Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Fakat sonuçta düşüncelerin de, ne kadar herhangi bir özden yoksunmuş gibi görünürlerse görünsünler, bir destek noktasına ihtiyaçları vardır, aksi taktirde dönmeye ve anlamsız bir biçimde kendi etraflarında çember çizmeye başlarlar; onlar da hiçliğe dayanamazlar. İnsan bir şey bekliyordu ve hiçbir şey olmuyordu. İnsan bekliyor, bekliyor, bekliyordu ve hiçbir şey olmuyordu. İnsan tekrar tekrar bekliyordu. Hiçbir şey olmuyordu. İnsan bekliyor, bekliyor, bekliyordu, düşünüyor, düşünüyordu,şakakları ağrımaya başlayana kadar düşünüyordu. Hiçbir şey olmuyordu. İnsan yalnız kalıyordu. Yalnız. Yalnız.
"Bir çember kurup adaya yayılacağız..." "Adanın bu ucundan ilerleyeceğiz..." "Seni buluncaya kadar."
Reklam
“Biz tekil kişiler olarak, ruh olarak, birer birer yaşarız. Kişi, tek bir kişi olarak. Ortaklık, umut edebileceğimiz en iyi şeydir. Ve ortaklık çoğu kişi için dokunmak demektir: elinizin bir başkasının eline dokunuşu, birlikte yapılan iş, birlikte çekilen kızak, birlikte edilen dans, beraber dünyaya getirilen çocuk. Biz sadece tek bir vücuda ve iki ele sahibiz. Bir çember oluşturabiliriz, ama bir çember olamayız. Çember, gerçek toplum, tekil vücutlardan ve tekil ruhlardan oluşur. Aksi halde, tam anlamıyla oluşamaz.”
Bambaşka hikayelerden damıtılmış iki ayrı yarım birbirine kavuştuğunda, çember tamamlandı.Biliyordu zaten. Hiç şüphe etmemişti birken iki olanın, ikiyken sıfır olabileceğinden..
İyi bir polisiye romanda boşa harcanan hiçbir şey yoktur, önemsiz bir tümce ya da bir sözcük olmaz.Önemsiz olsa bile, önemli olmaya adaydır; bu da aynı şey demektir.Kitabın dünyası olasılıkların, sırların ve çelişkilerin birbiriyle kaynaşmasından oluşur.Gördüğümüz ya da dediğimiz her şeyin, en küçük, hatta en önemsiz şeylerin bile, öykünün sonucuyla bir ilgisi olabileceğinden, hiçbir ayrıntıyı es geçmemek gerekir.Her şey öz olur; kitabın merkezi onu ilerleten her olayla birlikte değişir.Öyleyse, merkez her yerdedir ve kitap sonuna ulaşmadan bir çember çizilemez.
Sayfa 12
"Hayat", hem içinde hem dışında olduğumuz çember; kâh usul usul kâh gürül gürül birlikte akıp gittiğimiz ama günün birinde bizi bir kenara atıvereceğine emin olduğumuz ırmak.
Reklam
dili tutulmuş zaman ve gölgesiz hayatın çocuklarıydık. ipe sermiştik gülümsememizi sevincini bir yerlerde unutmuştu belki dünya belki çember diye dönmüştük elinde, kim bilir.
Ama bu kezde yeni bir zehir hayatına nüfuz ediyordu: monotonluk. Yaşamını bir çember gibi sara alışkanlıklar onu boğacak kadar sıkmaya başlamıştı. Her geçen gün biraz daha bunalıyordu. Gitgide daha geç kalkmaya başlamıştı, sabahları toplantıya zor yetişiyordu. Akşamları bütün gün eşek gibi çalıştığını bahane ederek televizyonu açıp karşısına geçiyordu. Yavaş yavaş iş hayatının küçük ama yoğun uğraşıları onun yazarlık hayallerine baskın çıktı.
Büyük yazarlar tamamlanmış yapıtlardansa ömür boyu üzerinde uğraşmaya devam ettikleri fragmanların yükünü daha çok hissederler. Çünkü sonuçlardan benzersiz bir haz duyanlar, ancak nispeten zayıf ve kafası karışık olanlardır; bu bütünlemenin kendilerini hayata iade ettiğini düşünürler. Oysa deha her kesintisi, kaderin her vuruşunu, işliğinde dalıverdigi müşfik uyku gibi karsilar. Ve bunlardan fragmanlarla tılsımlı bir çember örer. Deha zahmettir.
Sayfa 53 - Metis YayıncılıkKitabı okudu
“Yiyeceklerini, içeceklerini topraktan ya da camdan güzel biçimli ama az değerli kaplara koyarlar; altın ve gümüşüyse, ortak evlerde olsun, özel evlerde olsun, en bayağı işlerde kullanırlar. Hatta oturaklarını bile altın ve gümüşten yaparlar. Kölelerinin zincirlerini, çok kötü suçlar işlemiş mahkumların nişanlarını yapmak için bu madenlerden yararlanırlar. Mahkumların parmaklarında ve kulaklarında altın halkalar, boyunlarında altın gerdanlık, başlarında altın bir çember vardır.” (s. 58)
Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.