Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
TÜRKİYE Batı ile İslam dünyası arasındaki ilişkiler, bölgede ve dünyanın geri kalanında savaş ile barışın kaderi büyük ölçüde Türkiye'nin geleceğine bağlı. 2030 yılından önce 100 milyonluk nüfusa ve yüzyılın sonundan önce 150 milyonluk nüfusa ulaşabilecek bu ülkenin karşısında üç gelecek olacak: 1- Avrupa Birliği'ne kabul edilirse, eksik olan Müslüman boyutunu katıp, Birliğin evrensel misyonuna tekrar kavuşmasını sağlar. Türkler bugün bu seçenekten yana; 2- Orta Asya'da biraz da Amerikan petrol şirketleri adına yöneteceği bir imparatorluğun merkezine dönüşür. Eğer Türkler, Avrupa yolunun sonsuza dek onlara kapalı olacağına inanırsa, eninde sonunda bu ikinci seçenek gerçekleşir. 3- Biri Avrupa'da, diğeri Orta Asya'da üçüncüsü de Güneydoğusunda olmak üzere ÜÇ PARÇAYA AYRILABİLİR. Birinci çözüm Avrupa için, ikincisi ABD için en iyi seçenek olur. Üçüncü çözümse; eğer barışçı bir şekilde gerçekleşmez ise DÜNYADAKİ FOSİL ENERJİ kaynaklarının yarısı bulunan bölgede uzun süreli bir kargaşa ortamı başlatabilir.
Sayfa 289Kitabı okudu
İslamiyet ile Masonluk bağdaşır mı? Cengiz Özakıncı'nın dediği gibi: " Ülkeyi perde gerisinden Masonlar, perde önünden İslamcılar yönetiyorsa, bu durumda perde gerisindeki Masonların ülkeyi perde önündeki İslamcılar aracılığıyla yönettikleri düşünülebilirdi. " * Muhammed Salim Abdullah, Almanya İslam Konseyi Başkanı olduğu 1994'te Milli Görüş Vakfı ile çalışırken, mason olan şöhretli müslümanların isimlerini sayıyordu. * Muhammed Salim Abdullah'ın kendisi de masondu. * 1996 yılından bu tarafa Pfalz Eyaleti'nde Zweibrücken Locası'na kayıtlıydı. Bu locanın 17 numaralı yıllığında, 1980 de yayımlanan yazısının başlığı " İslam'da Masonluk İzleri " idi. * Demek ki, buradan bir tesbit yapabiliriz. Masonluk, milli değerlere karşıdır. Evrensel değerleri savunduğunu iddia eder. Bazı siyasi ümmetçiler-İslamcılar da milli değerlere karşı aykırı görüşleri her fırsatta dile getirmiyorlar mı? * Şimdi sözümüzü bir soru ile bitirelim. Günümüzde, İstanbul'daki camilerimizin birinde, Cuma günü Müslümanlara, Cumartesi günü Sabataylara vaizlik yapan hem tarikat mensubu, hem de Mason locası üyesi bir Hoca Efendi var mıdır? Cevabı: EVET
Sayfa 449450Kitabı okudu
Reklam
İslami bir perspektiften bakıldığında milliyetçiliğin hiç bir şekli meşru değildir; çünkü milliyetçilik, milleti ve milliyeti en yüksek değer kabul eder ki bu, din ve ümmeti en yüksek değer kabul eden İslam'ın ilahi ve evrensel ruhuyla çatışma halindedir.
İslam'ın tıbba yaklaşımı, evrensel bütünlük içinde insanı ele alan bir yöntemdir.Zira, tıbbın konusu olan insan, bütün var oluşu, kendi içinde ve özünde özetleyen bir mikrokozmostur yani "küçük alem"dir." İnsan var oluşun sembolüdür" anlamına gelen "El insanü remzu'l vücud" teması nedeniyse varlık kavramının anahtarının insan olduğu fikri yaygındır.Müslüman hekimler tıbbın prensiplerini, varlık prensibi ve onun açılımı ile ilgili bilimlerde kısaca metafizik (irfaniyet) ve kozmolojide aramışlardır.
Aliya İzzetbegoviç
İslam'da daima insanları ayırmak yerine birleştiren ve Yüce Kur'an'ın öğrettiği üzere hepimizin tek bir erkek ve tek bir kadından yaratıldığını teyit eden o evrensel değerlerin peşine düştüm. Dolayısıyla hepimiz aynı soydanız ve kabile ile halklara, yine Yüce Kur'an'ın buyurduğu gibi, birbirimize kötülük yapmak için değil, "birbirimizi tanıyabilmek için" ayrıldık.
Ne yazık ki okuyup düşünerek kendilerini büyütmek yerine İslâm'ın evrenselliğini küçültmeyi tercih eden ekipler yetişti ve bu ekipler ikiyüzlü eyyamcı siyasetler tarafından İslam adına ahkam kesme mevkiine getirildi. Bu ekiplerin Atatürk gibi evrensel bakış açıları olan bir ruhu hiçbir sıkıntıya düşmeden anlamaları beklenemez. Kendi idrak ve bilgi çaplarını büyütemeyenler İslam ile uyuşmak için onu küçültmek zorunda kaldılar.Ama işin böyle olduğunu itiraf haysiyetini gösteremediklerinden eksiklerini dinin yüceliklerini kirleterek kapatma yoluna gittiler.
Reklam
Milattan önceki bin yıl, üç ayrı evrensel düzenin ortaya çıkışına sahne oldu. Bu düzenlerin takipçileri, tarihte ilk defa tüm dünyanın ve tüm insan ırkının tek bir sistemle yönetilen tek bir birim olduğunu hayal edebiliyordu. Herkes, en azından potansiyel olarak “biz”di, artık “onlar” yoktu. İlk evrensel düzen ekonomi üzerinden yükseldi:
Bildiğimiz ilk tektanrılı din, MÖ 1350'de Firavun Akhenaten, Mısır panteonundaki ufak tanrılardan biri olan Aten'in, evrenin gerçek üstün gücü olduğunu ilan ettiğinde ortaya çıktı. Akhenaten Aten'e tapınmayı kurumsallaştırarak devlet dini haline getirdi ve diğer tüm tanrılara tapınmayı sınırlamaya çalıştı. Bu dinsel devrim başarılı
Sayfa 215Kitabı okudu
İslam; -insan türünün değer ve ideallerine dayanan evrensel bir din olarak- milletlerin varlığı, özgürlüğü ve asıl oluşunu destekleyerek, faşist ve rasist yöntemlerle milletleri birbirlerinin canına kastettirmek veya her birini, ötekinden korkup kaçarak kendini parlatmaya kışkırtmak ve kendi kavminin dar dört duvarına hapsetmek ya da milletlerin doğal ve tarihsel hasletlerini ve asaletlerini imha ve inkar ederek hepsini rengini kaybetmiş reaya haline getirmek ve halife veya papa adına Allah'a veya Mesih'e vekaleten Allah'ın kulları üzerinde mutlak saltanata sahip emperyalist bir güç için kimliksizleştirmek yerine, dünyanın tüm bağımsız ve özgür milletlerini insani idealleri gerçekleştirme, tecrübeleri ve girişimleri çeşitlendirme ve iradeleri özgürleştirme kanalıyla büyük bir ilahi aşka ve insan türünün tekamülü için cihada katılma yolunda çaba göstermeye davet eden evrensel bir çehrenin numunesidir.
Mustafa Kemal Paşa, yalnız Tunus'ta değil, kaç zamandır bütün mazlum ülkelerde, kurtuluş özlemini temsil ediyor, 'Asya ırklarının kurtarıcısı', 'İslamın Kahramanı', 'Doğunun Kahramanı', 'Milliyetçiliğin babası', 'İslam dünyasının en iyi evladı', 'Çağın en büyük adamı' gibi adlarla anılıyordu. Bütün Müslümanların ve sömürgelerin ortak kahramanıydı. İslam tarihinde yüzyıllardır bu kadar evrensel olmuş hiç kimse yoktu.
Sayfa 386Kitabı okudu
Reklam
İlerici, gerici her türlü akımların tekelini ellerinde tutan bir küçük yarı-aydın çetesi, yıllardır kendini yenileme gereğini duymadığı için bugün artık yerini kaybetmemek için ancak bezirgân oyunlarıyla ayakta durmaya çalışmaktadır. Yıllardır halkı ve aydın potansiyelini hor gördüğü için kendini geliştirmek için parmağını oynatmamıştır. Bugün
Sayfa 134
Kabiloğullarına karşı Habiloğullarının boynuna borç olan ilk intikamın veraset temeline dayandığını görüyoruz. Bu kan da tıpkı nesilden nesle ahir zamana kadar tevarüsle devredilen kan dökme gibi nesilden nesle kalıtsal olarak geçer. Şia'ya göre İslam tarih felsefesinin sonu neresidir? Bu tarih bizim tanıdığımız tarihtir. İnsanın hakikati değil, tarihtir. İntikam ve intikamın intikamını alma temeli üzerine kurulmuş olan bu iki zıt kutuplu tarih ne zaman sona erecektir? Yine de intikamla. Çünkü ahir zaman, evrensel kıyam, insanlığın kurtuluşu, adaletin gerçekleşmesi, barış, kardeşlik; bütün bunlar vardır. Fakat bütün insanlık tarihini şekillendiren intikam ve intikam alma ilişkisinden insanı kurtaran o son kurtarıcının en büyük lakabı intikam alıcıdır. Neyin intikamını alıyor? Herkes: "Şehitler efendisini öldürenlerin intikamını" diyor. Hayır, Habiloğullarının boynuna yüklenen intikamın intikamını.
Sayfa 103Kitabı okudu
İslam, düşünmeyi insana sürekli olarak bir ödev bilmiştir. Kur’an yüzlerce âyette, bu ödev üzerinde durur. Düşünmeğe çağırır. Işığa koşan bir kelebeğin o telaşlı halinden, geceyi, bir dalgayı yararcasına aşan yarasadaki o dalgalı yürüyüşten, baharda gülün birden bire açılışından, sonbaharda bütün bir tabiatın ölüşünden, evrensel bir kefen gibi varlığı bürüyen kıştan, peygamberleri dinlemediği için zamanın kılıcıyla toza ve küle çevrilen medeniyetlerden, ölümden ve ölüm ötesinden, mezardan, doğumdan ve çocuktan, yeraltından, ayın üstündeki altın tozlara kadar düşünmek, insana, Yaratıcı tarafından bağışlanan en soylu bir özellik değil midir?
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.