"Herkes için ve hiç kimse için bir kitap"
Friedrich Nietzsche bu sözü "Böyle Buyurdu Zerdüşt" için yazar, benim de bu incelemeye başlarken bu sözü seçmemin birçok nedeni var, sırayla bakalım.
Öncelikle, yıllardır Böyle Buyurdu Zerdüşt'ün benim için en değerli eser olduğunu belirteyim... Ta ki, bu kitaba kadar; Max Stirner bu
“Doldurulan biricik zaman, istemenin görüngüsünün kalıbı, şimdidir. Birey için zaman hep yenidir. O, her zaman yeniden varolduğunu duyumsar. Çünkü yaşam yaşama isteğinden ayrılamaz, yaşamın tek kalıbı da şimdidir. Ölüm (benzeri yinelemek için ayrılmayı dileriz) güneşin batışı gibidir. Gece, batan güneşi gözle görülür biçimde yutar. Gelgelelim,
“Önde gelen bilim adamlarımızın yıllardır söylediği gibi, canlıların yaşadığı tek gezegenin Dünya olduğunu düşünmek büyük saçmalık.”
–
Hugo Gernsback
1. Hugo Gernsback Kimdir?
Bilimkurgunun isim babası Hugo Gernsback, 16 Ağustos 1884 tarihinde Luxemburg’da doğdu. 20 yaşındayken Amerikan vatandaşlığı aldı ve ilgi duyduğu alan olan bilimkurguyu
"Şimdi sizlere Sylvia'ya acı çektiren adamı kötüleyeceğim!"
Hayır! Bunu beklemeyin benden yapmam mümkün değil. Asla!
Daha çok bütünleştim. Daha iyi anladım benzediğimi...
"Empati yapmak" bunu gerçekten ne kadar yapabiliyorsunuz?
Sylvia'ya olan bağlılığım artık birçok arkadaşım tarafından bilinmenin ötesinde olduğu için,
Öncelikle kitabı çok da beğendiğimi söyleyemeyeceğim.Zira ben romanların bilinçakışı,diyaloglar ve felsefi altyapılarını daha çok seviyorum ve bu üçlüyü iyi bir şekilde işlemiş romanlara yüksek puan veriyorum.Felsefi altyapısını romanı okurken hristiyan mitolojisini pek bilmediğimden gözümden kaçırdım.Araştırdıklarıma göre yedi ölümcül günaha
Ümit Gurbanov, Emil Michel Cioran‘ın henüz ülkemizde çevirisi olmayan Ecartelement (Drawn and Quartered) adlı kitabından bazı alıntılar çevirip bloğunda paylaşmış. Okumak isteyenler için buraya bırakıyorum.
*
Okur için bir şeyleri kolaylaştırmaya asla uğraşmayın. Girdiğiniz bu zahmet için size asla minnettar olmayacaktır. Okurun sevdiği şey,
Çok gariptir ki felsefe, deneme türünde kitaplar okumayı çok sevmeme rağmen
Albert Caraco 'yu daha yeni tanıma fırsatı buldum ve iyi ki de buldum. Çünkü hayat hikayesindeki acımasızlık ve zorluk kalemine de çok güzel yansımış, uzun zamandır bu kadar sarsıcı bir kitap okumamıştım.
Yaklaşık dört yüzyıldır Türkiye’de yaşayan Sefarad bir ailenin oğlu
Okumaktan nasibini alamamış kız kardeşimin proje ödevi olan bu kitaba başlama mesuliyetini istemeyerek de olsa aldığımda ona iyilik mi yoksa kötülük mü etiğimi bilmiyordum. Kendim için de daha önce Orhan Pamuk'un herhangi bir kitabını okumadığımdan tedirgindim, çünkü bu modern Türk klasiği edebiyatına ait kitabın; ağır dilli, eski dönemlerde
"Öteki" (Dvoynik) iki kez neşredildi. Talihiyle isminin hakkını kazanmış da diyebiliriz. 1846 yılının evvelinde (Şubat) yayımlanmasından önce, Dostoyevski, Belinski'nin israrı üzerine elyazmasından birkaç bölümü okumuş kendisine. Beğenmiş. "İnsancıklar" (Bednıye Lyudi) ile beklenenden fazlasıyla şöhret kazanan, rağbet gören