Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Sevgi bazen de fedakarlık mıydı Jonah..
" Evet, gitmesi canımı yakmıştı. Zamanlaması daha iyi olabilirdi. Fakat başka birini, delicesine âşık olabileceği ve birlikte gerçek bir hayat kurabileceği sağlıklı birini, bulma isteğiyle benden ayrıldığı için onu affettim. "
Sayfa 52 - E PUB - Lapis YayıncılıkKitabı okuyor
Evet, derin uykular bazen rüyaları siler süpürür ama uyanıkken de hiçbir zaman iyice uyanık değiliz, o zaman da nice hayallerimiz, ki uyanık rüyalardır ve rüyalardan beterdir, kaybolur gider.
Reklam
Gecikme
birlikte yürümenin adımları bizi yıllar sonra aynı sokaklara çıkaran gecikmiş zamanlara ayarlı pusu hayatımızı kurgulayan kayıp kader duygusu yaslandığımız anıların benzerliği bizi birbirimize imkân kılan evet, geç kaldık tanışmakta evet, eskisi kadar genç değiliz ama ne çıkar bundan? bir şişe şarap, bir koyu akşam yılların açığını kapatmaya yeter bazen yetmese de boş ver geleceğe kalmayacak küçük soluklu şiirler gibi kamaşan bir andır yalnızca okunduğunda güzel bulunan
Sayfa 21 - MetisKitabı okuyor
İstidraç tesellisi
İnsanı mutlu eden sahip oldukları değil, Rabbiyle birlikteligidir. Onu perişan edecek olan da kaybettikleri değil, Rabbimizle yakınlığını yitirmesidir. Cenab-ı Hakk, Firavun'a kesintisiz bir sağlık ve hükümdarlık vermiştir. Firavun'un hayatında rast gitmeyen bazı şeyler olsaydı, belki de halini sorgular, ilahlık iddiasından vazgeçer ve Rabbini bulabilirdi. Evet, Allah bazen nimetle cezalandırır, bazen de musibetle ödüllendirir...
Elimizden gelen
Evet çalışkanlık pek mühim, çok erdemli. Ama onu her an, her yere yanımızda götürmek zorunda değiliz. Listemizdeki her şeyi başarmak zorunda değiliz. Ne isek o olmak da yeterince güzel ve değerli. Elimizden geldiği kadar olmak. Elimizden geldiği kadarını yapmak. Bazen sadece bir ağaca yaslamak sırtımızı, baharın yaptıklarına hayran olmak için... Güzelliği yaşamak. Tek bir şeye başlayacaksak da güzel bir şeye başlamak. Gerisini Şems-i Tebrîzî söylesin: Bir şey yap. Güzel olsun. Çok mu zor? O vakit güzel bir şey söyle. Dilin mi dönmüyor? Güzel bir şey gör. Veya güzel bir şey yaz. Beceremez misin? Öyleyse güzel bir şeye başla. Ama hep güzel olsun. Çünkü her insan ölecek yaşta. Geç kalmayasın... Ege
En uzun alıntım olabilir ama kalbimi yormasından daha uzun değil…
“Bana berbat bir sürprizler yumağı olmaktan korktuğunu söylemiştin, hatırlıyor musun?… Değilsin. Ama seninle birlikte olmak, muazzam bir manzaranın parçası olmak gibi. Ormandasın sanıyorsun ama bir anda değişiyor, çayıra dönüyor, ya da yağmur ormanına, buz uçurumlarına. Hepsi çok güzel ama bir o kadar da yabancı, elinde harita yok, bir ortamdan diğerine nasıl bu kadar hızlı geçtiğini anlamıyorsun, bir sonraki dönüşümün ne zaman olacağını bilemiyorsun, üstünde hiç araç gereç yok. Yürüyorsun sen de, karşına çıkana uyum sağlamaya çalışıyorsun ama ne yapacağına dair en ufak bir fikrin yok, ara ara hatalar yapıyorsun, kötü hatalar. İşte bazen böyle geliyor bana.” Susuyorlar. “Yani esasında bana diyorsun ki sen Yeni Zelanda’sın.” Jude’un şaka yaptığını bir saniye sonra anlıyor, anlayınca da rahatlayarak, kederlenerek kahkahayı basıyor, Jude’u kendine çevirerek öpüyor. “Evet” diyor “Evet, Yeni Zelanda’sın sen.”
Sayfa 615 - Doğan kitapKitabı okudu
Reklam
Julia, ona doğru kıvırta kıvırta yürürken Clay'in göğsünden bir hırıltı yükseldi. Onun mükemmel be- deni; Clay'in hiçbir zaman bıkmayacağı bir şeydi. Julia durdu, ellerini onun omuzlarına koydu ve göğüsleri Clay'in yüzüne değene kadar eğildi. Bir sıcaklık tüm bedenine yayıldı ve Clay, ona ulaşmaya çalıştı, ona dokunmaya can
Sayfa 293
“İnsan bazen kendi içindeki gizli kapıların bile yerlerini bilmiyor. Bazen bir rastlantıyla ya da karşısına beklenmedik bir anda çıkan biri sayesinde öğreniyor. Tıpkı o gizemli eski zaman kentlerine, sonsuza dek bütün kötülüklerden, yabancılardan, bilinmeyen güçlerden gizlenmeye çalışan bir kralın tapınağına girmiş gibi, duvarlara yazılı okunamayan sözcüklerle, bilinmez dillerle, çözülmemiş resimlerle, size ne anlatmak istediğini anlayamadığınız işaretlerle karşılaşıyordunuz. Ama belki de asıl yanıltıcı olan, bütün bu unutulmuş sözcüklerin, işaretlerin, şifrelerin sizin bildiklerimize benzemesiydi. Evet, benzer ama aynı değil. Sözdizimi herşeyi değiştiriyordu. Bu işaret, binlerce yıl sonra bambaşka bir anlama geliyordu. Çok tanıdık sandığınız sözcükler aslında çözemediğiniz bir başka hikâye anlatıyordu. Ama biliyor musunuz bence, en güzel an oydu işte. Binlerce yıl sonra ilk kez dokunulan bir kapının açılışı sizi ürpertici bir rüyanın içine çağırdığı an…”
Evet, yolculuğun sırasında, sırtına, taşımak zorunda kaldığın şeyler yüklenmiş olabilir. Bu yükü taşıdığın için kendini sev. Bazen yolunu şaşırdığın için ken­dini sev. Bu sensin. Seni sen yapan şeyler bunlar. Seni insan yapan, harika bir insan yapan şey budur. Eğer mükemmel olmasaydın, şimdi burada olmaz­dın. Dürüst olalım, mükemmel biri kimin umu­rundadır ki? Mükemmel insanların yaptığı tek şey, başkalarında aşağılık duygusu uyandırmaktır. Ku­surlarını kabul etmek, onları benimsemek senin için ne kadar kolay olursa, içinde oluşan mutluluk duygusu o kadar kusursuz olacaktır.
«Evet, babamın iyi bir mizah duygusu vardı. Başka duygusu da yoktu. Annem o sürücüyle kaçtığında, babam tek duygusunu kaybetti. Sonraki yirmi iki yıl boyunca duygusuz yaşadı. Sadece bazen sinek öldürdüğünde onlara annemin ismini verdiğini hatırlıyorum. Stoyana. Bu adı anneme durması, kalması için vermişlerdi.»
Sayfa 23
1.000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.