Sesi sertti. Maıy donup kaldı. Stephen’m ses tonunun öfkeden
mi yoksa arzudan mı kaynaklandığını merak ediyordu. “Stephen,
ben senin karınım.”
Stephen bir şey söylemedi. Ancak Mary onun sert, düzensiz nefesini duyabiliyordu.
Mary onu sevdiğini söylemek isteyerek daha da yaklaştı ve elini
onun göğsünden aşağı, kamına doğru kaydırdı. Bir
Yaşadığımı işitmek istiyorum
Bir ses uzaktan yakından ya da içimden
Düşen yaprak örneğin
Kağıt hışırtısı olsun
Ya da eski tahtaları içten kemiren bir kurdun çıtırtısı
Bir inilti derinden
Damlayan su
Bir elektrik düğmesi çıt diye
Çok uzaklardan yankılanan duyulur duyulmaz
İçimdeki mağaralarda besler büyütürüm
Her ne olursa olsun bir ses
Yeter ki bana ispat etsin yaşadığımı
Yaşadığımı işitmek istiyorum
Bir ses uzaktan yakından ya da içimden
Düşen yaprak örneğin
Kağıt hışırtısı olsun
Ya da eski tahtaları içten kemiren bir kurdun çıtırtısı
Bir inilti derinden
Damlayan su
Bir elektrik düğmesi çıt diye
Çok uzaklardan yankılanan duyulur duyulmaz
İçimdeki mağaralarda besler büyütürüm
Her ne olursa olsun bir ses
Yeter ki bana ispat etsin yaşadığımı
Geçtim yine karlanmış ağaçlar arasından.
Duydumsa da zevk almadım ömrüm kederinden
İstanbul'a hasretteyim ısrarla derinden.
Gittikçe ağırlaştı yağan kar ve karanlık!..
Rüyamda bütün bir gece hep evdeyim artık.
Ufkunda açarken alevden güller
Her akşam Isfahan dertli gönüller
Gibi bu hicranı duyar derinden.
Bir hazin inilti gibi yükselir
O zaman sesler ki akseder gelir
Hazan ne bilmeyen bahçelerinden.
Saatler hüznüyle ilerledikçe
Ağır bir kâbusu andıran gece
Artırır ruhunun dinmez yasını.
Ve serper dalarken şehir uykuya
Esen rüzgârlara,ürperen suya
Sonsuz güllerin rahiyasını.
Fetihden sonra Fatih şehrin içinde gezerken derinden bir inilti işitti."Bu inleyen adamı bulup getirin."diye emir verdi.
Üstü başı pejmürde görünce "Bu ne haldir,sizi neden hapsettiler? "
Konstantin beni huzuruna çağırıp sordu."Şehri Türkler alacaklar mı?"
Bende gördüklerime ve okuduklarıma malesef evet alacaklar dedim.
Bu sefer de Fatih
"İstanbul bizim elimizden çıkacak mı?"
diye sorduktan bir müddet sonra
Keşiş:
"Bu güzel şehrin düşmanı çoktur.Sizin aramızda da fesat artar,şahsi menfaat ön planda düşünülmeye başlanır.Elindeki mallarını yabancılara satanlar çoğalır,yabancılardan medet umanlar artar.O zaman İstanbul sizin elinizden de çıkar. "dedi.
Kitap +18. Bunun dışında konu bütünlüğü sağlanamamış fakat değişik bir konu olmuş, okurken sıkılmadım. Yazar bir konu bulmuş fakat bütünleştirememiş, dolayısıyla, bir çok soru işareti bırakabilir. Eleştirilecek pek çok nokta var ama okuyup görmenizi tavsiye ederim.( Okumayan da bir şey kaybetmez) +18 lik seviyeyi göstermek adına küçük bir parça paylaşıyorum.
Bir saniyeliğine ona bakıp etkileyici vücudunu izledim. Farkında olmadan kendimi ona sürtmeye başlamıştım. Her iki eli kalçalarıma dolandı. Parmaklarını tenime iyice
bastırdı ve ellerim her bir kasının üzerinde gezinirken nefes alıp verişi arttı.
Karnının her bir çizgi ve kıvrımını yalamaya hazırdım. Başımı aşağı indirdim ve kaslı göğsünden hafifçe ısırdım.
***'in boğazından bir inilti yükseldi. "*****."
İsmim onun ağzından çıkarken göğsü kulağımın dibinde titreşiyordu. Gözlerimi kapadım. "Seni tam burada becermemi istiyor musun?" Sesi derinden geliyor, güçlükle çıkıyordu. Sanki canı yanıyormuş gibiydi. "Çünkü bunu yapmama saniyeler kaldı."
Spoiler vermemek adına isimleri sansürledim.
"Yaşadığımı işitmek istiyorum
Bir ses uzaktan yakından ya da içimden
Düşen yaprak örneğin
Kağıt hışırtısı olsun
Ya da eski tahtaları içten kemiren bir kurdun çıtırtısı
Bir inilti derinden
Damlayan su
Bir elektrik düğmesi çıt diye
Çok uzaklardan yankılanan duyulur duyulmaz
İçimdeki mağaralarda besler büyütürüm
Her ne olursa olsun bir ses
Yeter
"Her santimine adımı yazmak istiyorum," sesi Vhalla'nın içinde derinden gelen bir gök gürültüsü gibi titredi ve tüylerini diken diken etti. Bu sözlerini vurgulayan yırtıcı bir inilti, avının üzerine atılmaya hazırlanan hayvana benzeyen bir ses çıkardı. Vhalla hafifçe iç çekip boynunu onu bekleyen dudaklara sunmak için başını eğdi."Aldrik...." diye yalvardı prensin dudakları köprücük kemiğine ulaştığında.
"Leydim." Bir öpücük kondurdu."Aşkım." Aldrik ağırlaşmış dudaklarıyla tenine fısıldadı.
Onu kendinin yapmak istiyordu.
I: Hastane
Bayram haftası biter bitmez hastalandım ve askeri hastanemize gönderildim. Hastane, kaleden yarım verst ötede, öbür binalardan ayrı, uzun, tek katlı, sarı boyalı bir yapıydı. Yazları onarılırken dehşetli sarı boya harcanırdı. Hastanenin kocaman avlusunda eklenti binalarla lojmanlar ve diğer hastane pavyonları bulunuyordu. Merkez