Seni düşünmek güzel şey, ümitli şey, dünyanın en güzel sesinden en güzel şarkıyı dinlemek gibi birşey... Fakat artık ümit yetmiyor bana, ben artık şarkı dinlemek değil, şarkı söylemek istiyorum...
~Nâzım Hikmet
Nihat Genç'in kitaplarını okumak, bozkıra baka baka, sevdiğin kızı düşüne düşüne, ana baba ocağının değerinin farkına vara vara, bir anadolu türküsünü dinlemek gibidir.
Soyut bir bilye sesi duyar gibi oldum, sanki kaçmak istedim o an her şeyden, kayıp çocukluğuma saklanmak istedim. Aziz Ata konuşmaya başladığında bir yandan onu dinliyor, diğer yandan diğer elimle boştaki kulağımı kapatıyordum.
Hem dinlemek istiyordum, hem de duymak istemiyordum.
Oysa duymak zorundaydım, dinlemek ve bilmek zorundaydım.
"Öyleyse neden yüreğimi dinlemek zorundayım?"
"Çünkü onu susturmayı hiçbir zaman başaramazsın. Hatta onu dinlemiyormuş gibi yapsan da o gene oradadır,göğsündedir;hayat ve dünya hakkında ne düşündüğünü sana tekrarlamayı sürdürecektir."
Allah'ım biraz konuşabilir miyim bağışla
Konuşuyorsun sen, duymuyorum ben ah bağışla
Ben de konuştum çok, çoğu boş, boşlukları doldurdum
Yarım kalmış bir çay gibi soğuttum kendimi,
İçime şeker attın, tatlanmadım yine
Seni anlayamadım, tişört yazıları, sokak isimleri,
Plaka harfleri, medet umdum tümünden, bir tıkız idrakle tıkandım,
Yağmurları
"Kimden : Aziz Ata Yener"
"Birkaç belge imzaladım, aşağı iniyorum."
"Şimdi indim ama seni ifadeye almışlar."
"Bahçede bekliyorum. istersen Musa Hoca'nın yanına gidebiliriz. Ya da kafanı dinlemek istersen ben tek gidebilirim, bir gelişme olursa haber veririm sana."