"Ama kitaplarımı özledim," dedi Dibs.
"Kitap okumayı seviyorsun değil mi?" dedim.
"Ah, evet. Hem de çok. Ayrıca gördüğüm ve düşündüğüm şeyler hakkında hikaye yazmayı da seviyorum. Resim de yapıyorum. Ama en çok okumayı seviyorum."
...Georges Perec 1975'te W ya da Bir Çocukluk Hatırasí na şu cümleyle başlar: "Çocukluk hatıram yok." Ama bütün kitap bunlarla doludur. İnsan geçmişini hatırlamak için gözlerini yumduğunda esrarengiz bir şey olur: Bellek, bazı Çin restoranlarında sake sunulan fincanlar gibidir; kabın dibinde yavaş yavaş çıplak bir kadın belirir ve kap boşaldığı an ortadan kaybolur. Kadını görürsünüz, seyre- dersiniz, ama ona yaklaştığınız an elinizden kaçar, buhar olup uçar: Benim yitik çocukluğum da öyle...
"Bana sorarsan okul senin gözünde yaşıtlarınla düzenli buluştuğun devasa bir kafe.
Âşık olduğun o kız ya da o oğlan, maç yapmaya bayıldığın tayfa ya da en keyifli sohbetlerini yaptığın o arkadaş grubun...
Bunların hepsi bu kafede. O yüzden pandemide en çok bu kafeyi yani arkadaşlarını özledin.
Öyle ki sırf bu kafeye gelebilmek için ders denen o sıkıcı zaman dilimlerine bile katlanıyorsun.
Bana sorarsan okullar bu durumu çok iyi okumalı ve eğitim düzenini kesinlikle buna göre yeniden inşa etmeliler.."
Ertesi gün, Küçük Paskalya Yortusu Pazarı'nda (24 Mayıs 1 254), saraya götürüldüm. Yüksek memurlar da geldiler. Bunlardan biri Han'ın sakisi olan bir Moğol, diğerleri ise Müslüman'dı. Möngke'nin arzusuyla bana, neden geldiğimi sordular. Bunun üzerine daha önce verdiğim cevabı verdim ; yani aslında Sertak'a geldiğimi, ondan
Sultan II. Mahmud'la Kafkasyalı Şapsıh Çerkes kabilesinden cariye Pertevniyal'in oğludur. Döneminde ve daha sonra halk arasında Sultan Aziz olarak ünlenmiştir. 15 yıllık saltanatında siyasal ve ekonomik buhranlar yaşanmış, Batıya açılışın getirdiği lüks ve sefahat yaygınlaşmış, padişahın Mısır'a ve Avrupa'ya yaptığı gezilerin
"Girmemeliydim, " dedim. "Özür dilerim. Ama bu kitaplar... Çok fazla kitabınız var. Sırtlarında toz birikmiş. Kendimi tutamadım. Beni affedin, okumayı çok özledim."
İlişkinin beklentilerini, değerlerini, kurallarını önceden konuşmak bir fark yaratıyor mu? Aşağıdaki mektubu yazan okurum kendi gibi bilinçli bir eş ile evlilik yolculuğu yapıyor...
"2000 yılında tanışıp 2004 yılında evlendik. Evliliğe hazırlandığımız yıllarda yaptığımız konuşmalar hep şöyleydi; iki ayrı cinsiz ve aynı düşünüp davranabilmemiz
"Başlangıçta...
Ama biz başlangıcı hiç görmeyiz tabii. Hikayeye ortasından, ışıklar söndükten sonra dalarız daima, o zamana kadar olup bitenleri çözmeye çalışırız. Yanımızdakilere fısıldarız, "Bu adam kim? Ya şu kadın? Daha önce karşılaşmış mı bunlar?"
Anladığımız kadarıyla idare ederiz.
Bu kez yanımızdakinin uzun boylu biri