul
Sevinin küçükler, övünün büyükler
23 Nisan Kutlu olsun...🇹🇷🇹🇷🇹🇷🇹🇷
Ben çocukken her 23 Nisan' da yağmur yağardı. Bembeyaz çoraplarımız boyalı siyah ayakkabılarımız çamur olur, özenle yaptığımız saçlarımız bozulurdu. Yine de her 23 Nisan'da aynı heyecanı taşır, özenle hazırlanırdık. Tören alanında yediğimiz halka tatlıların ise tadı hala damağımda.. Büyümek ardında ne kadar çok özlem bırakıyor aslında.. 😌
#kahvelikitaplaaryorumluyor
Kitabın çok farklı bir havası vardı. Akıcı ama derin olan fazlaca hissiyatı bir arada bulunduran bir kitaptı. Bir yerde duygu patlamasıyla sevgi yumağına dönerken bir anda da duygusuz olabiliyorsunuz.
Tam olarak Hera Yarkan gibi...
Hera Yarkan, annesiz büyümek zorunda kalmış bir çocuk. Annesinin hatalarını da
"Vicdanımız kuruyor. Babalarını erken kaybetmiş yetim çocukların masum başlarını koyacakları göğüsler çok tan çöktü, farkında mısınız?
Göğüs çöktükçe zulüm tepemizde kalıyor. Kavisli ve dolaşık geçmişimizse, bozuk düzenimizin telleri olmuş. Duyduğunuz sesler bu yüzden içli ve bu kadar derinden geliyor.
Şimdi bir türlü sığamayıp, delice bir kavgaya tutuştuğumuz, adına Anadolu denen şu kadim topraklarda, binlerce yıl önce hüküm sürmüş, bir Hitit kralının oğul larına bıraktığı vasiyete bakın isterseniz: 'Öldüğümde beni, usulünce yıkayın, göğsünüze yaslayın ve toprağa bırakın. Bu kadar."
Hayatın en yalın ve en efsunlu meseleleri, ölüm ve yaşam, anne-baba-çocuk arasındaki zor muhabbet, büyümek ve yaşlanmak üzerine... Vefalı bir oğulun gözüyle. Bilhassa ölümün, ölümle başetmenin olağanüstülüğü ve olağanlığı üzerine... "Alışmaya" direnen bir hekimin gözüyle.
Taşranın sıcak kucağı ve serin kasveti üzerine... Orayı hem içinden hem dışından bilen bir evladının gözüyle.
Türkiye'nin ipin ucundaki yakın tarihinin gölgesi... Kalbi avucunda birinin gözüyle.
Ercan Kesal ' dan, aynanın kenarındaki fotoğraflar misali hayat parcaları, sohbet makamında insan hikayeleri.
Okuyun, tavsiye edin. Zira ben sizlere naçizane tavsiye ediyorum. Eminim seveceksiniz.
Peri GazozuErcan Kesal · İletişim Yayınevi · 20194,077 okunma
+İnsanın bir şey yapmasına izin verilmemesi
sıkıcı oluyor. Artık büyümek ve her şeyi yapabilmek istiyorum.
-Büyüdüğünüzde dünyadan ve diğer şeylerden payınıza düşenler artmayacak, bilakis daha da azalacak.Ancak şu anda her şey sizin henüz ve siz de her şeye aitsiniz. Belli ki bu yüzden çirkin bulduğunuz hiçbir şey yok şimdi ve sizi hayal kırıklığına uğratmamak için her şey en güzel yüzünü gösteriyor. Sonraları bu böyle kalmayacak.
Dizlerinin üstünde başımı koyacak yerim hâlâ var mı anne
Bir solukluk düş kursam yeter orada
Beşikten çoktan vazgeçtim, eteğinde oturmak mümkün mü şimdi
Saçlarım dikken diken senin elinden ayrılalı
Dalıp gittiğin boşlukta ne var bulabildin mi anne
Şimdi ben de aynı boşluğa dalıp dalıp gidiyorum
Bir çıkar yolu var mı anne yoksa kaybolmaya meyilli bu aklım
Hâlâ ekmek kokar mısın eskisi gibi, ben hangi ekmeğe dokunsam sen kokuyor
Büyüdüm ben anne, ne mel’em bir şeymiş bu büyümek
Büyüdükçe kendime sığamıyorum, yurdumdan taşıyorum
Kuşlar yuva yaptıkça saçlarım azalıyor
Ama olsun kuşlar üşümesin bana yeter
Büyüdüm ben anne hem de çok
Baba oldum, şimdi kızımla sohbet ediyoruz
Onunla çocuk oluyorum, yine ve yeniden
Seni anlatıyorum ona, gözlerim yan çiziyor hemen sulanıveriyorlar
Yutkununca geçiyormuş gibi yapıyorlar
Gittikçe büyüyorum anne, yokuşları çıkmakta zorlanıyor dizlerim
Nefes alıp vermek de zahmetli olmuş
Büyüdükçe sana yaklaşıyorum anne, oturduğun taşın üstünde bekle beni
Beklemek doğum sancısı gibidir derler sen daha iyi bilirsin
Ama fazla bekletme seni kuşluk vaktine kalmaz yetişirim sana.
İçerisindeki bilgiyi alırken bakış açımı geliştiren kitapları ayrı tutarım. Yazarın birincil amacı bu olsun veya olmasın eseri bende bu etkiyi sağladı.
Bilgiye öncelikli olarak hayata bakış açım için önem veriyorum. Hayata ve canlıya. Aslında kitapta daha önce rastladığım ve bildiğim bir çok bilgiyle karşılaştım ama ben bazı şeyleri tekrar tekrar
Senin büyümen şart dedi. Konuşma bitmişti ve ben büyümüştüm artık. Bir daha da çocuk olamadım. Bir cennetten kovulmuştum. Çocukluk bizim şahsi cennetimizdir. Çocukluğum asla dönmemek üzere geçip gittiğini anladığımız anda ruhumuz derin bir yara alır ve bir daha hiçbir hikaye bizi avutamaz. Onarılmaz bir yaradır büyümek. Ölüm bilincidir büyümek. Bir gün öleceğini öğrenmektir ve birgün öleceğini bilen hiçbir varlık mutlu olamaz. Mutlu olduğu zamanları taklit edebilir yalnızca.
.
Küçük Prens, asteroidinde tek başına yaşayan ve gezegeninde çok sevdiği güle özenle bakan biridir. Kendi dünyasında tek bir gül ile yaşayan Küçük Prens, başka gezegenlerde gülüne daha faydalı olabilmenin yollarını araştırmak için gider. Gezdiği bu gezegenlerden sonuncusu Dünyadır. Afrika üzerinde uçuş sırasında uçak bozulur ve Sahra çölüne düşer. Başka bir gezegenden dünyaya gelmiş olan, Küçük Prens, burada farklı türlerle karşılaşır.
Başka galaksileri gezmek için Küçük Prens’in tek gülünü, tek başına bırakıp yolculuk yapmasını anlatır kitap. Ancak bu yolculuk esnasında vurgulamak istediği şey 'büyümek'tir. Kitap yirmi yedi bölümden oluşuyor. Özellikle Küçük Prens'in yurdundan ayrılıp, altı ayrı gezegene yaptığı gezileri anlatan bölümlerde, bazı tipik yetişkin yaşam biçimlerinin eleştirisi yapılıyor. Pilot olan Fransız yazarın eserinde, bir çocuğun gözünden büyüklerin dünyası anlatılıyor. Ana fikri ise; insanlar küçüklükten beri yaptıkları hataları, büyüdükleri zaman unutmaları.. Dünyanın en çok satan ve okunan masalsı kitabı, herkese tavsiye ederim.
#KüçükPrens
^
^
#alıntı
İnsanların arasında da yalnızdır insan.
^
Biliyor musun, insan acı çektiğinde güneşin batışını bir başka sever.
^
Ben üzgündüm.
Ama onlara yorgunum dedim.
^
^
#inkılapkitabevi #masal #dünyaklasikleri #bloghemsire #bookstagram #antoinedesaint
Küçük PrensAntoine de Saint-Exupéry · Nilüfer Yayınları · 2017234,2bin okunma
#GraigSilvey
#TanrınınUnutulanÇocukları 397 sy
“Hayat bir piyangodur: Şanslı olan kazanır, şansızlar ise Tanrı'nın Unutulan Çocukları'dır”...
"İnan bana kaç yaşında olduğun fark etmez. Herkes yaşlanır. Herkes bir meslek öğrenebilir ve bir aile kurabilir ama bu büyümek değildir. Asıl önemlisi dünyan sarsıldığında