Muaz Ibni Cebel Radiyallahu Anh’den rivayet edildiğine göre Rasûlullah Sallallahü Aleyhi Vesellem şöyle buyurdu:
“- Tamamıyla işin aslını (başını, temelini) haber vereyim mi sana?”
“- Ver, Ya Rasûlallah!”
“- İşin başı (aslı) İslâm’dır...” ( Tirmizî, İman 8; İbn Mâce, Fiten 12; Ahmed b. Hanbel, Müsned, V, 231, 236, 237)
Her şeyin temeline İslâm’ı
Hayatı belli şartlar altında yaşamaya buyur ediliriz. Hayat boyu böyledir bu. Doğduğumuz andan ölümümüze değin hep bu şartlar topluluğu bir şartlar topluluğu ile çevrelenmişizdir.
Kimimizin babası sert, kimimizin ki fazla yumuşak, kimimizin annesi ilgisiz, kimimizin ki ise insanı boğacak kadar ilgilidir. İçinde yaşatıldığımız şartlar ilk olarak
Feodal Sınıflar
O devrin insanları, baski güçlerinin karşısındaki durumuna göre, üç "zümre " ye ayrılırlar: Birinci zümreye, görevi Tanrının şanını yüceltmek için dua edenler giriyor; arkasından zayıfları savunmak ve tanrısal barışı sürdürmekle yükümlü savaşanlar geliyor; son olarak da bu iki zumreden oluşan egemen sınıfın altında köylüler var ce, tanrısal plana göre emekleriyle, duadan ve savaştan anlayanların geçimini sağlamakla yükümlüdürler.Bin yılı dolaylarında,toplum bilincine giren, her yanda, kitaplardan vaazlara varıncaya dek dile getirilen şema budur ve yüzyıllar boyunca Batı toplumunu temel çatısı olacaktır bu şema.
......
........
Kilise adamlarının geçimini sağlayan üç şey vardır: İnananların verdikleri sadakalar; bölge papazlarının yararlandıkları ayinlerde ve mevsimlik olarak verilen sungular; ve özellikle dinsel kurumlara hayır için bağış olarak terk edilmiş topraklardan gelen gelirler.Sadakaların öte dünyayı kurtarıcı niteliğine inanç.
Ebruar kavramını veya Ebruarı bunların nasıl kimseler olduklarını el alacağız, konuşmaya çalışacağız Ebruar her ne kadar Türkçe'ye bir isim olarak geçmişse de aslında Arapça eril bir çoğul yani Ebruar iyiler demek Bu kekili bunun Ber veya Ber ayette geçtiği üzere Cenab-ı Hak Hz. Yahya için o Ber ile bir valideyhi Olem yakın Cebber'in
Bingöl'de meydana gelen ve 176 kişinin hayatını kaybettiği depremin üzerinden yirmi bir yıl geçti. Hayatını kaybedenlere Allah'tan rahmet, ailelerine başsağlığı diliyorum. Bingöl'ün ve tüm ülkemizin bu tür felaketlerden uzak kalması için dua ediyorum. Depremlere hazırlıklı olmak için gerekli adımları atmamız şarttır.
#1mayısbingöldepremi
Barnabas İncili’nin akibeti nereye varacak?
1983 Kışında, Şırnak'ın Uludere kazasına bağlı "Kela Memo" mevkiinde av köpekleriyle avlanmaya çıkan Timurhan Ağa ve adamları bir ara köpeklerini kaybederler. Köpeklerinin yeraltı gibi bir yerden seslerini işitirler. Mağara gibi bir yerden girdiklerinde aşağıya doğru yol olduğunu
1. "De ki: Ey Rabbim! İlmimi artır."
Tâhâ sûresi(20), 114.
Cenâb-ı Hak, Peygamber Efendimiz'e ilmin dışında herhangi bir şeyi kendisine artırması için dua etmesini emretmemiştir. Çünkü ilim bitip tükenmeyen bir hazinedir. Sadece sahibine değil başka insanlara ve hatta bütün canlılara da fayda verir. Hak ile bâtılı ayırmanın en önemli vasıtası ilimdir. İlmin artması insana bir yük değil, tam aksine onu yücelten bir fazilettir. İnsanın ilmi ve bilgisi arttıkça tevazuu da artar; kişi birtakım kuruntulardan kurtulur; gerçeği anlar ve iyi bir insan olmaya elinden geldiğince özen gösterir. İlmin zıddı olan cehalet, bilgisizlik ise şiddetle kınanır.
+: "Neden asosyalsin?"
-: "Kendimle baş başa kalmak değil gereksiz insanlar içinde olmak iğrenç, korkunç ve aptalca geliyor; iğrenç çünkü cahil topluluk, farklılık sevmediği için onlardan biriymiş gibi davranmak zorunda kalıyorsun. Korkutucu çünkü asla gerçeklik barındırmayan bir kalabalık yüzünden kendi benliğini silmeye çalışıyorsun ve normal değil. Kendi benliğimizin denk bir zenginliği asla olamazken bu kadar ucuza vazgeçmek akıllıca olmasa gerek?.. Bir de insan ya da toplum olsun belli bir seviyeye gelememişse tahammül etmek zor oluyor. Ayrıma girmeden şak diye hayat kapımı kapatırım. Çünkü konuşmak - sadece kendim ve sevdiklerimle- güzel ama ahlâk konuşmayı sevmiyorum, görgü konuşmayı sevmiyorum kısacası küçük adam tavırlarından oluşan sorunları konuşmayı sevmiyorum: "Bunları çocukken ebeveynlerimiz öğretiyor ha öğretmedi mi birey olduktan sonra sen kendine öğretecektin. Öğretmemişsen sorunlu davranış kalıplarını benimsemişsin ve öyle de mutlusundur. O yüzden benden uzak dur çünkü bana hiç mutluluk vermeyen insan tipindensin..." diye önceden derdim ama artık en fazla "Kalitesiz insanlarla bir bağ kurmuyorum." diyorum. Ve böyle oldukları için onlar suçlu değil ben gerçeği söylediğim için suçlu sayılıyorum: "Allah'ım kendimi kalitesiz sayacağım insanlarla tanıştır beni." diye dua ediyorum. Çünkü benden iyisi illa ki vardır, onları bulup - onlardan da öğrenerek- en harika versiyonuma dönüşmeliyim ve gerçekten insanlarla vakit geçirdiğimi hissedeyim diye. Bir tek benim böyle dualarım/ isteklerim olmuyordur değil mi? ???"
"Sonra nedir o her koşulda bir dua, bir bağışlanma gibi ruhumuzu rahatlatacağını sandığımız uygunluk? Neye göre uygunluk? Gerçeğimizin tutuşturduğu isteklerimize göre mi, isteklerimizin küllendirdiği gerçeğimize göre mi? Uygunluk bir uzlaşma, ödünler verilerek elde edilen bir uyuşukluktur. İstekleriyle gerçeği örtüşen insanın öyküsü bitmiştir. Bir tek uygunluktan söz edilebilir, derin bir hazla örtüşen duyguların yarattığı o müthiş esrime, o büyük dinginlikten. Nesnesiyle duygusu örtüşmeyen dünya, herkesin kalbinde donmuş bir çığlık, kendi kendini öğüten bir değirmen taşıdır. Kırlangıç kanadının gergedan gövdesine uygunluğu uygunluk mudur?"
AFRİKALI LEO/AMİN MAALOF
Ben Hasan, tartıcıbaşı Muhammed'in oğlu, ben Giovanni Leone de Medici; bir berberin sünnet ettiği, bir papazın vaftiz ettiği ben. Şimdi Afrikalı diye anılıyorum ama Afrikalı değilim Avrupalı da Arabistanlı da değilim. Bana Grenadalı, Faslı, Zeyyatlı da derler ama ben hiçbir ülkeden, kentten ya da boydan değilim.
Dilden çıkanlar konuşulanlar neden önemli?
Kelimelerin hayat bulma durumu var..
Kelimenin hay olma durumu değiştik..
Kelime ağızdan çıkınca bir ok gibidir yerini bulmadan sonu olmaz..
Bundan dolayıdır ki ya sus ya doğruyu söyle…
Ve en güzel Doğru Dua dır
En çirkin söz ise Bedduadır yerini bulmayanlar geri döner dedik…
Duanın dönmesi ve Bedduanın
" Barut keşfedilecek. Bunu hiçbir şey engelleyemez, o aynı eski hikaye tekrarlanacak. İnsanlar çoğalacak ve savaşacaklar. Barut, insanların milyonlarca kişiyi öldürmesine olanak sağlayacak. Sadece bu şekilde, ateşle ve kanla, uzak bir zamanda yeni bir medeniyet evrilecek. Bunun ne faydası olacak? Eski uygarlık gibi yenisi de geçip gidecek. Onu kurması 50.000 sene alsa da bir gün geçip gidecek. Her şey geçip gider. Sadece evrensel güç ve madde kalır; bunlar sürekli değişim, hareket ve etkileşim halindedirler ve ebedi figürleri meydana getirirler: rahibi, askeri ve kralı. Tüm çağların bilgeliği bebeklerin ağızlarından dökülüyor. Bazıları savaşacak, bazıları yönetecek, bazıları dua edecek. Geri kalan herkes çok çalışıp ızdırap çekecek. Uygar bir devletin akıl almaz güzelliği ve emsalsiz mucizesi bir kez daha, durmaksızın, onların kan revan içindeki gövdeleri üzerine inşa edilecek. Ben mağarada sakladığım kitapları yok etsem de fark etmez. Onlar kalsın ya da kalmasın, eski gerçekler keşfedilecek, köhne yalanlar canlanıp kuşaktan kuşağa aktarılacak. Ne faydası var?"
Bence Kızıl Veba'yı diğer distopik kitaplardan ayıran en büyük özelliği dilinin akıcılığı ve hayalimizde canlandırdıkları. Özellikle Korona'dan sonra biz zaten bunları yaşadık diyor insan. Körlük'deki hikayeye benziyor aslında; yağmalar, kapanmalar, kötülükler. Farklı olan kısmı ise yeniden şekillenen insanlık ve tarihin tekrarına yapılan gönderme. En büyük aynılık ise hala aynı, hala içimizde; aslında ne kadar kötü olduğumuz gerçeği.
Kızıl VebaJack London · Türkiye İş Bankası kültür Yayınları · 202032,4bin okunma
Orhan Gazi'nin geldiğini fark eden Osman Gazi, eliyle işaret ederek onu yanına oturttu. Sonra etrafındakilere onu yerine tayin ettiğini bildirdi. Evlatlarına ve kumandanlarına, Orhan Gazi'ye itaat edip, ona bey'at etmelerini emretti. Ardından Orhan Gazi'ye, Osmanlı Devleti'nin temel harcı mahiyetindeki şu vasiyet ile son