Saat; etrafın karanlık sislerle kapladığı zamanı, onca çabaya karşılık parçalayamayan fakat ancak pek ufak bir delik açabilen şu üç lambayla beraber beş geçiyor.Aracın içindeyim.Genzi yakan bir egzoz kokusu var havada. Asfalttaysa direncin en büyük simgesi çizgiler... Hızla ve bazen de aralarda kesilerek ilerliyorlar uzamda. Dünya insan nefesinden
Çocukluk fırsatı elinden kaçtıysa gençliği iyi değerlendir. Yarın gençliğine döndüğünde "keske" demeye gerek kalmasın. Büyük icatların sahibi değilsen başıboş biri de olma. Yaşın ilerledikçe dolu dolu yıllar bırak geride. Heba edilmiş bir ömrün hatırası utandırmasın seni. Geçmişinden zevk almak seni mutlu etsin.
«Berrak günlerle, mutlu tatillerle, hatırası nedendir bilinmez yıllar geçtikçe sevinçlerinkinden daha değerli hale gelen küçük, çocukça üzüntülerle dolu çocukluk… Büyük savaşın gölgesiyle kararan, asalet kazanan ergenlik… nişan… evlilik, aşk ve mantık evliliğinin bir araya geldiği gerçek bir Fransız evliliği, annelik - gayet düzenli, güzel ve rahat bir hayat, buna hiç şüphe yoktu… Yine de o akşam kendini zavallı, huzursuz kalbiyle pek tatminsiz, hayal kırıklığına uğramış hissediyordu…»
Herkese merhaba,
Bu kitabı ve değerli yazarını bu güzel platform ve buradaki okuyucular sayesinde tanıdım.
Öncelikle burada gerçekten çok kaliteli okurlar olduğunu belirtmek istiyorum.
Oğuz Yılmaz da buradaki değerli okur ve güzel yazarlardan bir tanesi.
Hepimizin hatırlayacağı üzere Mahmut Hoca Efsane bir Hababam sınıfı repliğinde der
Çocukluk…
Bütün uzaklardan dönüp geldiğimiz.
Büyük ayrılığımız. Gözyaşı haritamız.
Büyüme acısı. Dağılmış evler.
Hatırası kalmamış bir bahçe.
Kırlangıçların getirdiği kimsesiz bir akşam.
Yıkıntılar üstünde gözyaşı damlası bir ay.