Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
6.cilt
1383. Abdullah İbni Amr İbni Âs radıyallâhu anhümâ'dan rivayet edildiğine göre, Nebî sallallâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: "Benim tarafımdan (tebliğ edilen Kur'ân'dan) bir âyet bile olsa insanlara ulaştırınız. İsrailoğulları(nın ibretli kıssaları)ndan da haber verebilirsiniz. Bunda bir sakınca yoktur. Kim bile bile bana
DEVR-İ MENHUS
Bu çağ ki dili sükût ettirir Dilsiz şeytana sukut ettirir Arsıza, hırsıza kayık ettirir Hak dilinden eser kalmaz elinde Devir kalabalık olma devridir Namert kucağında kuma devridir Haram bakışlarda suna devridir Ar izinden eser kalmaz serinde İnsanın nefesi artık alkışla Methiye, mersiye ya da zılgıtla Sakın ha! hatan var deme yanlışla Hatırından eser kalmaz yerinde Tenkidi, tahlili saymadım bile Dost bakışlar solar, döner dikene Hayat bu böyledir, takma yine de Çoğ dediğin söner kalmaz yerinde Çoğunluk ziyanda, diyor Mevlamız Çokların içinde olsan da yalnız Dağıtma kimseye tılsımlı yaldız Hak katında ecrin kalmaz seninde Oktay FERİK
Reklam
•”İHMAL”den “İMHA” doğar•
…Bir daha bu emrin arkası aranıp sorulmadı. Buna mani olan neydi? Hiç şüphe yok ki kanunların uygulanmasındaki ihmalimiz!
Sayfa 217
Bakara Suresi 187 (tefsir)
(İslâm'ın ilk zamanlarında farz olan ramazan orucunu tutarken sahur yemeği yoktu. Oruç tutan kimse, akşam orucunu açınca yatsı namazını kılıp uyuyuncaya kadar yer içerdi. Bundan sonra yemek, içmek ve kadınlara yaklaşmak haramdı. Bazı Müslümanlar dayanamayıp kadınlarına yaklaştı. Bazıları iftardan sonra yorgunlukları sebebiyle hemen uyudukları için, ertesi gün açlık ve susuzluktan baygınlık geçirdiler. Cenab-ı Allah müminlere acıdı ve bir kolaylık olmak üzere bu âyeti indirdi. «Beyaz iplik ve siyah iplik» ifadelerinden maksadı, «mine'l-fecr: tanyerinin ağarmasından» ilâvesi açıklığa kavuşturmuştur. Buna göre orucun başlaması gereken zaman (imsak), güneşin doğmasına değil, fecrin doğmasına, yani tanyerinin ağarmaya başlamasına bağlıdır. İplik tabiri de, tanyeri, ağarmasının başlangıcını ifade etmektedir. Aydınlık yayılıp yükselince, artık ona «beyaz iplik» denemez. Aydınlığın başladığı an sahurun bittiği ve imsakın başladığı, aynı zamanda sabah namazı vaktinin de girdiği andır.)
Sayfa 28
Âlem-i emrin birinci basamağı (kalp)dir.
Kalb, göğüsdeki et parçası değildir. Buna yürek denir. Kalb, bu yüreğe alâkası, ilgisi bulunan, maddesiz, yersiz bir kuvvetdir. Kalbin, yürekde bulunması, elektriğin ampulde bulunmasına benzer. Elektrik ampulde bulunur. Fekat, görünmez, his olunmaz. Varlığı, eseri ile meselâ ampuldeki ince teli ısıtarak, telin ışık vermesi ile anlaşılır.
"Güzel davranışlarda dünyevî bir karşılık beklemeden, sadece Allah rızasını gözetmek." manasına gelen hasbilik, zor ve sıkıntılı durumlarda Allah'ın kendisine yardımcı olarak kafi geleceğini bilmek, bu bilinçle gösterilen sabır karşılığında Allah'ın ecrini ummak demektir. Başka bir ifadeyle "hasbilik", her türlü şahsi çıkar ve menfaatten uzak durulması, her işin, gönüllü olarak ve yalnız Allah için, O'nun hoşnutluğunun elde edilmesi için yapılmasıdır. Buna göre gerçek anlamda hasbi olan bir mümin, Allah için en büyük fedakârlığı göstermeye hazırdır.
Sayfa 161Kitabı okudu
Reklam
Nerede kendisiyle İslam’a tuzak kurulan bir bidat varsa, orada Allah’ın, onu (o bidatı) defeden ve alametleri hakkında konuşan bir velisi vardır.Sen basiretle amel et, niyet et ve ecrini bekle. Allah, şaşkın, sapmış, meftun bidatçıyı senin elinle çevirecektir. Sen böylece Nebi’nin halefi olacaksın. Buna benzer daha güzel bir amelle Allah’a kavuşamazsın.
Mü'min kadınlara da söyle: Gözlerini (harama istekle bakmaktan) sakınsınlar, mahrem yerlerini korusunlar. Ziynetlerini/ziynet sayılan yerlerini meydana çıkarmasınlar/göstermesinler. Ancak (kendiliğinden) görünen (el, yüz) bu emrin dışındadır. Başörtülerini, yakalarının üstüne kadar (boyunlarını örtecek şekilde) koysunlar. NUR SÛRESİ -
Asıl olan hareket, âlemin içinde (sükûnette) bulunduğu yoklukdan (adem’den) varlığa doğru hareketidir. Bunun içindir ki İlâhî Emr’in sükûndan hareket olduğu söylenir. Böyle olunca, âlemin varlığına sebeb olan hareket de bir muhabbet hareketidir. Resulûllah, muhakkak ki, “Ben bilinmeyen bir hazîne idim. Bundan dolayı bilinmeğe muhabbet ettim” Kudsî Hadîsi ile buna dikkati çekmiştir. Şu hâlde eğer bu muhabbet olmasaydı âlem de zuhûr etmezdi. Böyle olunca, âlemin yoklukdan varlığa doğru hareketi de yaratıcının muhabbetinin ona doğru hareketi olur…
“Yaratan (yarattığını) bilmez mi?” (Mülk 14) Elbette ki kulu en güzel, en iyi şekilde bilen ve onu en iyi tanıyan, gücünün neye yettiğini bilen; onu yaratandır. Kul için en faydalı, en hayırlı olan şeyleri en iyi bilen yine onu yaratandır. Kulun hem dünyası hem de ahireti için kendisine gereken her şeyi ikram eden, aynı şekilde onu herkesten
Reklam
Furkân Sûresi, 56-57
«« Seni yalnızca bir müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdik.»» وَمَا أَرْسَلْنَاكَ إِلَّا مُبَشِّرًا وَنَذِيرًا (Ve ma erselnake illa mubeşşiren ve nezira.) ««De ki: "Ben, buna karşı sizden Rabbine giden bir yol tutmak isteyen kimseler olmanızdan başka bir karşılık istemiyorum!"»» قُلْ مَا أَسْأَلُكُمْ عَلَيْهِ مِنْ أَجْرٍ إِلَّا مَن شَاء أَن يَتَّخِذَ إِلَى رَبِّهِ سَبِيلًا (Kul ma es'elukum aleyhi min ecrin illa men şae en yettehıze ila rabbihi sebila.)
Sayfa 364
Oradasın, biliyorum. Bu satırları okuyorsun. Șimdi bu satra geçtin, kaşların çatıldı. Kafan karıştı. Kimle konuştuğumu, bu satırları kime yazdığımı anlamaya çalışıyorsun. Ben bu satırları sana yazıyorum. Ona, buna, șuna değil. Sana yazıyorum. Dünyanın her neresindesin bilmiyorum, hangi șehrin hangi sokağından okuyorsun bu yazdıklarımı bilmiyorum.
hakikat ehli (el-muhakkikûn) yaptıkları amellerin ecrini, karşılığını yalnızca Allah’tan bekler; yaptıkları şeyler için O’ndan bir karşılık istemeleri mümkün değildir, çünkü buna vakitleri yoktur; çünkü Allahu Tealâ ile öylesine meşguldürler ki başka şeye ayıracak zamanları yoktur. kim bundan yoksunsa, Allah’la ilgili bir paydan mahrumsa, işte o kimse kaybetmiştir (el-hasîr)
177 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.