Çağımızda kadınlarla erkekler arasında uydurma bir eşitlik yarışı başlatılmıştır. Yaratılıştaki husûsiyetlere zıt olan bu yarış sebebiyle, hanımlık ve annelik vazîfeleri zedelenmiş, âilenin huzur ve sükûnu kaybolmuş, toplum hayatı sarsılmış, fertler şahsiyetini yitirmiştir.
Kadın ve erkeğin fizikî, rûhî yaratılış ve fitratları eşit değildir ki, fiilî veya hukûkî eşitlik gerekli olsun. Mühim olan, her alanda bir eşitlik değil, haklar ve vazifeler arasındaki dengedir.
Cenâb-ı Hak, kadınlar ve erkekler arasında birbirlerini tamamlayan, çok güzel bir vazîfe taksimi yapmış ve her ikisine de ayrı ayrı kâbiliyetler vermiştir. Kadın ve erkek, ancak maddî ve mânevi olarak bütünleştiği zaman yaratılış gâyesine uygun bir olgunluk ve ahenk meydana gelir; âile ve bunun neticesinde toplum huzurlu olur.
Çok önemli bir konuma sahip bulunan Kanije'nin, Osmanlıların eline geçmesini bir türlü hazmedemeyen Avusturyalılar, kaleyi geri alma hazırlıklarına giriştiler. Arşidük Ferdinand kumandasında büyük bir ordu ile harekete geçtiler.
Düşmanın hazırlıklarını başından beri casusları vasıtasıyla takip eden kale kumandanı Tiryaki Hasan Paşa, gecesini
Gavs-ı Sânî hazretleri [kuddise sırruhû] istişareye çok ehemmiyet verirdi. Bir defasında mühim bir hadise üzerine biz evlatlarını huzuruna çağırdı.
Ben, bir babanın evlatlarına nasihat edeceğini düşünürken, o, şöyle buyurdu:
- Bu mühim meselenin istişaresinde ben de sizin bir kardeşiniz gibiyim. Hep birlikte istişare edeceğiz.
Gavs-ı Sânî hazretleri [kuddise sırruhû] bununla istişarenin hayatımızda ne kadar önemli olduğunu, istişare için heyetin ne kadar gerekli olduğunu, heyet bireylerinin fikirlerini açıkça beyan etmelerinin ne kadar isabetli olacağını bizlere göstermek istiyordu. Aslında Gavs hazretleri bununla tevazuunu gösteriyor ve bizim rahatça fikrimizi beyan etmemizi sağlıyordu.
Gaybı Allah bilir ama Nur Risaleleri'nden yaptığımız bu alıntılardan, evliyanın gaybı bildiği sonucu çıkmaktadır.(Hâşâ) Nitekim bu kanaat Nur Risaleleri'nde açık olarak belirtilmiştir:
Madem Hz. Ali (R.A.) "ene medînetu'l-'ilmi ve 'aliyyun babuha" hadisine mazhardır. Hem madem Şah-ı Velayet ünvanını alarak
_İnsan, Meleklerin Cevherindendir.
_Nurlu bir cevher, melek gibi marifet-i ilahi ile süslü olunca, elbette meleklerin arkadaşı olur.
_İnsanlar görünüşte insana benzeseler de hakikatte halleri başkadır. Kıyamet gününde manalar görünecektir.
_İnsanın içindeki ahlakın tamamı 4 kısımdır. Hayvan, canavar, şeytan ve melek ahlakları.
_Allah’tan başka
Nasihatin bir üslup ve tarzı vardır ve nasihat nezakete ihtiyaç duyar. Aksi taktirde rezalete dönüşmüş olur ve bu durumda onun fesadı, salahından daha çok olmuş olur.
BEKAR BİR ARİSTOKRAT
Bayan Storner’i muhakkak bir ölümden kurtardıktan sonra Baker Street’teki evimize döndük… Ertesi sabah aklıma, bir zaman yüksek sosyete dedikodu konusu olan Lord St. Simon’un evlenmesi olayı geldi. Bu evlenme ve neticesi, artık konuşulmuyordu. Unutulmuştu… Yeni yeni öyle rezaletler patlak vermişti ki, dört sene önceki bu
Mustafa Kemal matbuatı tamamiyle eline almıştı. Buna çok ehemmiyet veriliyordu. Ankara’da Hakimiyet-i Milliye gazetesini büyülttü, mühim bir bina yaptı, mühim makineler getirdi. Başına Falih Rıfkı’yı koydu. İstanbul’da Ahmed Emin’in elinden Sabahçı Mihran’ın matbaasını aldı. Milliyet adında bir gazete çıkardı. Bunun başına da Siirt mebusu yaptığı