1. Karamazov Kardeşler | Fyodor Dostoyevski
2. Yeraltından Notlar | Fyodor Dostoyevski
3. Savaş ve Barış | Lev Nikolayeviç Tolstoy
4. Kroyçer Sonat | Lev Nikolayeviç Tolstoy
5. Madam Bovary | Gustave Flaubert
6. Aşk Üzerine | Stendhal
7. Kayıp Zamanın İzinde | Marcel Proust
8. Körleşme | Elias Canetti
9. Bulantı | Jean Paul Sartre
10. Yabancı |
" Fotoğraf makinen var mı?"
"Yok."
"Hiç resim çektin mi peki?"
"Yoo."
"Ve fotoğrafçı olmak istiyorsun?"
"Garip mi buldun?"
"Biraz."
"Peki, polis olmak istiyorum deseydim, onu da garip mi bulacaktın? Kimseye kelepçe takmadım diye?"
Tam, "Dur, daha yeni tanıdım seni!" derken kitabın bitmesiyle ellerimden kayıp giden bir arkadaş oldu Martin Eden benim için.
İncelememe başlamadan önce bir itirafta bulunmak istiyorum: Bu eseri spoiler vermeden inceleyecek kadar yeterli görmüyorum kendimi. Ona göre okuyun ki incinmesin hayat mücadelesinde yorgun düşmüş yüreklerimiz.
Yeni kitap alayım derken evde henüz okumadığım pek çok kitap olduğunu fark ediyorum ve hemen kendime gelip yeni kitap alıyorum.
instagram.com/reel/CjN71ZLriQ...
Yaşam tarzınıza, kültürünüze, evlilik yapınıza ve bütçenize uymayan bir düğün, sizin düğününüz değildir, tribünün düğünüdür. 3 saatlik bir düğün için 3 yıl borç ödeyip, evliliğin en taze yıllarını elinde hesap makinesiyle geçirmenin var mı bir mantığı? İnsanlara güzel menüler, şık bardaklar, gelenlerin bile anlamadığı sırf elit görünmek için
Bir zamanlar bir öğrencinin Ustasına sorduğu soru buydu.
Usta o anda cevap vermedi. Ancak birkaç gün sonra, o ve genç öğrenci bir nehrin yanında otururken, susadığını söyledi ve çocuktan oradaki eski bir kirli elekle ona biraz su getirmesini istedi.
Öğrenci başladı, çünkü bunun mantıksız bir istek olduğunu biliyordu.
Ancak, Efendisine karşı çıkamadı ve eleği alarak bu saçma görevi yerine getirmeye başladı. Efendisine götürmek için süzgeci nehre her daldırdığında, ona bir adım bile atamadı, süzgeçte bir damla bile kalmadı.
Onlarca kez denedi, ama kıyıdan Efendisine daha hızlı koşmaya çalıştığı kadar, su elekteki tüm deliklerden geçmeye devam etti ve yol boyunca kayboldu.
Yorgun bir halde Usta'nın yanına oturdu ve "Ben o elekle su alamam. Affet beni usta bu imkansız ve ben işimde başarısız oldum" dedi.
“Hayır yaşlı adam gülümseyerek cevap verdi; başarısız olmadın. Elek bak, şimdi yeni gibi. Deliklerinden süzülen su onu temizledi"
"Kitap okuduğunda devam etti yaşlı usta ; bir elek gibisin ve onlar nehir suyu gibi"
"İçinde akıttıkları tüm suyu hafızanda tutamasan da önemli değil, çünkü kitaplar ancak fikirleriyle, duygularıyla, hisleriyle, bilgileriyle, sayfalar arasında bulacağın gerçekle, zihninizi ve ruhunuzu arındıracak, sizi daha iyi ve yenilenmiş bir insan yapacaktır. Okumanın amacı budur”.
Nietzsche diyor ki;
"İnsanın kendine dayanabilmesi ve boşluğa düşmemesi için kendini gerçekten sevmesi gerekir." Her şey insanın kendini sevebilmesi ile başlar. Çünkü içinde olmayan şeyi başkasına veremez insan. Çünkü boşluğa düşmemek için kendine tutunabilmelidir en çok.
Son zamanlara okuduğum en etkileyici kitap olduğunu söylersem, kesinlikle abartmış olmam. Kitabın türü korku değil; korkuyorsunuz. Kitabın türü dram değil; ağlıyorsunuz. Kitabı okuduğum an etkilendim ama bundan daha fazlası olacak. Hepsi birbirinden farklı olan her bir kitabı elime aldığımda aklıma bu hikâye tekrar tekrar gelecek ve yine
Eser, bir semboller şaheseridir. Bu nedenle evet, bir görünen tarafı ve anlatımı vardır ama bir de semboller üzerine kurulmuş bir iç anlatımı vardır. Bu yazım şekli Aytmatov’un dehasını ve ustalığını gösterir.
Nitekim diktatörlüklerde, baskıcı sistemlerde insanlar fikirlerini açıkça dile getiremedikleri için hep semboller kullanırlar. Bu bazen