Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Çocukların beceri ve zekâlarının değişime açık olduğunu düşünmesini sağlamak, onları performanslarını geliştirmek için çaba sarf etmeye sevk eder. En az bunun kadar önemli biçimde, başarısızlıkların hayatın ve öğrenmenin bir parçası olduğunu anlamalarına ve kabul etmelerine yardım edebilir; sonrasında endişeli, depresif ve sakıngan olmak yerine denemeye devam etmelerini sağlamak için bu tür tersliklerle baş etmeye yönelik yapıcı yöntemler bulmalarını cesaretlendirebiliriz. Ve onlara uzun vadeli ödüller vaat ettiğimizde hazzı ertelemelerini istiyorsak, sözümüzü tutmaya dikkat etmemiz gerekir.
Sayfa 281
Batıdan başka ne beklenirdi ki
İngiltere açık bir toplum olarak değişime diğer toplumlardan daha açık olmasına rağmen, kadın haklarındaki gelişme son derece yavaş ve sancılı gerçekleşti. Bir de Ingiltere'de iktidar sahibinin kadın olması ve Kraliçe'nin zaman zaman kadınların talep ettikleri hakları eleştirmesi durumu biraz ironik hale getirmektedir. Kraliçe Victoria döneminde kadınların çalışma, eğitim ve sosyal yaşantı konusundaki varlıkları çok sınırlı kalmıştır. Gelişmenin yavaş olması; kadının erkekten daha düşük biyolojik özellikte ve yalnızca doğurmak üzere yaratılmış olduğuna inanılmasının sonucudur. Kadınlar, "çocuk doğurmak için yaratıldıklarından" kendilerinden iffetli olmaları bekleniyordu. İffetli olmak da kadının erkeğe bağlı bir yaşam sürmesi, gerekirse erkeğin şiddetine maruz kalması anlamına geliyordu. Erkeklerin kadınları istedikleri zaman dövebilmeleri kanunların teminatı altına alınmıştı. Kadınların kendi adlarıyla mülk edinmeleri mümkün değildi. Seçme ve seçilme hakkı ise söz konusu edilemezdi.
Reklam
Değişime açık olmak önemlidir
Hareket etmekten korkmamalı insan. Bulunduğu yerden sürekli şikayet eden kadere bahane bulmak konusunda uzmanlaşmıştır ama bahaneler insanı hiçbir yere götürmezler. Doğanın ilk kuralı değişimdir. Hareketsiz bir nesne bile değişimden kaçamaz. Taşlar aşınır, toprak kayar, ağaçlar bile köklerinin gideceği yönü seçer. İnsanın en büyük korkusu da değişimin kendisidir.
Değişime ayak uyduramayanlar zamanla ya yok olur ya da değerini kaybederler. Geçmişin acılarına üzülmeden, gelecek kaygısı taşımadan, yaşama sarılabilmek için deği sime ve gelişime açık olmak gereklidir.
Sayfa 155 - YediverenKitabı okudu
Entelektüel bir tartışmaya girmek âşık olmak gibidir. Öyle ki bittiğinde değişirsiniz, başka bir insan olursunuz. Karşınızdaki kişi de değişir tabii. Eğer fikrinizi gözden geçirmeye hazır değilseniz, kimseyle hiçbir konuda tartışmaya girmeyin. Sadece değişime açık insanlar gerçek anlamıyla münazara edebilir. Yoksa egolarımız zihnimizi kapatır. İllaki haklı olma arzusuyla konuşanlar asla diyalog kuramazlar.
Sayfa 234
**** Değişim, neye dönüşeceği ve ne sonuç getireceği belli olmayan bir süreç olduğu için çoğunlukla korkutucu geliyor insanlara. Oysa sabitlik çok daha riskli ve tehlikelidir. Sabit fikirlilikten tut da, tekdüze bir rutine esir olmaya kadar bütün hareketsizlik alanları körelticidir, yok edicidir, çürütücüdür. Değişmeyen fikirler, değişmeyen bir yaşam stili, değişmeyen bir iş, değişmeyen bir yeme düzeni, gelişmeyen bir ilişki, gelişmeyen beceriler, bir zaman sonra tehdit oluşturur. Değişime ve gelişime açık olmak yetmez, bunun için cesaretle ve bilinçle aksiyon alabilmek de gerekir. Cesareti olmayanlar esaret içinde yaşarlar ve maalesef çoğu hapishanesinin parmaklıklarını göremez bile. ****
Sayfa 116Kitabı okudu
Reklam
Batı bu kadar işte
İngiltere açık bir toplum olarak değişime diğer toplumlardan daha açık olmasına rağmen, kadın haklarındaki gelişme son derece yavaş ve sancılı gerçekleşti. Bir de Ingiltere'de iktidar sahibinin kadın olması ve Kraliçe'nin zaman zaman kadınların talep ettikleri hakları eleştirmesi durumu biraz ironik hale getirmektedir. Kraliçe Victoria döneminde kadınların çalışma, eğitim ve sosyal yaşantı konusundaki varlıkları çok sınırlı kalmıştır. Gelişmenin yavaş olması; kadının erkekten daha düşük biyolojik özellikte ve yalnızca doğurmak üzere yaratılmış olduğuna inanılmasının sonucudur. Kadınlar, "çocuk doğurmak için yaratıldıklarından" kendilerinden iffetli olmaları bekleniyordu. İffetli olmak da kadının erkeğe bağlı bir yaşam sürmesi, gerekirse erkeğin şiddetine maruz kalması anlamına geliyordu. Erkeklerin kadınları istedikleri zaman dövebilmeleri kanunların teminatı altına alınmıştı. Kadınların kendi adlarıyla mülk edinmeleri mümkün değildi. Seçme ve seçilme hakkı ise söz konusu edilemezdi.
Entelektüel bir tartışmaya girmek aşık olmak gibidir. Öyle ki bittiğinde değişirsiniz, başka bir insan olursunuz. Karşınızdaki kişi de değişir tabii. Eğer fikrinizi gözden geçirmeye hazır değilseniz,kimseyle hiçbir konuda tartışmaya girmeyin. Sadece değişime açık insanlar gerçek anlamıyla münazara edebilir. Yoksa egolarımız zihnimizi kapatır. İllaki haklı olma arzusuyla konuşanlar asla diyalog kuramazlar.
ENERJİ VE ŞİFA Neden Hastalık? Berrak Renk, D51902, St. Louis, MO. Soru: Hastalık denen şeyin neyle ilgili olduğunu bilmek istiyo­ rum. Hastalık hangi rolü oynar, neye hizmet eder? Grup: Farklı formları içinde hastalık daima bir amaca hizmet eder. Siz fiziksel bir bedenle başa çıkmaya çalışan ruhsal var­ lıklar olarak burada bulunuyorsunuz.
Buraya da bir soru işareti bırakalım...
Tüm kültürlerde erkekler açık renkli kadınları çekici bulurlar çünkü bir bakıma beyaz ten kadınlarda doğurganlığı ima eder (belki de yumurtlama sırasında ten beyazlamaktadır) Açık ten ayrıca yaşla ilgili belirteçleri daha iyi gözlemlemeye olanak tanıdığı için çekicidir; yaş, özellikle kadınlarda doğurganlığın önemli bir boyutudur. Buna ek olarak açık ten genelde düşük testosteron işaretçisidir. Feminen karakteristiklerin belirteçlerinin bir parçasıdır. Kadınlar feminen olmak (erkekler de maskülen olmak) üzere evrildiğinden ötürü, çok az değişime uğramış iyi genleri özü itibariyle belirtmektedir.
Sayfa 40 - Liberus Kitap
Reklam
"Entelektüel bir tartışmaya girmek aşık olmak gibidir. Öyle ki bittiğinde değişirsiniz, başka bir insan olursunuz. Karşınızdaki kişi de değişir tabii. Eğer fikrinizi gözden geçirmeye hazır değilseniz, kimseyle hiçbir konuda tartışmaya girmeyin. Sadece değişime açık insanlar gerçek anlamıyla münazara edebilir. Yoksa egolarımız zihnimizi kapatır. İllaki haklı olma arzusuyla konuşanlar asla diyalog kuramazlar. Geçmişte söylediğim buydu, şimdi de aynısını söylüyorum."
Sayfa 211Kitabı okudu
“Entelektüel bir tartışmaya girmek aşık olmak gibidir. Öyle ki bittiğinde değişirsiniz, başka bir insan olursunuz. Karşınızdaki kişi de değişir tabii. Eğer fikrinizi gözden geçirmeye hazır değilseniz, kimseyle hiçbir konuda tartışmaya girmeyin. Sadece değişime açık insanlar gerçek anlamıyla münazara edebilir. Yoksa egolarımız zihnimizi kapatır. İllaki haklı olma arzusuyla konuşanlar asla diyalog kuramazlar.”
Sayfa 234 - Profesör AzurKitabı okudu
Orta Yaş Bunalımı
Orta yaş bunalımı ve yaş dönümü yıllarında yaşama bakış açısı esastan değişime uğrar. Uzun müddet ileriye bakılan, önü açık ve geleceğe dönük olan yaşam (“hayatım nasıl olacak?”, “neye erişmek istiyorum ve bunun için ne yapabilirim?”) gitgide geri bakılan bir yaşama dönüşür. İlerideki yol daralıyor dolayısıyla daha fazla geçmişe dönülüyordur.
Hukukçu olmak...
Başarılı bir hukukçu her daim sorgulayan, muhakeme eden ve sürekli gelişime ve değişime açık olan, bir önceki günü bugüne eşit olmayan ,ölene kadar her gün yeni şeyler öğrenme azmi içinde olan bir anlayışın temsilcisidir.
(..)günümüzde çok doğallaşan “Kendinle alakalı bu kadar çok düşünme, “Bir meşguliyet bul., “Rahat ol” gibi düşüncesiz tavsiyelere kulak vermenin pek bir faydası yoktur. Bu öneriler, içimizde bizi rahatsız eden şeyler için yeterli görünmüyor. Öte yandan, ahlaki varlıklar olduğumuz şeklindeki açık gerçeği keşetmeye başlamalıyız. Ayrıca eylemlerimiz ve davranışlarımızla, amaçlarımızla, güdülerimizle ve başarılarımızla bir anlam ifade etmeliyiz. Kendimizi düşünmemek ve kaygılanmamaktansa, kişinin kendiyle ilgili ne yaptığı konusunda çok fazla endişe duyması ve çok düşünceli olması elzem görünüyor. Kur'an'ın insan doğasına ve ruhsal esenliğe ilişkin “tedaviye yönelik” yaklaşımı, bu nedenle, bazı modern psikologlar ve terapistler tarafından sunulan görüşe kökten karşıdır. Örneğin Albert Ellis, normalde duygusal rahatsızlık, nevroz veya akıl hastalığı dediğimiz şeyin büyük ölçüde müşkülpesentliğimizden oluştuğunu düşünüyor. Ellis buna göre danışanlarına, hayatta gerçekten önemli olan şeyin nispeten rahat olmak ve kendini memnun etmek olduğunu öğretiyor. Hayatta kalmak ve hayatta kalırken de makul ölçüde mutlu kalmak, bu tür psikologların ahlaki idealidir. Bu psikologlar bize, “zorunluluklardan” ve “olması gerekenlerden” vazgeçmemizi, katı olmamamızı, sürekli değişime açık olmamızı ve yeni deneyimler yaşamamızı öğütlüyor. Sonuç, düşünen herkesin görebileceği gibi, insanın asli içsel gerçekliğine dair birkaç felaket ve talihsizlikten söz etmek gerekirse, hodbinlik, egoizm, narsisizm, insanları manipüle etme, yüzeysellik, amaçşsızlık, güvensizlik, kaygı ve acımasızlıktır.
Sayfa 201Kitabı okudu
201 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.