Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
"Leyla kendini şu tencerelerden, tavalardan daha üstün hissetmiyordu; bir köşede unutabileceğin, sonra, canın istediği an üzerinde hak iddia edebileceğin bir eşya mıydı o?"
970 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
5 günde okudu
Kitap ile alâkadar bir kaç cümle..
İslam'ın bir toplum ve devlet düzeni olarak savunulduğu çağımız da, İslam'ın ekonomik hayata getirdiği açıklama da giderek araştırma konusu olmaktadır. İnsanı tabiattan, hayatı ekonomiden soyutlamayan bir dinin, kendi matığına ve dünya görüşüne uygun bir ekonomik sistemi de öngörmesi doğal ki kaçınılmazdır. Esasında ilk devirlerden beri
İslam Ekonomi Doktrini
İslam Ekonomi DoktriniMuhammed Bakır Es-Sadır · Hicret Yayınları · 19782 okunma
Reklam
Tolstoy’un "İnsan Ne ile Yaşar" adlı kitabında, çiftçi Pahom’un hazin ve ibretlik öyküsü yer alır. Sıradan kendi halinde bir çiftçi olan Pahom, daha zengin bir hayatın hayalini kurmaktadır. Uzak bir yerlerde, cömert bir reisin karşılıksız toprak verdiğini duyunca, daha çok toprak elde etmek için reise gidip talebini iletir. Gerçekten de Reis herkese istediği kadar toprak veren cömert biridir. Pahom’a “Sabah güneşin doğuşundan batışına kadar katettiğin bütün yerler senin fakat güneş batmadan yeniden başladığın yere dönmen lazım.” der.“Yoksa bütün hakkını kaybedersin.” Pahom güneşin doğuşuyla beraber başlar yürümeye. Tarlalar, bağlar, bahçeler geçer. Tam geri dönecekken gördüğü sulak bir araziyi es geçemez. Şu bağ, bu bahçe derken bakar ki güneşin batmasına az kalmış. Koşar, koşar, ama kesilir takâti.Halsiz adımlarla yürümeye devam ederken, Pahom’un burnundan kanlar damlamaya başlar. Tam başladığı noktaya yaklaşmışken, bir an yığılır yere ve bir daha kalkamaz… Reis olanları izlemektedir. Çok kereler şahit olduğu olay yeniden vuku bulmuştur.Adamlarına bir mezar kazdırır. Pahom’u bu mezara gömerler. Reis Pahom’un mezarının başında durur şöyle der: “Bir insana işte bu kadar toprak yeter!” Mütemadiyen biriktirmek istiyoruz. Yiyemeyeceğimiz kadar erzak, giyemeyeceğimiz kadar kıyafet, kullanamayacağımız kadar eşya..
Köyden getirdiğimiz eşyayı odalardan birinin bir köşe­sine yığdık. Ah o eşya .. Ne kadar zavallı .. Ne kadar mahzun .. Ne kadar yabancı.. Ne kadar garib .. Ve ne kadar yerini yadırgadı. Ve tahmin olunacağı gibi bir daha tarafımızdan hiç kullanılmadı.
Bencede Var ;))
Her gün bu kadar güzel mi bu deniz? Böyle mi görünür gökyüzü her zaman? Her zaman güzel mi bu kadar, Bu eşya, bu pencere? Değil, Vallahi değil; Bir iş var bu işin içinde.
Mevzubahis bile değilim eşya gibiyim
Reklam
Pek eşya yok ama rica ederim evinizde gibi davranın. İtalyan kahvesi mi yoksa Türk kahvesi mi istersiniz? Hangisi kolaysa. Sadece öğütülmeleri farklı. Kabinde ne yaptığını görmek için o tarafa gittim. Bakır cezvedeki kahve iki kere kabarmıştı.
161 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
9 günde okudu
BU BENİM HİKAYEM;
Seninle tanıştığım güne şükürler olsun.Çok mutluyum seni tanımaktan canım yazar...derim ve başlarım birşeyler karalamaya müsadenizle... Uzakdoğu edebiyatı okumayı seviyorum.Onların kültürlerini öğrenmek gelişmeme katkı sağlamasından mutluluk duyuyorum. Hepimizin kendine göre özel hikayeleri vardır mutlaka.Yıllar geçse de hiç ummadığımız zamanda su yüzüne çıkan anılarımız.. Bazen bir kelime,bazen bir melodi bazen bir bir söz belki de eşya...Derinler de ki anıları su yüzüne çıkartıp düşünmek o yıllara gitmek... Kaç yaşında olduğumu sizinle paylaşmadım ama savaş sonrası çektiğim acılarıma geri döndüm kızımın beni ziyarete gelmesiyle birlikte.Bu da demek oluyor ki çok ama çok uzun yıllar önceydi anlattıklarım,paylaştıklarım... Hikayemi dinlerken,zaman yolculuğu yaparken kafanız karışmasın lütfen çok sık geçmiş ve şimdiki zaman arasında geçişler yapıyorum ama beni etkileyen olaylar örgüsünü hatırlamak iyi mi geldi ruhuma kötü mü geldi bilemedim.Bir evlat acısı çekmiş annenin ölen yavrusunu hiç unutmaması hep derinlerde saklanan acıyı yıllar sonra su yüzüne çıkarması ne kadar harika olabilir ki...Takdiri size bırakıyorum. Savaşta sadece tek kızı kalmış onunla yaşam mücadelesi veren arkadaşımla da tanıştıracağım size onun yorumunu size bırakıyorum.Kızına karşı ilgisizliği vurdumduymazlığı ve sırlarla dolu olmasını üzerinden yıllar geçse de hala çözmüş değilim. Hikayemi sizinle başbaşa bırakıyorum. Sevgiyle Kalın lütfen. Haa bu arada ben "ETSUKO" memnun oldum.
Uzak Tepeler
Uzak TepelerKazuo Ishiguro · Yapı Kredi Yayınları · 20181,570 okunma
112 syf.
8/10 puan verdi
Dokuzuncu hariciye koğuşu bir Türk edebiyatı klasiği. Peyami Safa kendi çocukluğunda yaşadığı bir hastalıktan esinlerek yazmış. Kendi hayatindan yola çıkarak yazdığı icin psikolojik tahlil yönü çok kuvvetli. Benim çok keyif alarak okudugum bir kitap oldu. Konusu bir yana, anlatımı da şahaneydi. 1 saatte bitecek bir kitap, okumanızı öneririm. #alıntı "Nüzhet bana yalan söyledi. Dünyanın hiç bir Nuzhet'i yalan söylememelidir. Öyle bir yaşta idim ve öyle bir mizaçta idim ve çocukluğumda o kadar az oyun oynamıştım ve aldatmasını o kadar az öğrenmiştim ki, yalan bana suçların en ağırı gibi geliyordu; ve bir yalan söylendiği zaman insanların değil, eşyanın bile buna nasıl tahammül ettigine şaşıyordum. Yalana her sey isyan etmelidir. Esya bile: Damlardan kiremitler uçmalıdır, ağaçlar köklerinden sökülüp havada bir saniye içinde toz duman olmalıdır, camlar kırılmalıdır, hatta yıldızlar düşüp gökyüzünde bin parçaya ayrılmalıdır filan."
Dokuzuncu Hariciye Koğuşu
Dokuzuncu Hariciye KoğuşuPeyami Safa · Ötüken Neşriyat · 2022102,4bin okunma
Can Sıkıntısı
Önünüze dikilmiş gereksiz bir varlık ya da eşya gibiydi bu. Tıpkı bazen gözünüzün önünde duran, ama konuşmanın coşkunluğuna kapılarak düzeltmeyi akıl etmediğiniz bir aksaklığa benziyordu; yere düşmüş bir mendil, rafa kaldırılmış bir kitap vs. gib...
Geri199
1.000 öğeden 991 ile 1.000 arasındakiler gösteriliyor.