İnternetin icadı ve sosyal medyadan ötürü, tarihte bir ilk yaşındı: Aptallık aktive oldu.
Günümüzde dek cahil, budala ve nobran kimseler "Büyüklerimiz bilir, kitapta yazıyormuş, haberlerde izledim..." filan derlerdi. Şimdi dijital çağda sosyal medya marifetiyle aptallar yayın yapmaktalar. Hayatlarını mesuliyet bilincinde yaşamadıkları ve değersizlik duygularını pratik biçimde bastırmaya eğilimli oldukları içinde parlak(!) fikirlerini ulu orta söylüyorlar, yayıyorlar. Birbirlerini bulup gruplaşıyor, kümeleniyor, çoğalıyorlar. Cahil cesaretiyle başlayan süreç, yobaz özgüveniyle taçlanıyor. Sayılarının çokluğu, denyoların haklılık duygusunu pekiştiriyor. Aktif aptallık Böylece dominant hale geliyor. Bir zırva, milyonlarca insan tarafından benimsenip tekrarlanınca, onun iyi, doğru ve güzel olduğu kesinlikle kazanıyor. YouTube'da 12 milyon kez tıklanmış bir Mozart Senfonisinin altındaki 76 bin dislik aptallığın gür çığlığının kayıtlı yankısı. Farabi, Leonardo, İbni Rüşd, Darwin Beethoven Freud Hawking... cehennemlik ve yahut çöp ha?! Çünkü sen Twitter kullanıyorsun artık! Dehaya, hüner'e esere saygı göstermene gerek kalmadı?!
İskender Pala'nın 2022 yılında yayınlanan A-71 romanını dün okumaya başladım ve bugün bitirdim. Keyifli ve akıcı bir romandı. Bu kitabın içeriğine baktığımızda günümüz dünyasını anlatması nedeniyle beni cezbetti ve bir günde bitirdim kitabı. Kitap günümüzü özellikle ateş çemberini yani Orta Doğu dünyasını anlatıyordu. Orta Doğu üzerinde
Yıllar oldu yazarın kitabını okumamıştım.Yazarın eserleri hep aklımda muazzam giriş, gelişme ve fiyasko sonuç olarak kalmıştı.Bu kitap öyle değil..Bu açıdan hem şaşırtıcı hem de mutluluk verici oldu.Güzel okunuyor.Emeğe sağlık
Dijital KaleDan Brown · Altın Kitaplar · 201019,8bin okunma
Ve fakat bir şey çengellendi çok çengelengiz usuma; kitabı herkes internette bedava okuyacak !
- Yazarın telif hakkı n'olucak? sorusunu bezedim masanın nakışları hüzünlü örtüsüne. Her yanıtından sonra sanki gol atmış bir ayaktopçu gibi gerinerek arkasına yaslanan elleri dijital, bakışları alaycı adam:
- Olmayacak. diye pervasızca bir kahkaha attı. Kahkahası yayıldı masa örtüsünün hüzünlü nakışları üstüne. Masa örtüsü tedirgin oldu. Boynunu büktü örtüye bir narin elin nakşettiği kırmızı gül.
- O zaman niye yazsın yazar? Yazarak nasıl geçinecek? Yazarın başka bir işi olup yazarlığı hafta sonu şiir yazan hekimler gibi, hobi olarak mı yapacak? deyince duraladı dijital adamın masa örtüsünün nakışları üstünde trampet çalan elleri.
- Ona bir çare bulunacak herhalde... diyerek dudak büktü.
- Ne çare bulunacak, sen çareyi bulur bulmaz, karşı çare üretecek internet korsanı. dedim. Sustu. Sağ kaşı iner gibi oldu, bunu kendine yakıştıramayarak yeniden kalktı. Sol kaş sağ kaşa fırça çekti:
- Ne iniyorsun? İnecek kaş m ıyız lan biz? Kaşların muhabbeti sırasında;
- Matbaacı ne iş yapacak? sorusunu sıvı olarak boca ettim masaya, masa örtüsü ıslandı, yapıştı masaya.
- Hiç de yağmur havası değil! düşüncesini yaprakları nda gezdirdi boynu bükük, nakşı güzel kırmızı gül. Elleri dijital, ruhu elektronik adamı şapa oturttuğum duygusunun huzuruyla arkama yaslanıyordum ki ;
- Ne matbaası yahu, ilerde kağıt olmayacak! Matbaacı kendine başka bir iş bulacak. alaycı yanıtıyla kalakaldım.
Yazara ait 2. kitabını okuduktan sonra bir inceleme yazısı yazmak istedim. Dinlerle alakalı güzel sentezleme ve analiz olmuş. Tarih biliminden faydalanılması da güzel.
Mine G. Kırıkkanat sayesinde ilk defa Katharlılarla tanışmış oldum. Kendisine teşekkür ediyorum. Bu sebeple genel manasıyla Şeyh Bedrettin hatırlatması da güzel olmuş. Zira unutulanları hatırlatmak adına önemlidir. Bunun yanı sıra
Mine G. Kırıkkanat kitaplarında özellikle şunu fark ettim; bağlamak ve değinmek istediği konuyu başarılı bir şekilde birleştiriyor. Ayrıca bir başka fikir olarak yazar Laikliğe değinince Machivelli’ ye de değinmesini isterdim. Haricinde bu nasıl bir kitap derseniz eğer; okunması gereken iyi bir bilimsel makale olmuş, derim.
Gülün Öteki Adı kitabının yanına destek olarak içeriğinde yazarın bahsettiği gibi eserin tamamlanması adına
Gülün Adı kitabını ve bir dijital platformda yayınlanan toprağın varisleri filmini tavsiye ederim. Keyifli okumalar.
Gülün Öteki AdıMine G. Kırıkkanat · Kırmızı Kedi Yayınları · 2014104 okunma
"Organizmayı", ilişkileri ve özellikleri büyük ölçüde bütünün içindeki fonksiyonlarıyla belirlenen birbirine bağlı ve birbirini tamamlayan elemanlardan meydana gelen kar- maşık bir yapı olarak tanımlıyoruz. Dolayısıyla organizmanın bütünü bağımsız parçalarının toplamından daha fazla. Ben- zer şekilde duyusal algı, dağınık bilginin büyük
Tüm dünyanın imrendiği topraklarda yaşıyoruz. Bereketli topraklar. Medeniyetlere ev sahipliği yapan, farklı kültürlerin izler bıraktığı, ecdadımızın yoğun mücadeleler ile sahip çıktığı güzel topraklar
“Bugün, dünün yarını için alınan ibret, ama aynı zamanda yarının dününe verilen bir emanet”
Bir otobüs yolculuğunda ya da okumaya ayırdığınız birkaç saatte, dizelerle taçlandırılmış güzel bir yazı seçkisi olmuş. Yazarın da dediği gibi, tam bir ‘Vaziyeti Derle(me)’ kitabı. Yazar, yer yer gülümseten, çokça düşündüren dijital dünyanın eleştirileri, kapitalizmin insanlığı robotlaştırması, insanlığın doğa katliamı gibi kısacası insan olmaya dair konuları ele almış. Kitabın sonunda okuyucuyu bekleyen yazarın kaleminden çıkan özlü sözleri çok beğendim.
Okuma eyleminin insanların temel ihtiyaçları arasında olmasını düşündüğüm yazıya katılmamak elde değil. Günümüzde kitap okuma yerine özeti bulma telaşı hatta özetin özeti bulma telaşını bende anlamlandıramıyorum.
52 Hertz Balinalarını bilir misiniz? En yakın türdaşlarının iletişim frekanslarının 12-25 hertz arası olduğunu düşünürsek dünyanın en yalnız canlısına çok üzüldüm.
Benim de kendime sorduğum sorular bunlar oldu:
Neden çoğumuz olduğumuz gibi yaşamayı seçmez diye kendinize hiç sordunuz mu?
Yeryüzünün grileşmesi mi, gökyüzünün grileşmesi mi yoksa insanın grileşmesi midir en korkuncu olan?
Seri üretimden çıkmışçasına aynı olmanın takdir edildiği bu dünyada, kendi gibi olmaya çalışan çoban yıldızlarına selam olsun.
VaziyetnameE.B.U · Kitapyurdu Doğrudan Yayıncılık · 20227 okunma
Anlaşılan, insanlar artık hologramlardan sevgi umuyor. Robotlara gönlünü kaptırıyor. Söz, duygu, düşünce hatta deneyim emojiye indirgendi. Benlik imgesi ise avatar. Hipergerçekliğin Everest zirvesi! Androidlerle nikahlanacağız. Etlerimiz kemiklerimizden sıyırılsın. Metal iskelet, elektronik devreler ve harddiskle yola devam ederiz. Markalı, yayımlanan, download edilen sanrılar, yaşantıdan daha güzel. Yapaylık, doğallıktan daha temiz. Ebedi mahkumiyet eşittir özgürlük. Kendini imha ise kemale ermenin güvenli yolu. Belki ben de bir çizgi film karakterinin dijital kopyasıyla istikrarlı bir ilişki kurar, ilelebet mutlu mesut yaşarım?.. Ne işim var fotojenik bir hayaletle?!
Mustafa Kemal Atatürk'ün sahip olduğu ilmin ne anlama geldiğini Atatürk'ü dine yamama çabalarını boşa çıkarmak için açıklamak zorundayım.
Mustafa Kemal Atatürk'ün sözlerini bilmek, öğretmek, öğrenmek aşamasını geçtik. Şimdi o sözlerin manasını öğrenerek yarım kalan devrimi tamamlama aşamasına geçiyoruz.
İlim sahibi olmak
Zeynep Tüfekçi, yapay zekâdan güç alan bir distopya yaratarak tüm dünyada muktedirlerin bizleri nasıl kontrol etmesine izin verdiğimizi 2017 yılında New York'ta yaptığı TED konuşmasında çok güzel özetliyor.
İnsanlar yapay zekâyla ilgili korkularını dile getirdiğinde genellikle kontrolden çıkmış insansı robotları hayal ederler. Terminatör gibi. En çok korkmamız gereken şey yapay zekânın kendi başına bize ne yapacağı değil, güç sahibi insanların bizi kontrol ve manipüle etmek adına yeni, bazen saklı, bazen de belirsiz ve beklenmeyen şekilde bunu nasıl kullanacakları. Yakın gelecekteki bağımsızlığımızı ve itibarımızı tehdit eden teknolojinin büyük kısmı verilerimizi ve dikkatimizi toplayıp reklamcı ve benzerlerine satan şirketler tarafından geliştiriliyor. Tek bir video izlemek için YouTube'a girip bir saat sonra 27 video izlediğiniz oluyor mu hiç? YouTube'da sağ tarafta "sıradaki" diye bir sütun var ve otomatik yeni video başlatıyor. Bu bir algoritma, ilgilendiğinizi ve kendi başınıza bulamayacağınızı düşündüğü videoları seçiyor. Editör bir insan değil. Algoritmaların işi bu. Sizin ve sizin gibi insanların izlediklerini derliyor, ilgi alanlarınızın bunlar olduğu ve daha fazlasını görmek istediğiniz çıkarımını yapıyor, daha fazlasını gösteriyor. İyi, faydalı bir özelllik gibi görünüyor ama öyle değil. Reklamla finanse edilen bu platformların çoğu ücretsiz olmakla övünüyorlar. Bu bağlamda, bunun anlamı şu: Satılmakta olan ürün biziz. Kişisel veri ve dikkatimizin en yüksek ücreti veren otoriter veya demagoga satılmadığı bir dijital ekonomiye ihtiyacımız var..
Tam 9 ay sonra bitirdim (alkış ) . Kitap güzel diyemem , kötüde diyemem . Ama paranıza kıyıp alın der miyim ASLA ALMAYINIZ . Dijital uygulamalardan indirip okunuzu .
İyi mi okumalar ? Siz karar verin .
EmpatiAdam Fawer · April Yayıncılık · 201932,6bin okunma
Sanayi devrimleri insanlığa refah, zenginlik, haz ve hız getirdi. Zorluklar aşıldı, mesafeler kısaldı, hele "dijital çağ"a ulaşıldı ki; daha neler olacak neler. İnanılmaz şeyler.
Bu tablo karşısında yüzümü buruşturup, "Hadi ordan diyorum. Hayat size güzel". Ele geçirdiğiniz konforun içinde kölelerin kanı var. Dünya nüfusunun yarısının kazancına 62 kişi el koyuyor. (Sayın Erdoğan BM'de söyledi bunu). Ve dünyada dakikada açlıktan kaç çocuk ölüyor. Bu mu adalet, eşitlik, kardeşlik, ilerleme, hürriyet, medenilik, çağdaşlık vesaire.
Dijital Peygamberler
Pozitif enerjinin yükselen bilinci emperyalizmi telaşlandırdı.
Pozitif bilincin yükselmesinin arkasında ki gücü biliyorlar.
Emperyalizm ise negatif gücün arkasında yaratanı gösterip kendileri olduğunu gizleyerek toplumları aldatıyorlar.
Ülkeyi, dünyayı, kişisel yaşamlarımızı, siyasi ve ekonomik gelişmeleri, tabiat