Müslim’in rivayet ettiği bir kutsî hadiste (bk. “Salât”, 38) Allah Teâlâ’nın, “Namazı (Fâtiha’yı) kulumla kendi aramda yarı yarıya paylaştım ve kulum dilediğini alacaktır” buyurduğu ifade edildikten sonra şöyle
devam edilmiştir: Kul (namazda Fâtiha’yı okurken)
“Hamd âlemlerin rabbi Allah’a mahsustur” deyince Allah, “Kulum bana hamdetti” buyurur.
Kul “rahmân ve rahîm” deyince Allah, “Kulum beni övdü” der.
“Ceza gününün tek sahibi” deyince “Kulum benim
yüceliğimi dile getirdi” der.
“Ancak sana ibadet eder ve yalnız senden yardım dileriz” deyince “Bu, kulumla benim aramda ortak
olan kısımdır ve istediği kulumun olacaktır” buyurur.
Kul “Bizi dosdoğru yola ilet; nimetine erdirdiklerinin yoluna; gazaba uğramışların yoluna da, doğrudan sapmışların yoluna da değil!” deyince Allah, “İşte bu, yalnızca kuluma aittir ve kuluma istediği verilecektir” buyurur. “Duamızı kabul buyur, böyle olsun, bizi eli boş çevirme” mânasına gelen “âmin” sözü, dilleri ne olursa olsun bütün müslümanların, hatta semavî din mensuplarının ortak ifadeleri haline gelmiştir.
Kul herhangi bir davranışta bulunurken, önemli bir işe teşebbüs ederken önce eûzü çekerek muhtemel olumsuz etkileri defetmekte
sonra da besmeleyi okuyarak “kendinin tek başına yeterli olmadığını, başarı ve gücün ancak Allah’tan gelebileceğini, Allah’ın yeryüzünde halife kıldığı bir varlık olarak O’nun mülkünde, O’nun adına tasarrufta bulunduğunu, asıl mâlik ve hâkim olan Allah’ın koyduğu sınırları aşarsa emanete hıyanet etmiş olacağını...” peşinen kabul etmekte ve bundan güç almaktadır.
Bu surede ma'bûd olan Allah Tealâ üç isimle tanıtılmıştır. Bu üç isim Allah'ın güzel isimlerinin ve yüce sıfatlarının mihveri ve medârı olan Allah, Rabb ve Rahmân isimleridir. Bu sure ilâhlık, rablik ve rahmet üzerine kurulmuştur. "Sadece ve sadece sana ibâdet ederiz" cümlesi ilâhlığa mebnidir. Yalnzca senden vardım isteriz." Rablik esasına dayanmaktadır. Doğru yola hidâyet istemekse Allah'ın Rahmet sıfatıyla olur. Hamd (hamd edilme) vasfı ise O'nun bu üç ismiyle ilgilidir. O, ulâhiyetinde, rubûbiyetinde ve rahmetinde de övülmüştür.
o Ganiyy-i Mutlak'ın servetinin çokluğunu ve rahmetinin genişliğini göstermesine karşı fakr u hâcetlerini izhar edip, dua edip istemekle mukabele edip *** وَاِيَّاكَ نَسْتَعٖينُ dediler.
Sözler
Bir gün Rasûl-i Ekrem, Cebrâil ile otururken yeryüzüne ilk defa inen bir melek huzûruna gelmiş ve “Sadece sana verilen, daha önce hiçbir peygambere verilmeyen iki nur sebebiyle seni tebrik ederim.” demiş ve bu iki nûrun Fâtiha sûresi ile Bakara sûresinin son iki âyeti olan “Âmenerrasûlü” olduğunu bildirmiştir.
[45]
(Mekke'de nâzil olmuştur. 7 âyettir.)
(1) Rahmân ve Rahîm olan Allah'ın adiyle.
(2) Hamd, Alemlerin Rabbi olan Allah'a mahsûstur.
(3) Rahmân (Dünya'da mü'min ve kâfir bütün kullarına acıyan) ve Rahîm'dir (Ahiret'te yalnız mü'min kullarına acıyandır.)
(4) (Ahiret'te herkesin hesaba çekilip; yapılan iyilik ve kötülüklerin karşılığının verileceği) Hesab ve Cezâ Günü'nün Hâkimi'dir.
(5) Ancak Sana ibâdet ederiz.. (İbadetle hedef tuttuğumuz asıl maksad, Allah Teâlâ'ya, hiçbir eş tutmayarak ancak O'na kulluk etmek, O'nu takdîs etmek, O'nun şanını yüceltmek, hoşnûdluğunu ve binnetice ecrini kazanmaktır.) Ve ancak Sen'den yardım dileriz. (Bütün işlerimizde yardımı ancak Cenâb-ı Hakk'tan isteriz. Allah Teâlâ dâimâ yardımcımızdır.)
(6) Bizi doğru yola hidâyet et. (Bizi doğru yolda sâbit kıl. Bu yoldan maksad, İslâm'dır. Kur'ân-ı Kerîm ve as içindeki hükümlerdir.)
(7) O kendilerine ni'met (haz ve saâdet) verdiklerinin (Enbiyâ ve sıddîklardan, şehîd ve sâlihlerden in'âm ettiğin dostlarının) yoluna. Gazabına uğrayıp İslâm'ı terkedenlerin (Yahûdîlerin) yoluna değil, hevâ ve hevesine uyup doğru yoldan azmışların (Hıristiyanların) yoluna da değil.
(*) Kur'ân-ı Kerîm'in ilk sûresi olduğu için "Açan" ma'nâsına "Fâtiha" denmiştir. Kur'ân-ı Kerîm'in esasları bu sûrede özetlenmiştir. Aynı zamanda duâ ve münâcât olduğu için Fâtiha okunduktan sonra, "Âmîn Kitabı okuyor
Fatiha sûresi, milyarlarca Müslüman tarafından, bir günün beş vakit namazında kırk defa tekrarlanmaktadır. Altmış yaşındaki bir Müslüman, ömür boyunca Fatiha Süresi'ni bir milyondan fazla okur da yine doyamaz ve ölürken yavrularına Fatiha göndermeleri için vasiyet eder. Varisleri mezar taşına 'ruhuna Fatiha' yazdırarak gelip geçenden Fatiha isterler.
"Ancak sana kulluk eder,
ancak Senden yardım isteriz."
Fâtiha Sûresi, 1:5.
demekle bütün mahlukat namına kâinatın cemaat-i kübrası ve cemiyet-i uzmasındaki ibadat ve istianatı ona takdim etmek…
(Sözler 53.sh - Risale-i Nur)
Übey b. Ka'b (r.anh) anlatır: Allah Resûlü'nün yanında otururken bir bedevî geldi ve: "Yâ Resûlallah! Bu benim kardeşimdir, şiddetli ağrıları var." dedi. Resûlü Ekrem, "Neresi ağrıyor?" diye sordu. Adam da, ona cinlerin musallat olduğunu söyledi. Peygamberimiz, "Onu benim yanıma getir." dedi. Hastayı önüne oturttu. Ona Fatiha Sûresi'ni, Bakara Sûresinin ilk dört âyetini, Bakara Sûresi'nin 163. âyetini, Ayetü'l-Kürsi'yi, Bakara Sûresi'nín son üç âyetini, Âl-i imrân Sûresi'nin 18. âyetini, Arâf Sûresi'nin 54. âyetini, Müminûn Sûresi'nin sonlarındaki 114. âyetini, Cin Sûresi'nin 2. âyetini, Sâffât Sûresi'nin başından 10 âyeti, Haşr Sûresi'nin son üç âyetini, ihlâs sûresini ve Muavvizeteyn (Felak, Nâs) Sûrelerini okudu. Hasta adam, sanki hiçbir şikâyeti yokmuş gibi ayağa kalktı."
Birçok âyetin okunması müstehaptır. Bu âyetlerin faziletletine dair haberler vardır.
O âyetler şunlardır:
-Fatiha Suresi
-Âyet-el-Kürsî
-Bakara Suresi'nin sonu olan 285 âyetinden (Âmenerresûlü'den başlayarak)
-Âl-i İmrân'ın 18. Âyeti
-Tevbe Suresi'nin 128. Âyetinin sonuna kadar
-Fetih Suresi'nin 27. Âyetini de sonuna kadar
-İsrâ Suresi'nin 111. Âyetinin sonuna kadar
-Hadid Süresi'nin ilk beş Âyeti
-Haşr Sûresi'nin sonundan üç âyet
Doğru yola hidayet olunmayı istemek her kula en çok farz olan duadır. Kulun hidayete her şeyden fazla ihtiyacı olduğu için, gece gündüz her namazda kendisine en çok düşen dua, bu duadır. Bu duanın yerini hiç bir şey tutmaz.