Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Son satırdaki soyadı meselesi çok şükür düzeldi, kaldı diğeri :-)
“Kadınların doğunca baba kütüğüne, evlenince koca kütüğüne taşınmasını; boşanmayla tekrar baba kütüğüne taşınmasını; nüfustaki yerinin bile bir erkekle ilişkisine göre belirlenmesini saçma buluyorum. “Yok, illa ki kadınlar ayrı kütüğe kaydedilsin,” demiyorum, ama en azından baba kütüğünde sabit kalmak, kendi soyadımızı kocalarımızınki eklenmeden kullanabilmek hakkına sahip olmalıyız.”
İnkılâpKitabı okudu
Anlaşmaya gel vatandaş!! ::))
"Mafalda. Gel bir anlaşma yapalım. Sonsuza dek arkadaş olalım. İkimiz de otuz yaşına kadar birini bulamazsak evlenelim." Bir kahkaha attım. "Bu çok saçma ama tamam, ben varım."
Reklam
"Bu değişim bence 1960'larda başladı ama 1980'lerden sonra çok hızlandı. Keza yeni zenginler 1980'lerde türemiştir. Zengin dediğin her dönemde türer de açıktan açığa, saçma tüketim yapan, tüketimi bir gösteriş fırsatı olarak kabul eden zengin türü bizde 1980'lerde belirdi. Etraflarını da çok etkilediler, rol model olarak görüldüler. Bu beni dehşete düşürüyor. Bu tutum, memlekete muhafazakâr iktidarlarla gelmiştir; bunu da belirtmeli. Toplumun dengesi bozuldu. Maalesef artık dengesiz bir toplum olduğumuzu ifade etmeliyiz. Şüphesiz bütün dünyada bir çözülme, bozulma, dekadans [gerileme, inhitat] var ama esas bizim toplumumuz açısından ciddi bir eşitsizlik mevcut. Biz bu dekadansa daha fazla maruz kaldık. O sert taş herkesin kafasına düştü ya, bizim kafamıza daha fena düştü."
Eve dönüp de kendimi odamda yalnız bulmaktan çok memnundum. İlk arzum yatağımın yanındaki koltuğa çöküp başımı yastığa gömmek ve hüngür hüngür ağlayarak rahatlamaktı; kendimi bu kadarcık şımartmaya şiddetle ihtiyaç duyuyordum ama heyhat! Kendimi tutmam ve duygularımı bir kez daha içime gömmem gerekti - derslikteki öğle yemeğine çağıran o iğrenç zil. Sakin ve gülümseyen bir yüzle aşağıya inmem ve gülüp saçma sapan konuşmam gerekti- ve evet, mümkünse yemek yemem de lazımdı, her şey gayet iyiymiş ve keyifli bir yürüyüşten dönmüşüm gibi. 
Tüketim çılgınlığı,diderot etkisi.. Saçma sapan ürünlerin linkleri…
Instagram'ın mesela kurulma amacı ne, sizi daha çok tüketime yönlendirmek. Size bir ünlüyü gösteriyorlar; o ünlü aslında çok çirkin bir kadın, ama öyle güzel gösteriyorlar ki o kadını siz onun gerçekten çok güzel olduğunu düşünüyorsunuz, çünkü tanımıyorsunuz. Ben biliyorum, o güzel değil aslında. Onun güzel olduğunu düşünüyorsunuz. “O nasıl güzel olmuş?” diyorsunuz. “O kremi aldı, o çantayı aldı, ben de alacağım,” diyorsunuz. Bunu Hollywood da yapıyor. Holywood starları gidip bir çanta alıyorlar, bilmem ne yapıyorlar. Yani emperyalist sistem ilk önce aşağılık kompleksi veriyor, sonra pahalı ürünler çıkarıp size onu aldırarak sizi köle yapıyor.
Sayfa 41 - Butik yayıncılık
Ama İsa da Muhammed de halklarının iyiliğini istiyordu.' 'Doğru,' diye karşılık verdi. 'Gerçekten de öyle ama aynı zamanda da onların umutsuz durumda olduklarının da farkındaydılar. Acıdıkları için de bu dünyada çektiklerinin mükâfatını, öbür dünyadaki cennette göreceklerini söylediler.' 'İyi de madem öyle neden Muhammed her şeyi bildiği hâlde binlerce insanın öğretileri uğruna can vermesine göz yumdu?' 'Büyük bir ihtimalle,' diye karşılık verdi. 'Önünde sonunda hem de çok daha saçma sapan nedenler uğruna birbirlerinin kanlarını dökeceklerini biliyordu. En azından bu sayede onlara bir şekilde mutlu olmanın yolunu açmış oluyordu. Bunu da başmelek Cebrail'le görüştüğünü söyleyerek yaptı. Başka türlü insanları kendisine inandıramazdı. Onlara ölümden sonra cennet güzellikleri vaat ediyordu. Bu yolla da hepsini son derece cesur ve yenilmez kılmıştı.
Reklam
Dangalağın teki olabilirim, onlara âşık olduğumdan habersiz kadınlara âşık olabilirim, çok saçma sapan işler yapabilirim, ama vicdan sahibiyim.
90+4
"Belki saçma ama karakolları seviyorum çünkü seni bana getirdi. Ve her ne kadar kavga etmemden nefret etsen de o gece iyi ki o kavgayı edip o karakola düşmüşüm, İzgi. O kavga seni bana getirdi. Sana geç kaldığım birkaç saati bile düşünmeye tahammülüm yok artık." "Seni seviyorum, İzgi Gökyel. İçimde bulunan tüm sevgimle seviyorum." .... "Bu arada... Sanırım artık maçları seviyorum." "Özellikle uzatmaları." Uzandı, tam gülüşümün üzerinden öptü beni. ... "Ölecek gibi hissediyorum," dedi gözlerini kapatırken. "Bizi o kadar çok hayal ettim ki... İlk andan böylesine güzel olacağımızı düşünememişim. Bir gün bana geleceğini biliyordum. Beklettin ama geldin. En umutsuz anlarımdan birinde ne güzel güldün bana."
Sayfa 358Kitabı okudu
Bir gün Don Kişot, hüzünlü kişiliğin bu ünlü şövalyesi, dünyanın gelmiş geçmiş şövalyelerinin en saf, en yüce gönüllü, en kalbi temiz olanı Don Kişot, sadık seyisi Sancho'yla serüven peşinde yolculuklara çıkarken birdenbire onu uzun süre düşündüren kuşku ve şaşkınlığın içine gömülüyor. Olay şu: Yaşamöykülerini şövalye romanları adı verilen ve
Sayfa 950 - 951, 952, 953, 954, 955 Yapı Kredi YayınlarıKitabı okudu
Saçma sapan laflarla kafalarına sokulmuş o küçük ahlaklarıyla lak lak konuşur, ama yaşamaktan korkarlar. Seni seveceklerdir Martin, ama kendi küçük ahlaklarını daha çok seveceklerdir. Senin istediğinse bütün görkemiyle hayata teslim oluştur, büyük ve özgür ruhlardır, alev alev yanan kelebeklerdir, o küçük gri güveler değil.
BrissendenKitabı okudu
1.000 öğeden 21 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.