Ruhi Mücerret i okumuştum. Fink yazardan okuduğum üçüncü kitap. Ah, Menteş kalemini ne çok özlemişim!
Gerçek ve sıradışı bir hayat hikayesini okuyoruz, Murat Menteş kaleminden. Göksenin Yıldırım, kendi ülkesinde tanınmayan, ülkesinden kilometrelerce uzakta ise podyumların yıldızı olan bir model. Kalbinde ve hayatında müslümanlığı yaşatıyor. Gündüz bebeksi hatunlarla poz verirken, akşam oruç açıyor veya namaz kılıyor. Podyumla müslümanlık arasındaki çok ilginç bir hayat hikayesini okuyoruz. Dindarlığı, dünyeviliği, entelektüelliği ve daha bir çok kavramı aynı anda sorguluyoruz. Dünyanın pek çok ülkesine seyahat ediyor, ilginç kültürlere tanıklık ediyoruz.
Hikaye o kadar enteresan ki, yazarın kendisi dahi "Bu romanda anlatılanlar gerçek olmasaydı, onları uyduramazdım." diyor.
Diğer kitaplarından farklı olarak burada "seci sanatını" kullanıyor Menteş. Yani düz yazı içinde şiirsel kafiyelere rastlıyoruz. İlk başlarda "ne okuyorum ben" derken, sonra sonra gülümsemeye başlıyoruz. Geri kalan kısım bildiğimiz Menteş; espirili, düşündürücü, şaşırtıcı, ufuk açıcı.
Menteş'de özel olarak sevdiğim bir şey: Aşkı çok güzel anlatıyor ve kadınlara çok güzel iltifat ediyor :) bayılıyorum bu cümlelerine.
Bazı ara metinler çok çok başarılı, örneğin iki paragraflık bir metin sizi bir anda alıp götürebiliyor.
Menteş hep yazsın, biz hep okuyalım.
Tavsiyemdir efenim.
Daha önce Bir Yaz Boyunca’yı yorumlamıştım.Tam bir yaz tercihi,romantik,espirili de bir kitap.Hatta biraz daha kategorize edeyim kadınların daha çok ilgi gösterebileceği bir kitap.Seninle Tanışana Dek ise ilk kitaptaki ana karakter Piper’ın kardeşi olan,müzik tutkunu Hannah ve yine erkek baş karakter Kaptan Brendan’nın çocukluk arkadaşı aynı
Merhaba sevgili okur,
Sözlerime başlarken kullandığım sevgili okur sözü hiç bu kadar anlamlı gelmemişti bana. Jane Eyre çok güzel başladı,çok güzel devam etti ve beklentilerimi hiç şaşırtmadan yine çok güzel bitti. Oldukça sürükleyici bir dille kaleme alınmış bir kitap. Ayrıca aşk romanı gibi görülse dahi romantik olmanın çok ötesinde olduğunu
Kuyrukluyıldız Altında Bir İzdivaç.
Kitabın konusu şöyle; 1910 yılında Halley Kuyruklu Yıldız’ın dünyaya çarpacağı dilden dile dolaşır. Bunun üzerine Mahalleli kadınlar arasında geçen eğlenceli ve bir o kadar da gülünç sohbetleri eşliğinde gerçekleşen konuşmalar kâh mahalleliyi herkes ölecek düşüncesiyle korkutmakta kâh da inceden
Benim adım okur;Nakkaş ve onların hikayelerini,incelikleri,renklerin,çizgilerin hikayesini,İslam minyatür sanatı ile Avrupa resim sanatı arasında farkı,sanatçıların dünyaya bakışını,sanatların felsefesini...
Benim adım okur;
Şeyhname,Surname ,Gülistan,Mahzen'i Esrar,Mesnevi.....islam dünyasının edebi eserlerini.....Hüsrev ile Şirin, Leyla
Gaffar Okkan, halk ile polis arasındaki kırılmaz olarak görülen tabuları kıran, meslektaşlarınında çok sevdiği, halkın ise özellikle ölümünden sonra her poliste onun yadigarını gördüğü ve babama dahi ağlamadım diyen bir Diyarbakırlının, Gaffar Babaya ağladım dediği, unutulmaz güzel adam…
Ülkemin dağlarında, bayırlarında, yer yer açmaz denilen,
Jean Louis gazeteye ölümsüz eş ilanı veren dul erkeğimiz olarak karşımızda..
Kitabın dilini gayet akıcı ve eğlenceli buldum. Meşhur dulumuz kitapta aldığı mektuplar ile eşinin eleştirilerini harmanlayıp aralarda da kendi anılarını karalayarak keyifli bir okuma atmosferi yaratmış görünüyor fakat kitabın sonunda aslında okurken dahi sezinlediğimiz o espirili dilin altında yatan eşine duyduğu özlemi açık bir şekilde görüyoruz.. çok söze gerek yok sanırım merak edenlere tavsiye edilir lezzetli bir kitap olarak tanımlıyorum..
Yel Değirmenlerine savaş açan, korkusuz ve fazla hayalperest Don Kişot ile 289 sayfa süren sohbetimiz nihayet bitti.
Eski yıllarda yazılan bir eser günümüze denk konuşuluyorsa şöyle ele alıp okumakta fayda görürüm. Nitekim Don Kişot’ta da aynısı oldu. Kahramanımız korkusuz, kitaplardaki hikayelerle kafasını doldurmuş adeta başka bir alemde
Yaşadığım En Güzel Dün|Nuran Taşhan
Öykü severleri tek bir post altında toplamayı bir tık fazla özlemiş olabilirim. Daha önce Zemra adlı beni oldukça etkilemiş bir romanın yorumunu girmiştim. Sonrasında yazarından çok hoş mesajlar almış ve mutlaka yazdığı öykü kitabını da okuyacağıma dair karar vermiştim. Ki o hoş mesajları almamış olsam dahi
Meslektaşlarım için sıradan bir fizikciyim,fakat kamuoyu nezdinde herhalde dünyanın en ünlü bilim insanı oldum....Peruk ve güneş gözlüğü takıp,kamufle olamıyorum;yapsam bile sandalye ele verir.
Sinir Bilim Dalı ve İnsan yaşamını etkileyen alanlarda çalışmalar yapan ve yapmaya devam etmekte ve aynı zaman da bir çok kitabında insan beynini konu almaktadır. Bu kitabında ki fark Kadın beyni ve Erkek Beyni arasındaki farkları sebep sonuç ilişkisine dayanarak, Biyolojik ve Bilimsel temellere dayanarak, bize açık ve anlaşılır bir dil ile izah etmektedir. Ve bu farkın oluşmasındaki ana temelin Anne karnında maruz kalınan testosteron hormonu olduğunu vurgulamaktadır. Bir çok alanda sanat, bilim, fizyolojik vb açıklamalar yapmasının yanı sıra kitapta kadın ve erkek beynini ve farklarını yormadan açıklıyor. İlişkide seçici kimdir? Bir ilişkiyi kadın mı başlatır yoksa erkek mi? Ve Bu gibi konuların beyinle ne alakası olduğunu arada da espirili bir dil kullanarak bizlere anlatıyor. Beyin ve beyin hücrelerine dair bir çok konuda tıp okumasanız dahi bilginiz olmuş oluyor. Sağ lob, sol lob, beyindeki Talamus bölgesi vb gibi… Bu arada kadınlara ayrı erkeklere ayrı açıklamalar getirmesi ve dikkat edilmesi gereken hususları bizlere açık bir dille ifade etmiş olması çok hoş. Erkekler için Hiyerarşi’nin ne kadar önemli olduğunu öğrenmenin yanı sıra Kadınların Erkeklere göre çok daha üstün olduğunu vurgulamama gerek yok tabii bunu sevgili yazarımız bize çok güzel bir açıklama ile anlatmış.
Stephan Hawking'in hayatını,çalışmalarını kendine özgü espirili dille anlattığı sevimli resimler olan bir kitap.
Ailesini kardeşleri ile olan ilişkisini,oyuncak trenini, Oxford kürek takımındaki dümencilikteki başarısızlığını, Cambridge de Jane ile tanışıp evlenerek,Robert,Lucky ve 3.üncü çocuğu Tim doğunca karısı Jane yakında öleceğini düşünüp,bunu tasa ettiğinden çocuklara destek olması için eve kilise orgunu çalan Jones'i alarak bir oda vererek!!! ölmesini beklediklerini anlatıyor.Ne kadar itiraz etse de ölünce çocuklara kim bakacak mantığı ile yıllar geçse de bir noktada dayanamayarak hemşiresi Elaine ile evi terk etmiş,1995 de de evlenmiştir. Bunun üzerine çocuk bakımın resmi devam ettirmek için Jane ve Jones'te 9 ay sonra evlenmişler:))12 yıl süren aşk çekilen sağlık sıkıntıları sebebiyle son bulup,sonra bakıcısı ile devam etmiştir.
Bu süreç içinde yakalandığı ALS hastalığına karşı veriği mücadelesini ve tüm olumsuzluklara karşı geliştirilen teknolojik yazılımlar sayesinde kaybettiği konuşma hareket duyularını normale çevirmeyi başarmıştır.Bu engebeli hayatta Kara delikler Zamanın kısa tarihi gibi önemli çalışmalara imza atan gençliğinde arkadaşlarının Einstein diye çağırdığı espirili dahi.
Ekim ayında arka arkaya üç tane Dominik Cumhuriyetinde geçen ve diktatör Trujillo’nun iktidarında yaşanan acı olayları aktaran kitaplar okudum. Bunlardan sonuncusu, Oscar Wao’nun Tuhaf Kısa Yaşamı’ydı. 2008 Pulitzer ödüllü bu roman, Oscar adındaki ‘nerd’ diye ifade edilen (Dilimize inek olarak çevrilse de tam anlamıyla karşılamıyor bence) bir gencin hayata adapte olma, varolma çabasını ve aynı zamanda aşkı arayışını temel alıyor. Oscarın ablası Lola, annesi ve anneannesi ile dedesinin de hazin hikayeleriyle birleştiriyor yazar anlatımını. Böylece aslında her bölümde yapboz gibi ailenin bir parçasını tanımış ve kimin neden, nasıl davrandığını çözmeye başlamış oluyor okuyucu.
Dominik’te yaşanan acılara, aile sorunlarına bakış sağlıyor yazar ve yazarın espirili dili dahi yaşanan olayların hüznünü hafifletmiyor hiç. Ailelerin genç kızlarını Trujillo’dan koruma! çabası, haksız yere hapse atılanlar, işkenceler, haksız yere mala el koymalar.. Trujillo döneminde yaşanan korkunç acılar.
Genel olarak romanın konusu ve aktardıkları ilgi çekiciydi. Ancak kitap oldukça akıcı bir uslupla yazılmış olsa da, yazarın sıklıkla argo kelimeler ve sokak dili kullanmasını pek sevemedim.