Okumadan önce korkutmuştu hacmi!
Kalın gelmişti gözüme!
Ah o lanet olası ön yargılar!
"Sen bu kadar çok şeyi, bu kadar az sayfaya sığdırabilmeyi nasıl başardın
Lev Tolstoy!"
Evet doğru duydunuz!
En son bu duyguyu
Ulusça geçirmekte olduğumuz bu trajik günlerde... şairlerin en büyük görevi bize yeniden destan zevkini tattırmaktır! Artık çapsız küçük hesapların zamanı geçmiştir! Kahrolsun yüreği nasır bağlamış edebiyatlar!
"Dışarda
bir bayrak gibi dalgalanırken adı,
içerde O
ihtiyarladı.."
Benerci için yazılan bu satırları Nazım kendi için de yazmıştır. Dışarıda, hem ülkesinde hem dünyada ünü artarken o yıllarca demir parmaklıkların ardında bekledi. Beklerken umudun adı, devrimin savaşçısı, aşkın da temsilcisi oldu. Nazım Hikmet'in tüm eserlerini okuma
Etrafımı zehirli düşünceler sarmış, nereye dönsem israf edilmiş bir insan görüyorum. Oysa benim kurmaya çalıştığım şey başka bir şeydi, iki kişilik bir dünya’da mutlu olmak. Umutları öldürmüşler ama cefasını suçsuzlar çekiyor. Mutlu olmayı beceremeyenler başkasını suçluyor. Gel beraber olalım, bu hayatı ikimiz için yaşanılır kılalım değilde, boş edebiyatlar işte. Herkes mutsuz ama kimse çaba göstermiyor. Yazık bize iyi adamlara, iyi kadınlara…benim için çaba göstermeyenlerle işim olmaz. Yalnız ölmek daha onurlu. Keşke denk gelsekte bitse bu yalnızlık. Sadece mutlu bir hayal. Kimse olmadığından değil “insan” olmadığından yalnızım.
Yetişkinlerin yapacağı her şeyi yaptık. Ne yanlış gitti?"
Benim için bu alıntı tüm kitabı özetliyor. İnsanlığın ve toplumumuzun yanlışlığının güçlü bir keşfi ve aynı zamanda savaşın ikiyüzlülüğünü de gösteriyor. Yetişkinler çocukların davranışlarını yargılıyor, ama gerçekten daha iyiler mi? Bence değil.
Bu kitapla ilgili korkutucu olan şey,
2021 Nobel Edebiyat Ödüllü Abdulrazak Gurnah, Tanzanya doğumlu İngiliz romancı ve akademisyendir. Zanzibar Sultanlığı'nda doğdu ve 1960'larda Zanzibar Devrimi sırasında mülteci olarak Birleşik Krallık'a taşındı. Romanları arasında , hem Booker hem de Whitbread Ödülü gibi daha 1cok ödül listesine giren kitapları olmuştur.
Bazen aklım almıyor. Bütün bu büyük dehaların nasıl zamanında bu kadar ileri görüşlü olduğu, birden fazla alanla yetinmeyerek onlarca alanda ileri çıktığı…Büyük bir başarı.
İşte Hayyam da öyle bir insandı.
Öncelikle ben bu zamana kadar ağırlık olarak felsefe, bilim ve psikoloji gibi içeriklere inceleme yazdım. Çünkü çözümleyerek ve kitabın
Bilim ve sanatın diriltilmesi, ahlâkı düzeltmeye yardım etmiş midir?
Rousseau 1749'da Dijon akademisinin ödüllü sorusuna (yukarıda yazdığım) istinaden yazıyor bu kitabı ve birinci oluyor. Cevabı ise, Hayır.
Bir düşünsenize yıl M.Ö bilmem kaç bin... ne derdiniz, kaç sorumluluğunuz var? Bir barınak bulmuşsunuz, alıyorsunuz, topluyorsunuz yiyip içip
Küreselleşmeyle birlikte gelenler yaratılan yeni emperyalist kültür, doğrudan doğruya bilinçlere ve duyarlılıklara saldırmaktadır. Bu saldırının edebiyatçı bilinçlerine ve duyarlılıklarına yönelik dilimi ne yazık ki edebiyatı edebiyat olmaktan çıkaran bir noktaya gelmiştir. Dayatılan kültürün edebiyattaki ideolojisi olarak getirilen postmodernizmin egemen kılınması, edebiyatın insanlardan uzaklaşmasını sağlamaktadır. Bu ideolojiyle insansız ve yaşamsız edebiyatlar egemen kılınmaktadır. Edebiyat ruhsuz bedenlerin ve bedelsiz ruhların gelindiği bir arenaya dönüştürülmüştür. Edebiyattan insan ve yaşam kovulduğu gibi anlam da kovulmuştur.
Rus edebiyatı diğer edebiyatlar gibi Rönesans geleneğinden gelme bir dobralığa sahip değildi; Rus romanı genel olarak, günümüze kadar gelmiş romanların en iffetlisidir. Elbette Sovyet dönemindeki Rus edebiyatı da, pirüpaklığın ta kendisidir. Mesela Lady Chatterley'in Sevgilisi gibi bir Rus romanı tasavvur edilemez.