Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Güney Pasifik kargo inançları üzerinde çok fazla durmak istemiyorum. Ancak bunlar dinlerin neredeyse sıfırdan türemelerinin günümüze ait büyüleyici bir örneğini temin ederler. Özellikle dinlerin ortaya çıkışı ile ilgili dört genel ders verirler ve onlara burada özetle değineceğim. İlki, bir inancın aniden ortaya çıkmasındaki inanılmaz hızdır.
316 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
12 günde okudu
Tanrı fikri nereden geldi?
Tanrı fikri insanı her zaman cezbetmiştir. Tanrıların oluşturduğu inanç sistemleri, dinler, teolojik ürünlerin insan icadı olduğu düşüncesini tartışırız hep. Yapılan arkeolojik kazılar sonucunda ortaya çıkan binlerce yıllık antik metinlerden okuduğumuz tanrılar, neredeyse bütün dünya tarafından inanılan dinlerle oldukça benzerlik gösteriyor. Tek tanrılı inançların reddettiği antik tanrıların özellikleri, kıssalar, hikayeler neredeyse birbirinin aynısı. Din de kendi içinde evrim geçiriyor olabilir fikrini bizler daha yeni yeni benimsiyorken bu kitabın yazarı, dinlerin kökeninin insan beyninin evriminin bir ürünü olabileceğini çok net olarak açıklıyor. İlk homininlerin beyinleri gitgide büyüyüp daha soyut düşünebilme becerisine erişirken karmaşıklaşan hayatı anlamlandırabilmek için tanrıları yaratma ihtiyacı duydular. Zihin kuramı geliştikçe daha karmaşık inanç sistemleri yarattık. Tanrılar, gitgide karmaşıklaşan toplumsal düzeni etkileyebilmenin tek yolu olmasa da çok hızlı ve net sonuç veren bir yoluydu. Kitapta din eleştirisi yapılmıyor, tanrı reddedilmiyor, herhangi bir inancın ya da inançsızlığın propagandası yapılmıyor. Sadece beynin evriminin tanrı inancındaki etkisini nörobilimsel olarak ortaya konuyor. Bu bakımdan inançlı inançsız herkesin tereddütsüz okuması gerektiğini düşündüğüm bir kitaptı. Okuması anlaması kolay, düşündürücü, akıcı bir kurgu-olmayan bir kitap…
Beynin Evrimi ve Tanrıların Ortaya Çıkışı
Beynin Evrimi ve Tanrıların Ortaya ÇıkışıEdwin Fuller Torrey · Paloma Yayınevi · 2018286 okunma
Reklam
dinler insanı bir şeylerden kurtarmaya çalışırken , yanlış yorumlandığında birinin insanları din yorumlayıcılarından kurtarması gerekir. Avrupa’nın Kilise baskısından kurtulması yüzlerce yıl sürmüştür. Harari, Yahudilerin hala dünya tarihini bile kendisi ile ilişkisini değerlendirmeden yorumlayamadığını söyler. Müslümanlar, inançlarıyla çeliştiğini zannettikleri ve bir kez bile okumadıkları biyoloji yasalarını ve evrimi anlamaya bile çalışmıyorlar. Üstelik , tüm dinlerin mensupları; amacının tam tersi olacak şekilde, kültür yoluyla biyolojilerini bozuyorlar. Balık yemenin günah olduğunu zannettiği için açlıktan ölmeyi tercih eden Somali halkı gibi.
Evrimi Allah'ın yaratma metodu olarak kabul eden tek tanrılı dinlerin bağlıları, Hz Adem'i ( türü temsil eden bir isim yerine bir kişi olarak düşünürlerse) Homo Sapiens türünün içinde sorumluluk sahibi olmaya yetecek şekilde konuşmayı ilk öğrenen, ilk sorumluluk sahibi olan canlı olarak yani İlk insan olarak görebilirler. Ayrıca onun soyundan gelenlerin, onun geldiği kökenin (Homo Sapiens) insanlaşan ( sorumluluk sahibi olan) diğer üyeleri ile çiftleştiği böylece ensest ilişki olmadan başlangıçtaki bu gruptan insanların türediği ileri sürülebilir. Bu yaklaşımla insanların başlangıcının bir grup olduğu ve sorumluluk sahibi ilk insan Hz Adem olduğu görüşleri uzlaştırılabilir.
160 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
8 günde okudu
Evrim mi, D'evrim mi? :?
MEB'in radikal bir kararla "Evrim Teorisi"ni müfredatından çıkarttığı bir dönemde bu teorinin romanını okuyor olmam tamamıyla bir tesadüf ancak bu teori ve dolayısıyla romana dair bir inceleme yazmak ise tamamen benim hür bir seçimim. (Bu minvalde de bir cesaret örneği. ) ... Eser, Evrim teorisinin henüz bilimsel zeminden yoksun
Adem'den Önce
Adem'den ÖnceJack London · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 201918,6bin okunma
608 syf.
7/10 puan verdi
·
Beğendi
·
6 günde okudu
Tanrı nın Tarihi
Karen Armstrong’un “Tanrı’nın Tarihi” adlı eseri, tek Tanrı inancının kökenlerinden günümüze kadar olan 4000 yıllık tarihini kapsamlı bir şekilde inceliyor. Kitap, tarihin bir kitabı olmadığını belirtmesine rağmen, tarihi çok güzel bir biçimde anlatıyor. Armstrong’un kitaba verdiği zahmetli ve emekli çalışma, okuyucuları semavi dinlerin evrimi üzerine derinlemesine bir yolculuğa çıkarıyor. Dinler arası ilişkilerin karmaşıklığını ve bu inançların toplumları nasıl etkilediğini anlamak için önemli bir kaynak olarak öne çıkıyor.
Tanrı'nın Tarihi
Tanrı'nın TarihiKaren Armstrong · Pegasus Yayınları · 20171,638 okunma
Reklam
Tales ve Anaksimandros'un Bilime katkıları
Eski Çağ literatürü, Miletos'lu Tales'in Mısır'a gittiğini ve orada, Nil sellerinden sonra kadastrocuların arazi tespitlerini yenilerken bazı geometrik kurallar kullandığını görerek bunların aslında ispat edilebilecek ilişkilerin ifadeleri olduğunu fark ettiğini yazar. Tales ispat edilebilecek bu ilişkileri teorem haline getirmiş,
Koruyucu Kürtaj
Kabul edilebilir tıbbi nedenlerle yapılan koruyucu kürtaja saygı duyuyorum. Burada söz konusu olan popülasyonun geleceğini değiştirmek değil, zaten tedavi edilemeyecek ve mutsuz (üstelik çok ender istisnalar dışında kısa) bir yaşama mahkum olacak bir hastayı korkunç acılardan korumanın yanı sıra aileyi de ciddi acılardan ve ekonomik yüklerden kurtarmaktır. Dolayısıyla koruyucu kürtajın öjenik etkileri olmasından korkmak gerekmez, öte yandan hiç kuşkusuz muhteşem bir insani etkisi vardır. Buna bazı dinlerin neden karşı çıktığını anlamakta çok zorlanıyorum.
Dinlerin ve tanrıların evrimi üzerine
İnsanlık tarihinin başlarında, insanoğlu doğa ile olan ilk birliğinden fırlatılıp atılmış olsa bile hala bu ilkel bağlara sıkıca tutunmaktadır. Bu ilkel bağlara geri dönerek, onlara sarılarak kendini güvenli hisseder. Hala hayvanlar ve bitkiler dünyası ile bir olduğunu duyar, doğanın içinde kalarak onunla bütünleşmeyi dener. Birçok ilkel din, evrimin bu evresini doğrulayan tanıktır. Hayvanlar totem haline dönüştürülmüştür. En ciddi dinsel törenlerde ya da savaşlarda hayvan maskeleri takılır. Tanrı olarak hayvanlara tapılır, insanın becerisini sanatçı ve sanatçı olarak geliştirdiği artık sadece doğanın kendilerine bağışladıklarıyla -topladıkları meyve ve öldürebildikleri hayvanlarla- yetinmedikleri daha sonraki gelişme evrelerinde, insan kendi elinin yarattığı ürünlerini tanrıya dönüştürmüştür. Bu kil, gümüş ve altından yapılan putlara tapınma evresidir. İnsan kendi gücünü ve hünerini yaptığı şeylere yansıtır. Böylece yabancılaştığı kendi gücüne, kendi malına tapınır. Daha sonraki evrelerde insanoğlu tanrılarına insan biçimi verdi. Öyle görülüyor ki bu, insanın daha yoğun bir şekilde kendi kendisinin farkına varmasıyla ve insanın dünyada en yüce ve en değerli şey olduğunu keşfetmesi ile ortaya çıkmıştır. İnsan biçimli tanrılara tapınma evresinde iki boyutlu evrim gözlemekteyiz bunlardan biri tanrıların dişi ya da erkek yapılarının ayrışması diğeri ise tanrıların ve onlara duyulan sevginin yapısını belirleyen insanın ulaştığı olgunluk derecesidir.
Tanrıların ve dinlerin kökenlerine dair en iyi bilinen psikolojik kuramı psikanalist Sigmund Freud ortaya atmıştır. Freud'a göre ,baba figürü olarak tanrıları yaratma ihtiyacımız ,ödipal kompleksimizi çözmek için duyduğumuz bilinçdışı bir gereksinimden kaynaklanır.
Reklam
316 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
20 günde okudu
İlk olarak baskıdan başlayalım. Elimde tuttuğum kitap, karton kapaklı, kapağında beynin ve Göbekli Tepe'de bulunan bir heykelin fotoğrafının olduğu Paloma Yayıncılıktan Erkan Aktaş çevirisiyle çıkan bir baskı. Kitabın orjinali 2017 yılında yazılmış ve kısa sürede kitap dilimize kazandırılmış ve İstanbul'da 2018 yılında basılmış. Kitapta
Beynin Evrimi ve Tanrıların Ortaya Çıkışı
Beynin Evrimi ve Tanrıların Ortaya ÇıkışıEdwin Fuller Torrey · Paloma Yayınevi · 2018286 okunma
Günümüzden 2800 ila 2200 yıl öncesinde (MÖ 800-200) 600 yıllık bir dönem olan ‘eksen çağı’ doğdu. Bu dönemde Konfüçyanizm, Hinduizm, Budizm, Zerdüştlük ve Yahudilik doğdu; sonrasında Yahudilik, Hristiyanlık ve İslama’a yol açtı. Bu dinlerin tümü, şu an hayatta olan insanların yüzde 60’ına manevi destek sağlıyor. Antik Yunan dini gibi başka dinler de eksen çağında ortaya çıkmış olsalar da sonradan hepsi yok olup gitti; bu kadim dinlerin tanrıları günümüzde tapınaklardan ziyade müzelerde ikamet ediyorlar.
Büyük imparatorluklar büyük tanrılar ve büyük dinler gerektirir. Üç bin yıl önce Mezopotamya ve Mısır şehirleri için yeterli olan ilk tanrılar (doğa güçleri, yaşam ve ölüm tanrıları) pek çok etnik gruba mensup, milyonlarca insandan oluşan imparatorluklar oluştuğunda artık yeterli gelmiyordu. Yönetimin yeni dünya düzenini kapsayacak şekilde sistemleştirilmesi zorunluydu. Aynı şekilde böylesi bir yönetimin ayrılmaz bir parçası oldukları için tanrıların ve dinlerin de sistemli hale getirilmesi gerekiyordu. Yönetimi elinde tutanlar, yetkilerinin bir kısmını tanrılardan elde ettiler.
Evrimi Tanrı'nın yaratma metodu olarak kabul eden tektanrılı dinlerin bağları, Adem'i ve eşini "Homo sapiens sapiens" türünün içinde, sorumluluk sahibi olmaya yetecek şekilde konuşmayı ilk öğrenen, ilk sorumluluk sahibi olan canlılar olarak, yani "ilk insanlar" (ilk çift) olarak görebilirler. Ayrıca bu çiftin soyundan gelenlerin, bu çiftin geldiği kökenin insanlaşan diğer üyeleriyle çiftleştiği, böylece ensest ilişki olmadan, başlangıçtaki bu gruptan insanların ürediği düşünülebilir. Sorumlu olacak derecede dili öğrenen ilk grubun lideri veya vahye muhatap ilk kişisi olarak da Âdem’i düşünmek mümkündür. Böylece Kur’anda, Ali İmran Suresi 33. ayette geçen "Muhakkak ki Allah Adem'i, Nuh'u, İbrahim ailesini ve İmran ailesini alemler için seçti" ifadesinin daha iyi anlaşılacağı da düşünülebilir. Çünkü ayette geçen "seçti" (istafa) kelimesi, belli alternatifler içerisinden birini tercih etmek anlamını çağrıştırmaktadır.
_Kadın olsam hayat kadını olurdum. _Bir çiçeğe konan kelebek olmaktansa, bir boka konan sinek olmayı tercih ederim. _Kelebeklerin ve arıların arzuladığı bir çiçek olmak varken, sinekleri cezbeden bir bok parçasıydım. _Beni soğuk, kibirli, ukala falan bulduysanız sizi sevmemişimdir. Sevdiğime kedi gibi olurum ben. _Yeterince dürüstsen, fazlasıyla
150 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.