Dostoyevski. Çok fazla Dostoyevski. Neden bu kadar Dostoyevski'ye maruz kaldım ki? Bağımlı oldum. Ne onla ne de onsuz yapabiliyorum. Ah güzel Dostoyevski! Bir kitabını daha bitirdim. Ne yaptım ben? Birinin etkisini tüm beden ve ruhumla hissederken, diğerine başlamayacağıma dair kendi kendime söz veriyorum. Ancak bu söze ne kadar süre
Cinsiyet Belası, son zamanlarda feminizm ve toplumsal cinsiyet araştırmalarını içeren okumalarımın içinde kendini akademik dille belli eden eserlerden bir tanesi oldu. Butler'i ilk kez tanıdığım bu eser bana birçok kazanıma ve kendimce kimi farkındalıklara ulaşmamı sağladı. Feminizm ve toplumsal cinsiyet araştırmaları son 50 yıla nazaran çok daha
İncelememi yazıp gönder tuşuna bastım, ve ortadan kayboldu. :'( Bu ikinci yazım o yüzden ilki kadar özenli olamadığımı söylemek istiyorum.
Uzun süredir kitap okuyamıyordum, e-kitap okuyucumu karıştırırken bu kitaba rastladım. Hem Türkçe hem de İngilizce olarak okunmayı bekliyordu, sanırım benim için önemli bir kitap bu diye düşünüp başladım.
Arkadaşlar bildiğiniz üzere yakın zamanda Türk Edebiyatı adına çok büyük bir ismi kaybettik.Herkes şiirleri, güzel alıntılarını, belki kitap isimlerini, Monna Rosa hikayesini biliyor ama daha birçok önemli noktası olan bir kalem ##$##yazarSeolar:i238.$$#$$ Burada çok sıkmadan ve detaylara girmeden onu size kısaca anlatmak istiyorum.
Öncelikle kendisi Fransızca
Geçenlerde fark ettim; durup düşününce, durmaya düşünmeye vakit ayırınca fark ettim. Öğretmenliğe başlayalı 20 yıl olmuş. Ne okullardan geçmiş, ne öğrencilerle ders yapmışım. Saçlarıma kırağılar düşmüş, geleceğe dair hayaller kurmak yerine bir kaç güzel hatıraya sığınır olmuşum. “Haydi anlat bakalım şu 20 yılı" deseler, bir kompozisyon yazacak kadar bile hatıram yok. Hayatın en güzel günler metruk bir Manastır gibi yıkık dökük kalmış.
Faruk Nafiz “Han Duvarları” nı Ulukışla yolundan Orta Anadolu’ya giderken bir kaç günlük süreçte yazmıştı. İnsan bunu duyunca yaşadığı -af edersiniz- yaşamadığı günlere hayıflanıyor.
Artık hiçbirimizin durup düşüneceği vakti kalmadı. Ruhumuzu daha hızlı bir dünyaya sattık. Hayat öyle hızlı ki bir kaç gün geriden takip etseniz taşradan gelen yaşlı köylü ilk kez geldiği bir şehirde kendini nasıl ürkek hissediyorsa siz de öyle kalıveriyorsunuz. Tanımayanlar "Yazık garibe." deyip yüzünüze selam ruhunuza huzur vermeden geçip gidiyorlar.
Oysa güzellikler, onları seyretmek için duranlara ancak bir şeyler söyler. Sesini duyanlara konuşur.
Modern hayat bizi bir hız yarışının içine çekti, öyle ağır bedeller ödetiyor ki... Koşarken anlamıyoruz ne kadar ücret ödediğimizi. Cebimize sıkıştırılan bir kaç lira hakikati perdelemeye yetiyor.
Kemal Hoca: “Yavaşla, çünkü bu hayattan yalnız bir kez geçeceksiniz.” Diyor. Bu konuda söyleyeceği daha çok şey var...
HAYAT İŞTE...
Hayat, bir otobüs yolculuğunu andırıyor belki de. Herkes aynı aracın içinde, aynı yöne gidiyor sözde.
Dışarıdan bakıldığında çok benziyoruz. Ama içimizde bir ben daha.
Belki özenle büyütüp, koruyup, sakladığımız..
Belki kimse görmesin diye içimize gömüp sakladığımız..
Belki de emin olamadığımız için sakladığımız..
Ama hep
Sabahın o sessiz ve soğuk ayazında telaşlı adımlarımla yürüyorum. Ellerimi ısıtmayı düşünüyorum bir ara zira eldivenlerle aramız pek iyi değil.. sonra vazgeçip o küçük sıcaklıktan, soğuğu yaşamı daha çok hissedebilmek adına ellerimi boşlukta dans ettiriyorum. Biraz mavilik alıyor gökyüzünden parmaklarım ve gün ışığının o küçük
Thomas Bernhard'ın okuduğum 4. kitabı oldu. Eski Ustalar isimli bu kitabını okurken bir kez daha Bernhard'ın zihnindeydim ve bu sefer hiç acele etmedim, kendimi tamamen onun çılgın düşüncelerine teslim ettim. Açıkçası şu ana kadar okuduğum en nefret dolu, en öfke dolu, en siyasi ve dolayısıyla en rahatsız edici kitabıydı. Çünkü Bernhard'ın
Ayarlar>Genel’e gidip Fournier ile bağlanın diyerek bu kitabı okumaya başlıyoruz. Acıya “son iOS güncellemelerini indir” diye komut veriyoruz. Geride kalmış, terk edilmiş küçük bir çocuk gibi hissettiğiniz vedalaşmalara “aygıtınızı yedekleyin” çağrısı yapıyoruz. İşte, aklı selim olduğundan kuşku duyduğum bir değerlendirme.
Yas tutanlar bilir.