Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Kültürel şablonumuzda pek çok cinsel ilişkisi olan genç bir adama öteki erkekler ve kabul edilsin ya da edilmesin, kadınlar imrenirler. Ona uçkuru gevşek denilebilmesi gerçeği, eğer o sağduyulu ve diğer açılardan dürüst hareket edebiliyorsa, onun toplumsal itibarını zedelemez. Her önüne gelenle sevişen bir genç kadın ise toplumumuzda kesinlikle itibar yitirir.
Cinsel arzunun bu denli acele, ısrarlı ve yoğun olduğunu göstermiş olan erkek, boşalmadan hemen sonra kadının bedenini terk etmek ister. Kendi arzularına ve erkeğinkilere çok daha yavaş ve çekinerek teslim olan kadın erkeğin cinsel organının onda kalması isteğini hisseder.
Reklam
"İşi (kıpırtı yok), aşk hayatı (namevcut), cinsel yönelimi (çözümlenmemiş), istikbali (belirsiz). Bu dört madde aynı kalıyor, arada bir öncelik sırası değişiyordu. Bu sorunların teşhisinde son derece istikrarlıydı, fakat çözüm getirmekteki basiretsizliği de olağanüstüydü."
Bence homoseksüel olsun heteroseksüel olsun yaşanan gerçek bir aşk ve cinsel ilişki hepsinden daha güzel...
Evet,aşk çoğu zaman,cinsel ilişki bir yana bırakılacak olursa,sevenin kin duyabileceği,küçümseyebileceği,hatta tiksinebileceği kişilere sararak,sadece dış ilkelere değil,sevenin kendi bireyselliğiyle de çelişkiye düşer.Ne var ki türün iradesi ile karşılaştırıldığında o kadar kudretlidir ki,seven kişi,kendisine ters gelen bütün özelliklere gözünü kapayabilir;her şeyi görmezlikten gelir;her şeyi bilmezlikten gelir ve kendisini tutkusunun nesnesine sonsuza kadar bağlar.
Bu nedenle gurur,onur,görev ve sadakat başka her türlü tehdide,hatta ölüme bile meydan okuduktan sonra,bir tek cinsel sevginin karşısında alanı terk ederler.Gene özel hayatta,vicdansızlığın,başka hiçbir konuda,cinsel sevginin söz konusu olduğu yerdeki kadar büyük olmadığını görüyoruz:Vicdanın sesine bu durumda kimileyin en dürüst ve adil,haksever kimseler bile kulak tıkarlar;tutkulu aşk,yani türün çıkarları vicdana hakim olunca hiçbir şeye aldırış edilmeden zina bile yapılır.
Reklam
Kanıdır şairin, gecenin her yerinden Sevişıneye gireriz korkunç ve bıçak gibi Açılıp yataklara amansız güllerimizle Sanki biz her cinsel olayda biraz gemici Bir gidip bir geldiğimiz o hayal illerinde.
Tüketim Aracı olarak "Aşk/ınlık -67
Aklın ve bedenin alabildiğine abartıldığı bir medeniyet olarak Batı kapitalist sistemle buluştuktan sonra pek çok değer gibi aşkı da tüketim unsuruna dönüştürerek aşkın olandan bedensel olana indirmiş, daha doğrusu sevgiyi tüketmiştir. Sevgililer Günü, Hristiyani kökenine rağmen artık bir tüketim aracıdır. Tıpkı Noel''in yılbaşına dönüştürülerek dini içeriğinden boşaltılıp sekülerleştirilmesi, tam bir tüketim çılgınlığına dönüştürülmesi gibi Sevgililer Günü muhabbeti de modernitenin kapitalist ahlakla buluşmasından doğmuştur. Aşkınlık adına ne varsa hepsini kaba bir dünyeviliği indiren modernite sevgiyi cinselliğe indirgeyerek, bunu da “cinsel devrim”le meşrulaştırarak adeta cinsel serbestiyi toplumsallaştırması kapitalizmin eklektik olduğu kadar saptırıcı, dönüştürücü özelliğinin en başarılı formülasyonlarından biridir. Hiçbir kutsalı kalmayan modern insanın aşk gibi soyut ve ulvi bir değerin içini boşaltarak her türden ilişkiyi meşrulaştırıcı işlevi yanında “Sevgililer Günü” muhabbeti de kapitalizme hayat pompalayan yapının/anlayışın post-modern dünyaya özgü ''değer tüketilmesi''ne bir örnektir . Tüketim aşkına her türlü değerin çürütüldüğü ortamda aşk kelimesi tüm kutsalların yerini alan ve tüm cürümüşlükleri kutsayan bir anahtara dönüştü günümüzde.
Tüketim Aracı olarak "Aşk/ınlık -66
Kapitalizmin en büyük başarısı belki de her şeyi/değeri ''metalaştırma''sında, eklemlenebilme kabiliyetinde aranmalıdır. Her değer, ideoloji onun için markaya dönüştürülebilecek potansiyel bir pazar alanıdır, bu nedenle en karşıtına eklemlenmekten çekinmez… Kapitalist toplumun değerleriyle çatışması beklenen değerlerden beslenen Batı''daki siyasal muhafazakarlık tarihsel olarak nasıl kapitalizmin en uyumlu taşıyıcısı haline gelmişse benzer biçimde siyasal olarak komünist, ekonomik olarak kapitalist olma becerisini (!) gösteren Çin örneği bu eklektizmin ve dönüştürücülüğün yaşayan örneğidir. Moderniteyi keşfeden Batı uygarlığı ifrat ve tefrit arasında savrulan tarihi içinde insan doğasını zorlayan sınırlarda dolaştı. Orta çağlarda aklı inkar edercesine skolastizme sarılırken, moderniteyle birlikte aklı putlaştıran, aklın üstünde hiçbir hakikat kabul etmeyen bir sapmaya geldi. Haçlı seferlerinde kadınlara bakirelik kemeri takacak kadar insan bedeni üstünde denetim kuran anlayış cinsel devrim adına her türlü sınırı ortadan kaldırırken, bedensel hazdan öteye insan oluşumuzun anlamını tüketti...
Cinsel devrim olarak adlandırılan hareket zirvedeyken, (genelde istenen kişiyle istendiği kadar cinsel ilişki anlamına gelen) özgür aşk meselesi kadınları istenmeyen gebelik sorunuyla yüz yüze getirdi. Özgür aşk meselesinde toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanması için, kadınların Öncelikle güvenli, etkili doğum kontrol yöntemlerine ve kürtaja ihtiyaçları vardı. Sınıfsal imtiyaza sahip beyaz kadınlar bireysel olarak genellikle bu güvenliği sağlayabiliyorken pek çok kadının böyle bir olanağı yoktu. Genellikle sınıfsal ayrıcalığa sahip kadınlar da istenmeyen gebelik durumundan fazlasıyla utandıkları için güvenli tıbbi bakım haklarını kullanmıyorlardı. 6ofların sonlarında ve 70'lerin başlarında kürtaj hakkı için ortalığı ayağa kaldıran kadınlar, yasal olmayan yollarla gerçekleştirilen kürtaj trajedilerini ve istenmeyen gebeliklerin sonucu olarak zorla yapılan evliliklerin yarattığı ıstırabı görmüşlerdi. Birçoğumuz, yaşamları planlanmamış ve istenmeyen gebeliklerle altüst olan yetenekli, yaratıcı kadınların çocuklarıydık. Annelerimizin, hayattaki yazgılarına karşı duydukları kızgınlığa, hayal kırıklığına ve acıya tanık olduk. Kadın ve erkekler için gerçek cinsel özgürleşmenin, daha iyi ve güvenli doğum kontrol yöntemleri, güvenli ve yasal kürtaj hakkı olmadan gerçekleşemeyeceğinden emindik.
bgst yayınları
Reklam
Yine de yaşıtlarına oranla daha içten. Hele yazarından kendisine yaşayabileceği bir çağ, girebileceği bir kılık, yalanlarına uydurabileceği bir kılıf, cinsel özgürlüğünü sonradan pişman olmayacak kadar doludizgin yaşayacağı sırılsıklam bir aşk biçmesini istediği bölümlerde, tam bir otuzların insanı.
Sayfa 95 - Yapı Kredi YayınlarıKitabı okudu
"Bedensel aşk bir emniyet supabı oluyor.İnsanlığın şu anda yaşayan kuşağı bu amaca erişemedi, sırf içinde ihtiraslar ve bu ihtirasların en güçlüsü olan cinsel ihtiras olduğu için erişemedi.Cinsel ihtiras olunca, yeni bir nesil de olacaktır,öyleyse amaca bir sonraki nesilde ulaşma olasılığı vardır.Yeni gelen nesil de bu amaca ulaşamadı diyelim,amaca ulaşana,peygamber sözleri gerçekleşene, insanlar bir araya gelene dek bu böyle sürüp gidecektir.Başka ne olabilir?Tanrı'nın insanları bu amaca ulaşmak için yaratmış olduğunu varsayarsak, o zaman onları ya cinsel ihtirası olmayan birer ölümlü,ya da ölümsüz insanlar olarak yaratmış olması gerekirdi.Eğer insanlar ölümlü fakat cinsel ihtirastan yoksun olsalardı o zaman ne olurdu?Yaşayacaklar ve amaca erişemeden öleceklerdi; amaca ulaşmak içinse Tanrı'nın yeni insanlar yaratması gerekecekti.Eğer ölümsüz olsalardı, (yeni kuşakların değil, var olan bu insanların hataları düzeltmeleri ve mükemmelliğe yaklaşınaları daha zor olsa da) insanların binlerce yıl sonra bu amaca ulaştıklarını farz edelim, o zaman ne olacaktı bu ölümsüz insanlar? Nereye sığacaklardı? En iyisi şimdiki gibi olması ... "
Sayfa :37-38Kitabı okuyor
Yoruma bakınız;
Aşk, var olan eşlere karşı tehdit oluşturan potansiyel cinsel partnerlere yönelme eğilimini azaltmaya yarar.
Cinsel ilişkinin biyoloji tarafından belirlendiği varsayılırsa, soru şudur: Bir insan nasıl sapkın hale gelir? Başka bir deyişle, neden birisi biyolojik olarak belirlendiği varsayılandan sapar. Bu sapkınlığın doğaya karşı olduğunu varsaymaktadır. Öte yandan insanların kısmi dürtülerinin garip bir kombinasyonuyla hayata başladığı düşüncesinin temeline inildiğinde çok daha farklı bir soru ortaya çıkar: Neden herkes sapkın olarak kalmamıştır...?
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.