"İnsan bazen bir yüze, bir ömre yetecek kadar uzun bir süre baktığı halde; sorsanız sadece herkesin görebildiği kadarını anımsayabilirken bazen kısacık bir an bile bir yüzü, zihnin duvar kağıdı haline getirebiliyormuş demek ki."
beni sevmesen ölürdüm
beni sevmesen bir cakıltasıydım simdi
beni sevmesen bir duvar gibi sagırdım
kördüm bir ot kadar
ölümden acıydım, ölümden beterdim
beni sevmesen
dünyayı bütün insanlara zindan ederdim
Yine eskisi gibi tartışacağım, yine düşüncelerimi patavatsızca belirteceğim; ruhumun en gizli köşesiyle başka insanlar arasında yine bir duvar bulunacak.
Yalnızlık, ah o canımızla çerçeveli kapımız, penceremiz. Ey anıların dalsız gölgesiz gün batımı... bilmem ki bir gün açılır mısınız zamanın gök bahçelerine.
İlk acı değilsin, dedim. Son acı da olmayacağım, dedi. Sevmenin ötesini görmek istemiştim, dedim. Oradan geliyorsun, dedi. "Sözcüklerden duvar örülmezmiş" dedim. (Plutarkos) Kurduğun konaklarda insanlar kendini seviyor, dedi. Yalnızlık hiç geçmiyor, dedim. Yazıyorsun ya, dedi.
Bir yerde okumuştum;
"Sana duvar ördüysem tuğlasını sen verdin." diye
Bazen bazı cümleler oluyor ve o cümleler bir insanın hayatını şekillendirmesine yetiyor.
‘’Evet, onu bekliyordum. Beklemek sadece içinde bulunduğum o uçucu zaman kıtasında umudumu taze tutuyordu. Sonraya dair bir umut değildi benimki. Beklentim yoktu. Bekleyişim vardı...’’
‘Aşıkların bir günü 10 yıla bedeldir’ diyor Can gürses ve bu on günde hem Mahur ile Nafiz’in büyük aşkını hem de yüzyıllık bir Türkiye tarihini de ışık tutup anlatıyor. 1930’lardan 2020’lere… Darbeler, toplu cinayetler, 6-7 eylül olayları ve ekonomik, sosyal ve siyasi değişimler ve bir çoğu.
Hikaye bir Nafiz’in, bir Mahur’un dilinden anlatılıyor.
Nafiz; münzevi, insanlarla ve hayatla arasına duvar örmüş, evinden hiç çıkmayan, tuvallerine resimler yapan ressam. Hayattaki tek hayali, tek tutkusu ise sevdiği kadın mahur.
Mahur; şiirlerle, edebiyatla ilgilenip yazarak para kazanan daha yenilikçi özgür, hayat dolu.
Birlikte olmak için her şeyi herkesi yıkmaya hazır olup, birbirlerine asla kavuşamayacak bir aşkın hikayesi. Bir imkansızın. Biri gökyüzü, biri deniz.
Bizlerde onların aşkına seyirci martılar.
Sahi ayrılık gidene mi zordur, kalana mı?
Karanlık bir sabah
Bir müşfik var dışarıda
Dışarı ıssız ve soğuk
Müşfik elleri cebinde
Dolanır duvar diplerinde
Gelen geçen müşfiki görmüyor bile Müşfik fakir yalnız
Tak etmiş hayat ona
Alacağı var ciğerine kadar…