Aslında yürümek daha iyi geliyor insana; yavaş yavaş yürümek sokakların ve kaldırımların, göklerin ve ağaçların, insanların ve bakışların, gülüşlerin ve hüzünlerin satır aralarında saklı kalmış kelimeleri okumaya sevk ediyor insanı. Yürümek üzerine o kadar çok şey yazılmış ki... Yürümek okumak için bir imkan mı yoksa okumanın bir türü insan karar
“Diyorum ki
Toplasak tası tarağı
Kapatsak telefondaki tüm hesapları
Hiç kimsenin bilmediği bir köye yerleşsek.
Küçük bir bahçesi
Bahçesinde köpeği
Yemişler dikelim fidandan
Biraz da domates falan.
Gerçekten elimizden bir şey gelmiyor mu?
Yoksa biz mi öyle sanıyoruz!
Tevrat ilk emrini “yaşat” dedi.
İncil ilk emrini “sev” dedi.
Yüce Kur'ân’ı Kerim ilk emrini “OKU” dedi.
Yahudi yaşatmadı!
Hristiyan sevmedi!
Ey Müslüman OKUMUYORSUN!
Bu gün dünyanın dört bir yanına yayılmış Müslüman ordusu kimliğini layıkıyla taşımıyor.
%90'ı
Alev Nuhu Amca'yı dinlemeyi seviyordu ama tuhaf bir şey fark etmiştı ki onu dinledikten sonra ondan duyduklarını onun bedeninde sesinde bırakamıyor başka bir yere mesela kendine alıyordu. Oysa babasından duyduğu, gördüğü her şey onda kalıyordu. Böyle olunca yani onun olan onda kalınca o ülkü oluyor, ondakini alınca insan gene kendine vuruluyordu Alınamamak, neyi varsa kendinde kalmak önemliydi galiba. Bunu bilmek Nuhu Amca'yı bir film gibi izlemesine neden oluyor ama özdeşleşme olmadan filmden çıkıyordu. Tesiri olmaması da belki bundandı. Babası ne dese ne yapsa o yapılan ve söylenen ince bir çorap gibi Alev'in başına geçiyor, bir deri eldiven gibi dirseklerinden aşağı iniyordu. Babasında binası çöken bir adam varken Nuhu bir vinç operatörüydü sanki. Çökmenin her aşamasını babasından iyi biliyor ama o yıkıntının yanında akşamında yemek yiyor çay içiyorken babası bir taşı düşünce gene uykusuz gene sessiz gene düşüncelı kaçar hali ile hep suçlanarak sokaktan kayıyordu. Ama Nuhu Amca ile konuşmanın çok ilham verici olduğu da gerçekti.
_Yaşam, ufacık şeylerden, küçük mutluluklardan oluşuyor. Hiçbir şey büyük ve kutsal değil. O yüzden sözde büyük olan şeylere ilgi duyarsan yaşamı ıskalarsın. Yaşam bir bardak çayı yudumlamak, bir dostla sohbet etmek, sabah yürüyüşe çıkmaktır, ama illa belli bir yere doğru değil, amaçsız, son belirlemeden hareket etmektir. Böylece herhangi bir
İki kalp arasında en kısa yol:
Birbirine uzanmış ve zaman zaman
Ancak parmak uçlarıyla değebilen
İki kol.
Merdivenlerin oraya koşuyorum,
Beklemek gövde kazanması zamanın;
Çok erken gelmişim seni bulamıyorum,
Kendi manevi yolculuğuma ve hayatı anlamlandırmaya başladığım günlerden beri tüm değerlerin, davranışların, toplumun temelinin evlilik olduğunu düşünürüm. Çünkü yaşamın en özüne bakarsak biz insanoğluna diğer canlılardan farklı olarak akıl ve dolayısıyla sorgulama, düşünme, iletişim kurma becerileri verilmiş. Tüm bunlar için insan insana
Parlak idari yeteneklerini sergileyen Vorontsov, verimli ama imar edilmemiş bir yerde yeni bir Rus kolonisi kurmayı başardı. Odesa'da ticareti geliştirerek limanlar, okullar, hastaneler, bir opera binası ve yollar yaptırdı. Etrafında aristokratlardan oluşan bir grup toplayarak bu kişileri şehre yönetici atadı. İzlediği politikalar sayesinde