Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Ahmet Ünal

Çocuklar ve torunlar hayran olmak için gözlemlerler ve kalıtımın onlara verdiklerini öğrenmek ve geliştirmek için hayran kalırlar
Reklam
İnsan henüz epeyce gençse ve yaşam denen müzik parçası hâlâ açılış notalarındaysa, yaşamın şurasını burasını değiştirip yeniden yazabilir, karşısındakiyle motif değiştokuşu yapabilir (Tomas'la Sabina'nın melon şapka motifiyle yaptıkları gibi); ama Franz ile Sabina gibi daha geç yaşta karşılaşan iki insanın müzik parçaları az çok tamamlanmıştır ve her motif, her eşya, her sözcük her biri için farklı anlam taşır.
Rastlantıların, sadece rastlantıların söyleyecek bir sözü vardır bize. Gereklilikten doğan, olmasını beklediğimiz, günbegün yinelenen her şey dilsizdir. Sadece rastlantı bir şeyler söyler bize. Onun diyeceklerini Çingenelerin kahve falı bakması gibi karineyle çıkarırız.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
İçindeki arzuya kapılıp ziynet ve ihtişamın verdiği maddi zevkle gönül neşelerini, itiyatlardaki zarafetle his inceliklerini birbirine karıştırıyordu. Hint bitkileri gibi aşk için de hazırlanmış bir toprak, özel bir ısı gerekli miydi?.. Ay ışığında iç çekmeleri, uzun uzun kucaklaşıp öpüşmeleri, bırakılıveren ellere akan gözyaşlarını, vücudu kavrayan ateşleri, şefkatin verdiği rehavetleri; içlerinde özgür bir yaşam sürülen büyük şatoların balkonundan, perdeleri ipek, halısına ayak gömülen salonlardan, içi dolu çiçekliklerden, yüksek kerevetler üzerine kurulmuş karyolalardan, elmas pırıltılarından, kordonlu formalar giymiş uşaklardan ayırmaya imkân yoktu.
Emma'ya öyle geliyordu ki, ancak bir toprağa mahsus ve başka yerde tutamayan fidanlar gibi, saadet yetiştirmek de dünyada yalnız bazı memleketlere vergidir. İsviçre şalelerinin balkonlarına dirseklerini dayamak; yahut bıkkınlığını İskoçya'da bir küçük kır evi içinde gizlemek; yanında da arkasına uzun yırtmaçlı siyah kadife ceket, ayaklarına yumuşak çizmeler, başına sivri bir şapka giymiş, kolluklar takmış bir koca... Bunlar niçin, niçin ona da nasip olmuyordu?
Reklam
Geri Giden Saat
Geleceğin şimdiyi takip etmesi veya şimdinin geçmişi izleme ardışıklığı, Mutlak'tan bakıldığında tamamen keyfidir. Dün, bugün, yarın; şeylerin doğasında, sıranın niye yarın, bugün, dün şeklinde olamayacağına dair hiçbir sebep bulunmaz.
Kemalist ideoloji özellikle 1930'lardaki olgunlaşmış haliyle sınıfların varlığını inkar ederken halkçılık ilkesiyle parçaların bütün içinde eridiği organik bir toplum modelini veri alıyordu. Kemalist ideolojinin komünizm karşıtlığı, ulus inşa projesiyle yakından alakalıydı.
Sayfa 59
Eğer yaşamda bizi mutlu edecek şeyleri bize yeterince sağlamadığından ve kaçınılması mümkün onca acıya katlanmamıza göz yumduğundan bugünkü uygarlığı suçluyorsak, diğer taraftan bu uygarlığın kusurlarının kaynağını keşfetmeye çabalıyorsak bu bizim onun düşmanı olduğumuz anlamına gelmez çünkü bunu yapmaya hakkımız var.
Aslında artık bu evdekilere ve bütün adadakilere söylemesi gereken tek bir söz vardı. Bağıra bağıra "Kaçın, uzaklaşın!" demek istiyordu Bonkowski Paşa. Hastalığın Çin'de on binlerce kişiyi öldürdüğünü, bazı yerlerde ailelerin, köylerin, kabilelerin bütün nüfusunun daha ne olduğunu anlayamadan bir anda yok olduklarını Avrupalı doktorlardan işitmişti. Şimdi bütün bu kıyamet ve dehşetin bu sakin ve şirin adayı mahvetmesinden korkuyordu.
Sayfa 46
Padişah Abdülhamit Müslümanlığı öne çıkarırsa (zaten bu fiili durumdu), dünyadaki çeşit çeşit Müslüman kalabalıklarını ve devletlerini Batı'ya karşı yanına çekebileceğine, en azından Düvel-i Muazzama'ya gözdağı verebileceğine zaman zaman inanıyordu. Yani Padişah Abdülhamit bugün "siyasal İslam" dediğimiz şeyi kendi kendine keşfediyordu.
Sayfa 30
Reklam
Karantinayı kabul etmek Garplılaşmayı kabul etmektir ve Doğu'ya gittikçe bu çetrefilleşir.
Sayfa 23
O, zulme kızdığı zaman çok şirindi. Memleket adaletle idare edilseydi, simasını kaybeder, umumileşir, bakkal manalı, soğuk bir adam olurdu. Kaşını zulme çattığı vakit yüzü en kuvvetli çizgisini buluyordu.
Sayfa 44
-Şimdi düşün, Nazmi, melûl bir beyt-i hazin bir kelimenin üzerinde bir vakf-ı sekinâne ile bitsin, sonra mutantan bir kafiye diğer bir beyitin haşmet-i manâsına bir karar-ı muhteşem versin; bütün şiir bir yandan veznin emvâc-ı musikiyesine teslim-i nefs ederek dalgalanırken kafiyeler öteye beriye manidâr zemzemeler, ruh-perver nağmeler serpsin; sonra o şiirden bütün hayide teşbihleri, bütün o köhne cinasları çıkar; fikri o edâ-yı marûftan kurtar; işte benim eser... Ah, Nazmi, o eser yazılıp da intişar ettiği zaman Ahmet Cemil başka bir adam olacak... Öyle zannediyorum ki peri-i iştihar gelip makhûrâne, mağlubâne ayaklarımın altına atılacak; kendimi birden yükselmiş göreceğim, o zaman "Ben bugün şu toprak parçasının üzerinde birisiyim" diyebileceğim.
Sayfa 129Kitabı okudu
"Uyu, zavallı çocuk, yeşil eski çuhalı yazıhanenin kenarında, karanlık çamurlu sokaklarda, küçük nazlı çocuğun daima esneyen çehresi karşısında geçen o saat-i meşâkk u mihenden sonra şu sıcacak temiz yatağın içinde, münevver mai bir semanın bârân-ı elması altında, tuluunu beklediğin hurşid-i ümidi görmeye çalışarak; derin, uzun bir hâb-ı tesliyet-bahşâ ile uyu!...
Sayfa 101Kitabı okudu
"Kim-Olduğunu-Bilirsin-Sen onları öldürdü. Sonra da -asıl esrar burada işte- seni de öldürmeye kalktı. Temiz iş yapmak istiyordu herhalde ya da adam öldürmek hoşuna gidiyordu. Ama beceremedi. Alnındaki o izi hiç merak ettin mi? Sıradan bir kesik değil o. Güçlü bir kötülük dokundu muydu olur - ana babanın, evinizin bile icabına baktı - ama sana dokunamadı, bu yüzden ünlüsün, Harry. Birini öldürmeyi aklına koysun, o kimse sağ kalamazdı, bir tek sen yaşadın, zamanın en iyi cadılarını, büyücülerini öldürdü - McKinnon'ları, Bone'ları, Prewett'leri - sen ise bir bebektin daha, sağ kaldın."
Sayfa 55
35 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.