Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
“Boş dizginle doludizgin gidiyorsun.” Düşes, “Hız hayat yaratır,” diye bir yanıt yapıştırdı. “Bu gece günceme yazacağım.” “Neyi?” “Ateşten eli yanan çocuğun ateşi sevdiğini.” “Ateş bana dokunmadı ki! Kanatlarım sapasağlam duruyor.” “Uçmak dışında her amaçla kullanıyorsun onları.” “Cesaret erkeklerden kadınlara geçmiş. Bizim için yepyeni bir şey bu.”
Kendine İyi Bak
Yanan bir odun ateşi tekrar geri sönemez, Asla aynı yağmur damlası aynı yere inemez, Dert dertsizle giderilmez. Korku kaçtıkların kadardır, Cesaret yüzleştiklerin, Vicdan karakterin... Hayatı yaşadığın kadar mısın, Yoksa acısı kadar mı? Tebessüm senden mi, Yoksa senin olmasını isteyenlerden mi? Aynı bedenler, Aynı insanlar, Aynı duygular, Geçmiş aynadır geleceğe. Herkes kendi geleceğinin tarlasını sürmekte. Peki her gelecek gelir mi? Aynı güzelliği güneşten. Gecenin güzelliği yıldızdan Her şeyin bir aslı var. Peki ya senin? Sen de kendini özlüyor musun? Unutma kendinden uzakta Çok yalnızsın. Kendine iyi bak...
Reklam
biraz cesaret lazım sadece…
ideallerimiz için, özgürlük için hayatımızı vermeye hazırız
Sayfa 125 - Evrensel Basım YayınKitabı okudu
her cümlesi ayrı acı
...Kızıl Muhafızlar kitapları yanlarında getirdikleri çuvallara doldur­dular. Sonra hepsini aşağı indirip ertesi gün kendisi aleyhi­ne yapılacak suçlama toplantısından sonra dairenin bahçe­sinde yakacaklarını söylediler. "1ders almak üzere" onun da ateşi seyretmesini emrettiler. Babam da bu arada kitap koleksiyonunun geri kalan kısmını yakmalıydı. O öğleden sonra eve geldiğimde babamı mutfakta bul­dum. Büyük çimento evyenin içinde ateş yakmış, kitapları 1er 1er içine atıyordu. Babamı o gün ilk kez ağlarken gördüm. O kadar kork­muştum ki, 1süre kıpırdamaya cesaret edemedim. Sonra kendisini kucakladım, ama yine de ne söyleyeceğimi bilemi­yordum. O da tek kelime bile etmedi. """Babam biriktirebildi­ği her kuruşu kitaplarına harcamıştı.""" Kitapları onun canıydı. Ateş söndükten sonra beynine 1şeyler olduğunu hisset­tim...
Sayfa 328 - PDFKitabı okudu
*** Hayatı hor görmeye kim cesaret edebilir? ***
Sayfa 430 - Kor yayınlarıKitabı okudu
Atam Mehter'i güncellemiş...
Esat Paşa'ya sordum: ' Paşam bu ne? Mızıka başladı, İngilizlerde de yaylım ateşi? ' ' Dikkat edin, bütün mermiler şu üst tarafımızdaki Cesaret Tepesine yöneliktir. Her gün öğle zamanı oldu mu, oranın Tümen Kumandanı Mustafa Kemal, askerine bando ile yemek yedirir. Ve İngilizleri, kıyıda dar bir yere mıhladığı için, mızıka sesini duyan gemileri, Mustafa Kemal'e ateşle cevap verirler. Yemek bitince bando kesilir, Ingilizler de, sırf hiddetlendiklerinden açtıkları ateşe son verirler. '
Reklam
. Yüreğim sıkıntıdan daraldığında, aşama aşama düştüğü umutsuzluğun içinde buharlaşıp uçmaya yüz tutmuş olan ateşi korumak için çabalarım. Acılarımın depreşeceğinden korkarak düşünmeye cesaret edemeden, ormanlarda, dağlarda amaçsızca gezinirim. .
Belki de çoktan delirmeye başlamıştım ve hiç kimsede bunu söyleyecek cesaret yoktu.
Sayfa 406 - PegasusKitabı okudu
Üstad Necip Fazıl’ın İstiklal Muharebesinde önemli bir rol oynayan İzmirli bir İslâm kadınıyla yaptığı şu konuşma, aslında bütün Esmaların hikayesidir: -Kaç yaşındasın, nine? - 71... - Demek İstiklâl Savaşı’nda 20-21 yaşlarındaydın... - Öyle zahir... - O günden beri çıkmadın mı köyünden? - Çıkmadım. - 50 yıldır çıkmadın ha? - 50
Sayfa 158Kitabı okudu
Korkmamalarının, daha önemli başka bir nedeni vardı: Artık savaşın ateşi içinde olduklarını duyumsuyorlardı. Gerçek askerler de gerçek çarpışmalarda böyledir. Düşmanın yüzünü görmedikleri sürece her çalıdan ürkerler. İlk kurşun kulaklarının dibinden vızıldayarak geçti mi, onlara cesaret gelir; kendilerini yitirirler ve ölüme koştuklarını unuturlar.
Reklam
''… Kadın olmanı isterdim. Günün birinde benim başıma gelenin senin de başına gelmesini isterdim. Kadın doğmanın büyük bir bahtsızlık olduğunu düşünen annemle aynı görüşte değilim… Biliyorum, erkekler tarafından, erkekler için düzenlenmiş bir dünya bizimkisi… Erkeklerin yaşamı açıklamak için uydurdukları efsanelerde ilk yaratık bir kadın değil: Âdem adında bir erkek. Havva sonradan geliyor, ona zevk vermek ve başına işler açmak için… Tüm yiğitler erkek: Ateşi bulan Prometheus’tan uçmaya kalkan İkaros’a, Tanrı’nın ve Kutsal Ruh’un oğlu olarak nitelenen İsa’ya değin: Sanki onu doğuran kadın bir kuluçka makinesi ya da bir sütnineymiş gibi. Ama işte, belki de salt bu nedenlerle kadın olmak çok harika bir şey. Nasıl da cesaret isteyen bir serüven! Hiçbir zaman sıkıcı olmayan bir meydan okuma! Kadın doğarsan yapacak o kadar çok şeyin olacak ki… Ana olmak bir meslek değildir. Bir görev bile değildir. Yalnızca sahip olduğun birçok haktan biridir. Bunu söyleyebilmek, anlatabilmek için ne çok çaba harcayacaksın. Ve çoğu kez, hemen her zaman, yenilgiye uğrayacaksın. Ama cesaretini yitirmemelisin. Savaşmak kazanmaktan çok daha iyi, yolculuk yapmak varmaktan çok daha güzel: Bir kez kazandın mı ya da gideceğin yere vardın mı, engin bir boşluktan başka bir şey duymazsın…''
Can Yayınları
Ama sen ateşi seçtin..
Kimseyle konuşmaya cesaret edemedim. Parkta birlikte oturduğumuz o gün, senin ya ateşle ya da dostlukla bir gün bana uğrayacağını biliyordum, ama hangisi olacağını kestirmek zordu.
Artık savaşın ateşi içinde olduklarını duyumsuyorlardı. Gerçek askerler de gerçek çarpışmalarda böyledir. Düşmanın yüzünü görmedikleri sürece her çalıdan ürkerler. İlk kurşun kulaklarının dibinden vızıldayarak geçti mi, onlara cesaret gelir; kendilerini yitirirler ve ölüme koştuklarını unuturlar.
Hayal kırıklığı ve umut üzerine
“Sana bir şey söylemek istiyorum doktor. Garip bir rüya gördüm. Bir ses bana bir dilek hakkım olduğunu söylüyordu, sadece ne bilmek istediğimi söyleyecektim ve bütün sorularım cevaplanacaktı. Ne sordum dersin? Savaşın benim için ne zaman biteceğini sordum. Ne demek istediğimi biliyorsun doktor: benim için! Bizim kampımızın ne zaman özgürleşeceğini ve ıstıraplarımızın sona ereceğini bilmek istedim.” “Bu rüyayı ne zaman gördün?” diye sordum. “1945 senesinin Şubat ayında” dedi. O sırada mart başlangıcıydı. “ Rüyandaki ses ne yanıt verdi peki?” Gizlice fısıldadı: “30 Mart.” Bana bu rüyayı anlattığında, rüyasındaki sesin doğru söylediğine inanmış durumdaydı fakat vadedilen gün yaklaştıkça, kampımıza savaşla ilgili ulaşan haberler, bizim söz konusu serbest bırakılmamızın pek olası olmadığını gösteriyordu. 29 Mart’ta aniden hasta düştü ve ateşi çok yükseldi. Rüyasındaki sesin ona savaşın ve ıstırapların onun için sona ereceğini söylediği gün olan 30 Mart’ta ise deliryuma girerek bilincini kaybetti. 31 Mart’a öldü. Dışarıdan görünen tifüsten öldüğüydü. İnsanın zihinsel durumu ile bağışıklığı arasında ne kadar sıkı bir bağ olduğunu bilenler, ani umut ve cesaret kaybının ölümcül bir etkisi olabileceğini kavrayabilirler. Arkadaşımın asıl ölüm nedeni, beklenen özgürleşmenin gerçekleşmemesi ve şiddetli hayal kırıklığıydı. Bu, gizli tifüs enfeksiyonuna karşı beden direncini aniden düşürdü. Gelecek umudu ve yaşama arzusu bir anda felç oldu ve bedeni hastalığa yenik düştü. Sonuçta rüyasındaki ses doğru söylüyordu.
Ateşi gördüğünde bıyıklarının tutuşmasından ürken tavşanlar gibi. Keşke karşıma çıkmaya cesaret edecek bir, tek bir düşmanım olsaydı.
Sayfa 4 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
241 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.