Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Symposion'da konu aşk olduğu için, insan cinselliği ve cinsel fark temalarından da açıkça bahsedilir. Erkek eşcinsel aşkı, her iki cinsiyetin tematik olarak tartışılmasının ilkesel çerçevesini oluşturur. Bu cinsel pratik, Yunanlılar arasında genel olarak yaygın olduğu gibi, felsefi bir öğretim biçimi olarak benimsendiğinden Platon'un çevresinde de oldukça hâkimdi. Diotima'nın konuşmasına ayrılan diyalogun sonucuna göre, iki erkek arasındaki aşk felsefeye giden erotik yoldur; felsefenin hakiki tecrübesi demek olan, akıl yoluyla güzellik ideasına ulaşabilmek için bu yolu takip etmek gerekir. Heteroseksüel aşkın felsefi olmayan ya da daha ziyade felsefe karşıtı rolü de böylece aydınlatılmış olur, çünkü heteroseksüellik, bedensel doğurganlıkla (insan çocukların yeniden üretimi) akılsal doğurganlığın (filozofların “çocuğu" olan ilahi söylemlerin yeniden üretimi) karşıt kutuplar olarak konulması temelinde düşünülür.
Sayfa 141 - Otonom YayıncılıkKitabı okudu
Aşk, Duyusal-zamansal dünyadan ebe­dilik, ölümsüzlük dünyasına yükseliş
Platon'un hikayesinde ki Diotima'ya göre Aşk (Eros) ne hiçbir şeye ihtiyacı olmayan mutlu ve mükemmel bir Tanrı, ne de herhangi bir şekilde arınmak ve mutluluğa ulaşmak imkanına sa­hip olmayan ölümlü bir yaratıktır, bu ikisi arasında bir şeydir. Aşk'ın annesi Yoksulluk, babası Bolluk'tur. Dolayısıyla o annesi tarafından pis, kaba, evsiz barksız, yoksuldur. Ancak babası dolayısıyla güzeldir ve iyinin ve mutluluğun bilincine sahiptir. Aşkın veya sevginin ne ol­duğunu anlamak istiyorsak sevilene değil, sevene bakmalıyız. Sevilen güzeldir, mutludur, üstündür. Seven ise böyle değildir, eksiktir, kusur­ludur ve mutsuzdur. Bundan dolayı o sevilenin peşinde koşar, onu el­de etmek, böylece yoksulluk ve eksikliğinden kurtulmak ister. Sevilen şey iyi, güzel, mükemmel bir şey olduğu için de "sevgi en genel anlam­da iyi olanı, güzel olanı aramak ve böylece mutlu olmak arzusu" ola­rak tanımlanabilir.
Sayfa 344 - Bilgi Üniversitesi YayınlarıKitabı okudu
Reklam
_Freud ve Josef Breuer, nörotik semptomların, örneğin histerinin, gerçekte simgesel anlamları olduğunu fark ettiler. Bunlar da tıpkı rüyalar gibi, bilinçaltının dışavurum biçimleridir. _Breuer ile Freud’un Travma Kuramı’na göre, nörotik septomlar ve histeriler, travmalardan ve psişik hasarlardan ortaya çıkıyor ve bilinç dışında yıllar boyu
Bilgeler ya da cahiller değilse, o zaman kim bu felsefe yapanlar, ey Diotima?
Aşk.. ne güzel tanım bu !
"Aşık olma hali bir coşkunluk halidir," der Socrates Phaidros'ta; bir hastalık, bir deliliktir aşk. Ama bunun zararlı bir coşkunluk olmadığını da ekler, olabilecek en hoş coşkunluktur aşk; mu­zır bir hastalık ya da insana özgü patolojik bir delilik de değildir, daha ziyade ilahi olandan ilham almış, ilahi olanı arzulayan bir
Sayfa 13
... SOKRATES: "Bilgeler ya da cahiller değilse, o zaman kim bu felsefe yapanlar, ey Diotima?" DİOTİMA: "Artık çocuk bile anlar bunu. Bu ikisi arasındakiler tabii; Aşk da bunlardan biridir. Çünkü bilgelik en güzel şeylerden biridir. Aşk da güzelliğin aşkıdır. Dolayısıyla Aşk da filozof olmak zorundadır. Filozof olduğu için de bilge ile cahil arasında bulunur."
çev.: Eyüp Çoraklı, Alfa, 2022, s.126, 204bKitabı okudu
Reklam
Beyaz bir sandal sandalyenin ayağına uzun beyaz bağcıklarla bağlanmış. Mutlak unutuş. Mutlak bellek. Kırılmaz bir kırılgansın sen. Güneş doğmakta. Kayalardan fırlıyor etli frenkincirleri. Kımıltısız duruyor gül rengi bir güneş Monenvasya denizi üzerinde. Ezilmiş sigaralar ve çam pürenleriyle tutturulmuş yasemin demetleriyle kaplı mermer döşemenin ışığında dağılmakta çifte gölgemiz. Ey etten Diotima, beni doğuran sensin, seni dünyaya getiren ben, şimdi vaktidir- (*) Diotima: Platon'un Şölen adlı yapıtındaki bilge kadın. 119 -eylemi ve şiiri doğurmamızın, dünyaya gelmemizin. Ve gerçekten unutma, bol bol elma satınal Agora'ya çıkınca, Hesperidler'in altın renkli elmalarından değil, o iri kırmızılardan, hani parıldayan dişlerini kabuklu etlerine gömdüğünde yaşam dolu gülümsemeni kitapların üzerinde tıpkı bir sonsuzluk gibi saklayan elmalardan. Atina, 18.2.81 (*) Hesperidler. Bashica görevleri altın elmaların yetiştiği bahçeye bekçilik etmek alan üç mitolojik peri 120
Sayfa 119120 - VarlıkKitabı okudu
Sokrates bunun üzerine en önemli soruyu sorar, temel soruna değinir. Aşk’ın kökeni nedir? Nasıl var olmuştur? Aşk’ın bir tanrı değil büyük bir iblis olduğu kendisine söylendikten sonra, Sokrates şunu öğrenmek ister: “Öyleyse annesi babası kimdi?” … Mit, bize, Afrodit’in doğum gününde tanrıların büyük bir şölen yaptığını söyler. Kurnazlık
... Tanrılar kendiliğinden bilge oldukları için bilgiye hiçbir zaman ihtiyaç duymazlar, bilgeler de bilgiyle meşgul olmazlar. Cahiller de bilgiyle ilgilenmez, onun peşinden koşayım demezler. Cahillik neden sevilmez? Çünkü cahil kimseler güzellikten, iyilikten ve akıldan mahrumken, kendilerini bilgeler bilgesi sanırlar. Böylelikle de bilgi için emek vermeye yakın durmazlar.” “Öyleyse Diotima, ne bilgeler, ne de cahiller değilse kimdir bilginin peşine düşen?” “Bu, bir çocuktan bile öğrenebileceğin kadar kolay. Ne cahil, ne de bilge olanlardır, bilginin peşine düşenler. Sevgi de onlardan biridir işte. Bilgelik, en güzel değerlerden biridir ve Sevgi de güzel olana düşkündür. Bu nedenle bilgiye hayrandır o, hep onu arar. Bu arayışı da onu bilgelerle cahillerin arasında bir yerde tutar. (...) güzel, zarif, yüce ve mutlu olanlar sevilenlerdir, sevenler değil.
Sayfa 115Kitabı okudu
Reklam
Zahatopolk
Ama yalnız zekâsı değildi özgürlüğe kavuşan; aynı zamanda yüreği de, belki de kafasından daha çok, özgürdü artık. Perulular'a, Tanrı'nın yeryüzündeki imgesi olarak Devlet'e tapmaları ve yalnızca Devlet'e en yararlı olan şeyleri ya da kişileri sevmeleri öğretilmişti. Oysa Devlet Diotima'yı öldürmüştü; yalnız bu katıyürekliliğe karşı başkaldırırken Thomas bütün öteki katıyürekliliklere de, öteki haksızlıklara da başkaldırdı; yalnız kendi ülkesinde değil, insan olan heryerde, sevgiyi zincire vuran bütün kurumlara karşı başkaldırdı. Tutkusunun ateşiyle, sevgisi, nefreti ve zekâsı erimiş, çelikten bir bütün olmuştu sanki; önce Diotima'ya, sonra biçim değiştirerek bütün öteki kurbanlara karşı duyduğu sevgisi, Diotima'yı suçlayanlara karşı ve bu suçlamayı yaratan bütün örgüte karşı duyduğu nefret. Bütün bunlar ona, Zahatopolk'un Tanrılığının bir mitten başka birşey olmadığını, güneşle ayın tanrı değil, cansız kütleler olduğunu, doğumun denetlenmesinin kötü sayılmasının kör bir inanç olduğunu, çocuklarını yemekle insanların kendi içlerindeki sevgiyi, iyiliği öldürdüklerini söylüyordu. Tüm kafası, yüreği ve istemiyle elinden gelirse yeryüzünde o ana dek saygıyla bağlandığı örgütten daha iyi bir örgüt, Diotima'nın hayallerine uygun bir örgüt kurmaya and içti. İçini kemiren suçluluk duygusundan Diotima'nın acı dolu anısına böyle bir armağan sunabilirse kurtulacaktı ancak.
Sayfa 120 - CEM Yayınevi, Türkçesi : Yurdanur Salman, İstanbul, 1979, Kapak: İbrahim NiyazioğluKitabı okudu
65 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.