Buradaki temel nokta; derin düşünce için bonsai, elma bahçesi ya da taş bahçesine ihtiyaç olduğu değil; her bahçıvanın bir Aristo olduğudur. Sartre'ın doğayı reddedişinden de anlaşılacağı gibi, bahçe felsefe ya da entelektüel özgürlük için şart değildir. Bahçe sadece meditasyon ve derin düşünceye olanak sağlar. Ve bunun için de muhteşem ya da egzotik bir bahçeniz olması gerekmez. O "muhteşem binaların" yanında, bahçenin sıradanlığı bir erdemdir: Gizem hemen yanı başınızdadır. Felsefenin eşlikçisi olan bahçe, tıpkı Sokrates'te olduğu gibi, surların hemen dışında sizi bekler.
Mesela borderline kişilik bir kadın tanıştığı akşam güzel bakıyor diye antisosyal bir adamın evine gidiyor. Çok iyi bir insan çok güzel bakıyor diyor. Etrafta bir sürü eroin paketi var ama sadece bu kadar değil çekmecede silah var ama tamamen kendini korumak için, 3 yıl ceza almış satıcılıktan ama hakkını yemişler. Bir de yaralaması var adamın
"Nasıl ki cimri biri sağlığını, zevklerini, dürüstlüğünü, paraya değişebiliyorsa biz neden günde bir kaç saatimizi; bize mutluluk verecek, entelektüel çalışma gibi cömert bir hedefi gerçekleştirmek için harcamayalım??"