Ayşe’nin gözleri başka bakıyor. Parlak. Bir şey daha var ama tarif edemiyorum. Sadece parlak diyorum tarif edemediğim için. Onunla konuşuyoruz bazen. Ben utanıyorum onunla konuşurken. Bu sebeple aslında ben onunla değil, o benimle konuşuyor genelde. Bana en çok;
“Neden konuşmuyorsun benimle?” diyor.
Ben ona, seninle konuşmuyor değilim demiyorum,
“Yıldızları mı gözlüyorsunuz?” demişti Peter.
Karanlıkta koşarken suratını granit bir duvara çarpmak
gibiydi bu! Dehşet vericiydi; korkunçtu!
Kendisi için değil. Sally’ye nasıl eziyet edildiğini, onun
nasıl hırpalandığını hissediyordu yalnızca; Peter’in düşmanlığını seziyordu; kıskançlığını; arkadaşlıklarını bozmaya kararlı olduğunu. Bütün bunları, şimşek çaktığı anda ortaya çıkan bir manzarayı görürcesine görüyordu ve Sally (ona hiç bu kadar hayranlık duymamıştı daha önce!) gururunu çiğnetmemiş, cesurca davranmıştı. Gülmüştü. İhtiyar Joseph’ten yıldızların adlarını söylemesini istemişti, ki Joseph bunu yapmaktan pek hoşlanır, ciddiye alırdı. Orada durmuştu Sally: dinlemişti. Yıldızların adlarını duymuştu.
“Ah, bu korku!” dedi kendi kendine, sanki bir şeyin araya
gireceğini, en mutlu ânının tadını kaçıracağını başından
beri bilmişti.
Avazı çıktığı kadar bağırarak bir dizi küfür savurmak geliyordu içinden. Ya da kafasını duvara çarpmak, masayı devirmek, mürekkep hokkasını pencereden fırlatmak. Kendisine işkence eden bu anıyı aklından silip atmak için, saldırgan, gürültülü ya da acı verici herhangi bir eylemde bulunmak istiyordu.
En kötü düşmanımız sinir sistemimizdir, diye düşündü.
Aşk ne?
Koşup kuşup bir duvara çarpmak mı? Taşın bilgisi mi var yalnızca?
Uzaklık mı aşk, hep gitmek ve duramamak, sonra durmayı unutmak mı? Adımladıkça mesafenin artması mı?
Ayrı mekanlarda aynı sıkıntıyı büyütmek, aynı eziyeti, o lezzetli zehri yudumlamak mı? Bu zehrin bizi öldüreceğini bile bile
Her zaman üzerinde çalıştığınız beş-altı problem olsun. Kafanızı hep aynı duvara tekrar tekrar çarpmak çok hayal kırıklığı yaratır. (Kafanızı çarpacağınız beş-altı duvar olması daha iyidir!)
Bazı günler yalnızlık, benim yaşımda bir kadını, hürriyetten sarhoş eden keskin bir şarap oluyor, bazı günler acı bir kuvvet ilacı, bazı günler de insana kafasını duvardan duvara çarpmak arzusunu veren bir zehir.