Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Kastrasyon ve Benlik İdeali
İnsarın olgunlaşmadan doğma olgusu…İşte bu temel güçsüzlük durumu birincil narsisistik bütünlük durumunun bozulmasına yol açan etkendir. İlkönce bebek dış dünya ile kendisi arasındaki ayırımın farkında olmadığı bir durumdan, kendi aczini, bunun sonucunda da hayatta kalabilmesini sağlayan ve kendisinin de muhtaç olduğu bir dış dünyanın varlığını fark ettiği bir duruma geçer. Ancak bu insafına terk edilmiş olduğu dış dünyanın tümgüçlü olması gerekmektedir, bu yüzden de kaynaşmış durumun yaşattığı kendi kendinin ideali olma duygusu dışarıdaki bir nesneye, benlik idealini cisimleştiren bir nesneye yansıtılır. Ama o andan itibaren çocuk bu narsisistik tümgüçlülükten ömrü boyunca kapatmaya çalışacağı bir uçurumla ayrılmıştır, bu içinde ne doyumsuzluk ne arzu ne de kayıp barındıran, eksiksiz ve sürekli bir mutluluğun yaşandığı kayıp cennete yeniden ulaşma hareketi insanın büyüme, gelişme, kendini gerçekleş tirme, çeşitli alanlarda etkin olma çabalarının itici gücünü oluşturacaktır
Sayfa 214Kitabı okudu
Ölümlü bir bedenle ölümsüz bir ruha ilişkin doyumsuzluk, varoluşa ilişkin bir çaresiz döngü, harflere sığınarak, harflerden sıkılarak sürüp gidiyor işte…
Reklam
Yaşam, zamansız. Yaşamın hiçbir zamanı yok. Çocukluk, kadınlık, erkeklik, yaşlılık, yaşam, ölüm, sevgi, doyum, doyumsuzluk, her şey iç içe. Akıl, delilik, varlık, boşluk iç içe. Kuzey Avrupa'nın beyaz geceleri gibi. Kararmayan havanın ardından, hemen gene, günün ağarması gibi.
Sayfa 13 - YKYKitabı okudu
Zihni geçmişe yolculuklarla meşgul etmek olumsuz enerjilere bir bağımlılıktır. Bu anılar sizi bir hüzün ve keder, özlem ve kendine acıma noktasına getirirler. Onlar ayrıca öfke ve doyumsuzluk hisleri yaratırlar; ki bunların hepsi de olumsuzdur! Geçmişinize ait bu duyguları neden barındırdığınızı inceleyin ve onların size hâlâ uygun gelip gelmediklerine karar verin.
Sayfa 59 - KryonKitabı okudu
Aşkın farklı, ancak meşru objeleri birbirlerinin yerini alamıyor, biri diğerinden bekleneni sağlayamıyorsa eğer, aşkta, sonlu bir nesne veya insan da sonsuz bir varlık olarak Tanrının yerine geçirilemez. Maddi varlıklar, başka insanlar ve kendisi, insanın aşkının meşru objeleri olabilmekle birlikte, insanın bunlardan birine duyduğu aşk, insan bu
Balzac’ta bir kahraman hırslı ve iktidar düşkünüdür, güce duyduğu hırslı özlem içini yakar kavurur. Hiçbir şey ona yetmez; kahramanların hepsi doyumsuzdur, her biri dünya fatihi, bir devrimci, bir anarşist ve aynı zamanda bir tirandır. Hepsinde bir Napolyon mizacı vardır. Dostoyevski’nin kahramanları da ateşli ve coşkuludur, iradeleri dünyaya
Reklam
Yüzyıllardır durup gelen bu karanlık metro istasyonları bile doyumsuzluk ve özlem dolu.
"Insanın içinde hissettiği sıkıntı, doyumsuzluk , yalnızlık duygusu, mutsuzluk, durgunluk bunların hepsi aslında bireyin yaşamında bazı şeylerin doğru gitmediğini, bazı konularda bilinçlenmesi, bazı şeylerin farkına varması gerektiği konularda onu uyarıyor."
Sayfa 331Kitabı okudu
Benim zekâ ve yetenek arayışım olgunlukla ilişkili bir tür doyumsuzluk, beklenti aşırılığı da olabilir. Azla yetinmemek, risk almak, ölümü özler gibi sevme arzusu. .
''Sürekli haz ve ‘eğlence’ peşinde koşmak, sürekli doyumsuzluk içinde olmanın, doyurulmaz bir açlıkla yaşamanın, boş bir hayat sürmenin göstergesidir''
Cengiz Çakmak
Cengiz Çakmak
Reklam
Bir iğde otuyla da mutlu olabilirsin, bir saç adediyle de mutsuz olabilirsin. Sorun şu ki bizlerin gözünde doyumsuzluk perdesi var. İnsanlar hep mutlu olmak ister ama mutluluğun formülü mutsuzluğu bilmekten geçer. Ağladıktan sonra rahatlamayan var mı? Bu da, kanıyı doğrular nitelikte. Yeter ki hissedin ve bilin...
Kadınn‍
Ernesto’nun anısını silebilmek için yeni bir sevgili bulabilirdim ve sonra bir tane daha, bir tane daha... Onun bir eşini ararken, yaşamış olduklarımı yineleyebilme eğilimiyle, onlarcasını deneyebilirdim. Hiç kimse özgün olanın eşi olmayacaktı, her sefer daha da doyumsuzluk hissederek, ilerleyecektim. Belki de çevresini delikanlılar sarmış gülünç bir ihtiyar olacaktım. Ya da Augusto’dan nefret edebilirdim. Benim daha cesur kararlar alabilmeme engel olan onun varlığı değil miydi zaten? Anlıyor musun? İnsanın kendi iç dünyasına bakmak istemediği zaman bahaneler bulması dünyanın en kolay şeyidir. Dıştan bir suçlu her zaman vardır.
Zaman zaman bir huzursuzluk, bir süre yaptıklarından tat almasını engelleyen belli belirsiz bir doyumsuzluk hissettiği kesindi. Örneğin sinemadan gelip tam halinden hoşnut bir şekilde yatağa girecekken, "İşte bir gün daha boşa geçti!” düşüncesiyle sarsılırdı. O anlarda, sanki zaman kasılıp sıkışır, okulu bırakıp ekmeğini kazanmak için şehre gelişiyle o gecenin arasında sadece bir solukluk zaman geçmiş gibi gelirdi; ayağının altından görünmeyen bir dayanak çekilmiş gibi paniğe kapılırdı. Ama mantıklı biri olduğu ve insanın kendini dinlemesinin sağlıksız bir şey olduğuna kesinlikle inandığı için yatağa girip ışığı kapatırdı.
Geri199
1.500 öğeden 1.486 ile 1.500 arasındakiler gösteriliyor.