Yalnız kalınca niçin mi yalnızlık çekmiyorum? Çünkü kendimi çoğaltıyorum, tek başıma kalabalık oluyorum, her kapalı kaldığım yalnızlığımda denizin dibini seyredecek bir tavan, bulutlu gökyüzünü seyredecek duvarlar buluyorum.
Bulunduğunuz yerde sizi yansıtacak bir ayna, bir durgun su birikintisi yada parlak bir yüzey olmasın. Çünkü orda kendiniz yansırsanız, adınızı, adresinizi, kimliğinizi, yansıyan hayalinizden gezlemeniz gerekecektir.
Gidiyorum. Ben muhtara falan metelik verenlerden değilim. Ne zannediyor o Babasını eşekler kovalasın! Muhtar oldu diye, insanları kışın soğuk su ile ıslatıyor diye burnu mu büyüdü? Muhtar, muhtar, dikkat et! Ben de kendi başıma bir muhtarım.
Gençler artık hiçbir şeyi öğrenmek istemiyorlar, bilim geriliyor, tüm dünya tepetaklak olmuş, körler körleri yönetiyor ve onları uçuruma sürüklüyorlar, kuşlar, daha uçmayı öğrenmeden yuvadan ayrılıyor, eşekler çalıyor, öküzler oynuyor.
Karikatürün altındaki yazıda baba oğul arasında geçen konuşma veriliyordu.
Çocuk sorar: “Baba, eşekler evlenir mi?”
Baba yanıtlar: “Yalnızca eşekler evlenir.”
*****
Ebu Beşir ,o gün Farabi'yi pazarda semerci olarak çalışan tanınmış Arap dil bilimci Ebu Bekir Serrac'a götürdü. Ebu Bekir, atlar için eyer,eşekler ve katırlar için de semer yapıyordu. Dönemin diğer bilginleri gibi onun da bir zanaatı vardı ve alın teriyle geçirdiği için bilimsel özgürlüğünü koruyabiliyordu.
Üstün muradı anlatmakta bu çok kısır ifadenin hedefini çılgınca arayan bir oluş hasretinden başka bir delaleti yoktu. Bulunması gereken bizzat hayattı; asıl hayat... Onu bul da evvelâ yaşa, sonra yaz yazabildiğin kadarını... Burada yaşaya- bilmekle yazabilmek beraber...
Garp âleminde, kendilerince yaşayabilenler, yâni duyup yazabilenler arasında,
Karikatürün altındaki yazıda baba oğul arasında geçen konuşma veriliyordu.
Çocuk sorar: “Baba, eşekler evlenir mi?”
Baba yanıtlar: “Yalnızca eşekler evlenir.”