Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Yalnızca bir odacık isterdim (çatı arasındaki aydınlık odayı). Orada eski eşyalarımla, aile resimleri ve kitaplarla yaşardım. Bir de koltuğum olurdu ve çiçekler, köpekler ve taşlı yollar için bir de kalın bir baston. Başka hiçbir şey.
Aşk, tereddüd etmeden Nemrud'un ateşine atladı; akıl hâlâ çatı kenarından bakıyor!
Reklam
Evet, karşıt kutuplar birbirini çeker, ama bu, sonsuza dek birlikte mutlu yaşayabilecekleri anlamına gelmez. İnsanın, kendi benliğinin kabullenmeye korktuğu bölümlerini ifade eden biriyle yaşaması rahatlatıcı olabilir; ama bunun kaçınılmaz bedelleri de vardır: Sadece kendisi için değil, kocası için de duyguları ifade etme işlevini üstlenen kadın, sonunda ya isterik davranır ya da mantıksız. 'Duygu işini' karısına bırakan erkek ise benliğinin bu önemli parçasıyla ilişkisini kaybeder ve kendi duygusal kaynaklarına gereksinim duyduğunda, böyle bir şeyi kalmamış olduğunu görebilir. Çiftlerin çoğunda iş duygusal yeterliliğe geldiğinde, tahterevallinin alt ucunda erkek oturur. Paket bağlarını iyi düğümleyen ve kırılan şeyleri onaran, ama karısının sıkıntılı olduğunu göremeyen erkek tipini hepimiz biliriz. Bu erkek, kendi ailesiyle duygusal bağlantı kuramayabilir ve içini dökebileceği tek bir yakın arkadaşı bile olmayabilir. Toplumumuzun geliştirdiği 'erkeklik' budur; soyut düşünceler dünyasında kendini rahat hisseden, ama diğerleriyle empatik bağlantısı, kendi iç dünyasına uyumu ve ilişkide gerilim yaşandığında ilgisini koruma isteği olmayan erkek. Geleneksel iş bölümünde erkekler tek bir zeka çeşidini geliştirmeye teşvik edilir, ama aynı derecede önemli olan başka bir zekada yetersiz kalırlar. Erkeklerin çoğu duygusal yeterlilik alanında yetersiz yüklenirler ve yetersiz yüklenmeleri, kadının bu alanda aşırı yüklenmesiyle yakından ilişkilidir. 'İsterik', aşırı duygusal kadının, kendini duygusal ve uzak erkekle aynı çatı altında buluvermesi rastlantı değildir.
"Modernleşme" adı altında yapılan, gerçekte İslâm'la devletin arasını koparmak ve İslâm'ı savunmasız bırakmaktır. Yine bu yüzden, bir İslâm devleti olarak Osmanlı'nın yıkılması, İslâm toplumlarını ortak çatı altına alan hilâfetin kaldırılması bizzat Batı tarafından "büyük devrim" olarak sunulmuştur.
İslâm dini, bu zamana kadar hiçbir medeniyetin başaramadığı ve bundan sonra da başa ramayacağı bir şekilde, farklı milletlerden olan insanları tek bir çatı altında toplamayı başarmıştır.
Sayfa 20 - Köklü değişimKitabı okudu
Kardeş Payı
Bana ekmeğin kabuğu Sana steak sana fusion sana dünya mutfağı. Sana fitness sana ozon odalarında sağlık Bana sokaklarda can havli bana biber gazı. Sana maldivler cote d'azur top ten holiday Bana iş dönüşü nayrobi dolmuşu. Senin parmağına pırlanta, senin yüzüne tuscany ışığı Alnıma kömür karası benim. Alnıma kara yazı. Sana sessiz sakin
Sayfa 29 - metis yayınlarıKitabı okudu
Reklam
Ben böyleyim işte. Düşünmek istediğim zaman, görüyorum. Ruhumun derinliğine inmeye niyetlensem, kısa süre sonra, aklım başka yere kayarak, upuzun merdivenin ilk sarmalında duruyorum ve son katın penceresinden, karmakarışık çatı yığınını paslı tonlarla ıslatarak veda eden güneşi seyrediyorum.
"Cesur insan şeylerle yüzleştiğinde yumuşak olanı ortaya çıkarırken, korkak insan kaçtığında yalnızca sert olanı sunar. Duvara hücum sırasında da kaya ve sırt, biri bize diğeri dünyaya ait olmak üzere iki sert kabuk oluşturur, kabukların içine her zaman gölgelerin yumuşak, ikiyüzlü ve zeki sakinleri sığınır: Deniz salyangozu midyeye, istiridyeye ya da deniztarağına mı dönüşür? Yaranın içinde büyüyen inciyi biliyorum. Daha iyisi, sığınaklarını ardına alarak ayakta duran beden, bir zamanlar olduğu dört elli hayvanın üst kısımlarını koruyan o çatıyı hatırlar: Kabuğu iskelet gibi içselleştiren bir kaplumbağa gibidir. Dört ayaklı canlının bir eve ne kadar benzediğine ve evin bu canavarı nasıl taklit ettiğine dikkat edin: Her ikisi de yukarıdan, yanlardan, her yerden kemik, kiremit ve tuğla ile çevrilidir. Altta yumuşak kısımlar: göbek ile mutfak, kalp ve cinsel organlar ile ısıtma... bunlar sert kısımların içinde yaşar: sırt ile çatı, göğüs ile evin iskeleti, sütunlar ile bacaklar. Ayağa kalkma ile kırılgan olan açığa çıkar. Evrimimiz ve belki de tüm yaşamın evrimi bu korkulu, çekingen ve pervasız cesaretten mi - dışarıdaki şeylerin dünyasına doğru girmek, dinlenmemek, evde kalmamak; taşınmaktan mı - gelir? Doğmak, kırılgan olanı serte, sıcak olanı buza; yumuşak olanı serte ve hassas olanı şiddete maruz bırakmaktır: bilmenin anlamı budur."
Sayfa 28 - I. Bölüm: Dönüşüm / Ters Yüz Olan Beden -- Fol Yay. Çev. Zeynep Hayal ErdoğanKitabı okudu
Geri199
1.000 öğeden 991 ile 1.000 arasındakiler gösteriliyor.