Kafamda bir eski yolculuk var,
havada bir yağmur inceden.
Anadolu'yu sevmek cesaret ister,
adım başında yoksulluk,
adım başında keder,
ve kelepçe
adım başında ...
“Hayır” demek cesaret ister; başkaları kırılır mı, alınır mı, beni sevmezler mi, hakkımda olumsuz
düşünürler mi gibi sorular içinde yaşamını düzenleyen biri “hayır” diyemez. Çünkü henüz yaşamında neye “evet!” dediğini keşfetmemiştir.
Derin bilinçdışını yaşantılamanın en iyi yolu ne çok fazla büyülenme, ne de çok az büyülenmedir,ne çok fazla huşu ne de çok fazla sinizm hissetmektir; bu yaşantı cesaret ister, evet ama ihtiyatsızlık değil.
Masumiyet Müzesi kitabı, müzesini gezmeyi dört gözle beklediğim bir kitap. İşin içinde büyük bir emek var. Birçok eşya toplamak ve eşyalarla kitabı harmanlamak... Büyük cesaret ve emek ister.
Gelelim kitaba. Kitap "Hayatımın en mutlu anıymış, bilmiyordum" diye başlayıp"Herkes bilsin, çok mutlu bir hayat yaşadım" diyerek
Şöyle bir yokluyorum insanları:
Acaba boyunduruktan çıkmaya, kendine ve asırlık değerlerine döneceğine dair söz verebiliyorlar mı?.. Allah dostlarını arıyorlar mı?.. Böylelerini tanıyıp, onlara, Hazreti Peygamber’e yaklaşmak için sarılıyorlar mı?..
Böyle bir şeye davranmak, buna cesaret etmek, ister istemez kişiyi çevresiyle çatıştıracaktır. Eğlencelerden, filmlerden, festivallerden, meyhanelerden uzaklaşınca içine düşülecek yalnızlığa tahammül edebilecekler mi?.. Bazı kirli işlerinden olunca düşecekleri yoksulluğu göğüsleyebilecekler mi?