Günün monotona bağlamış eziyetleri karşısında nasıl mı durmalıyız?
Bir ara okuyun derim...
"Zeus, bir kartal biçimine girerek ırmak-tanrı Asopos'un kızı peri Aigina'yı kaçırmıştır. O sırada Korinthos kralı olan Sisyphus kızını her yerde aramakta olan Asopos'a Aigina'ya ne olduğunu söyleyeceğini bildirir. Ama bir de koşul ileri sürer. Asopos
En sevdiğin hayvan hangisi ? Sorusuna verdiğim cevap karınca oluyor.Ve genelde garip karşılanıyor. O an Mecnun misali ‘Sen ona bir de benim gözümle bak :) diyesim geliyor.
Karıncaları izlemeyi etkili bir terapiden farksız görüyorum ben. Zira tefekkür boyutuna beni ulaştıran tek hayvan kendileri:) Bundan olsa gerek, bilhassa dünyanın anlamsızlığı etrafında toplanan düşüncelere ev sahipliği yaptığım zamanlarda, acziyetimin farkına varıp, kendimi tüm maddelerden kurtarmak istediğim anlarda, hemen gözüm birkaç karınca arar. En büyüğü dahi 2.54 cm olan ve ortalama ömürleri 45-60 gün olan bu hayvanlar öyle bir telaşla ordan oraya gider ki az sonra biri bassa hani, tüm çabaları boşa gidecek. Bunu biz insanların dünya telaşına benzetiyorum hep nedense. Herkes ölüme bu kadar yakınken, hiç ölmeyecekmiş gibi yaşıyoruz bizlerde.Kimilerinin sırtında kendinden bilmem kaç kat daha fazla olan yiyecekler oluyor mesela. Ona rağmen pes etmeden taşımaya devam ediyor. Kimi zaman birileri yardıma geliyor, kimi zamanda başka bir karınca onun önüne geçmeye çalışıyor. İnsanlar da böyle değil mi…
Neyse daha fazla derinlere dalıp uzatmadan, Nem’l Suresinde de kendilerine yer verilen karıncalara basmayın, sevin,izleyin derim ben :)
Estragon: Dokunma bana! Soru sorma! Konuşma! Yanımdan ayrılma!
Vladimir: Seni hiç bıraktım mı ki?
Estragon: Gitmeme izin verdin.
Yazar Hakkında:
Samuel Barclay Beckett, İrlandalı yazar, oyun yazarı, eleştirmen ve şair. 20. yüzyıl deneysel edebiyatının önde gelen yazarlarından biri.. James Joyce'un takipçisi olduğu için "son
Aynı kağıdın arka ve ön yüzleri gibiyiz. Sonsuza dek beraber; ama hiçbir zaman birbirlerini görmeyen. (Aziz Nesin)
Kendimi yokluyorum, sefaletin içinden çekip çıkarmaya çalıştığım bir anlam var. Bulmanın gözle görülemediği, elle tutulamadığı nitelikler barındıran. Sadece hislerin yürürlükte olduğu, kanunların geçersiz olduğu bir ülkenin vatandaşı
Uzun bir aradan sonra merhaba demek bazı bedenlerde ıstırap yaratsa ve zor olsa da bunun buradaki kişiler ve benim için hiç mi hiç ehemmiyeti yok. Tek olduğumuz bir yaşamda başkalarını ayna görevi olarak kullanıp üzerimize çeki düzen vermenin azabını toplumsal olarak en derinlerde hissetmeliyim ki; buna ihtiyaç duyuyoruz. Bu durum bizim
İnsanlar dağların yüksekliğini, denizlerin dev dalgalarını, nehirlerin geniş yataklarını, okyanusların enginliğini, hatta yıldızların yörüngelerini hayranlıkla izlerler, lakin kendilerini ihmal ederler.
Belacqua; var olamamanın sancısı,
kötü koşulların kurbanı,
tanrının sevilmeyen evladı,
kalabalığın arasındaki sessizlerin hezeyanvari çığlığı,
hiçliğin ortasındaki anlamın anlamsızlığı...
Belacqua; dalgaların geri dönüşünde götürdüğü kum tanesi,
neşeli çıkışların hüzünlü bitişi,
insanın biteviye acizliği,
hem hepimizden uzak
hem de içimizden
Kendime karşı ne kadar cahil olduğumu söyleyebilecek kadar bilinçli olduğumu iyi bilirsin, sadece arada sırada başkalarının cahilliklerinden kendimi biraz daha değerli kılacak bahaneler buldum.
Sizler gözlerinizi yere dikili tutarak göğe yükselmeyi arzularken, birinden diğerine itilmiş halde, ne göklere ne de yeryüzüne tam anlamıyla ait olamıyorsunuz.