Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Başlamak her zaman bir feveran değil midir, başka türlü olmayacağından dolayı atılan adımdır yürümek değil, tutunmaktır, kola girmek değil. Ama bitiş yol ister, hep gitmek ve gide gide bitmek ister. Halbuki insan zaten bittiği için başlar, çaresizlikten ve başka yol bulamadığından başlar.
İletişim Yayınları
Feverân
Fışkırma. Coşma. Dilimize Arapçadan geçen kelime, kaynayıp fışkırmak manasındaki fevr kökünden türetilmiştir. Zaman içerisinde, kişinin ani öfkelenmesi ya da parlaması manasını da edinmiştir.
Sayfa 60 - Can Yayınları / 4· Basım: Şubat 2016, İstanbulKitabı okudu
Reklam
Günde kaç defa "Padişahım çok yaşa!" diye bar­bar bağırdığımız devrin Padişahı Sultan Abdülhamid II. gö­zümüzden yavaş yavaş düşüyordu. Tıbbiye’deki genç ve aydın hürriyet taraftarlarının sürgünlere gönderilip ocaklarına incir dikildiğini duydukça âdeta feveran ediyorduk. Bir gün bizim de başımıza böyle bir şey gelebilirdi. Devlet idaresinin iyi iş­lemediğini, suistimallerin alıp yürüdüğünü, memurların ve subayların maaşlarını alamadıklarını, buna mukabil saraya mensup sırmalı hafiyelerle tevabilerine maaşlarından başka keseler dolusu altın verildiğini haber aldıkça, Sultan Hamid’e esasen pek de kuvvetli olmayan güvenimiz büsbütün sarsılı­yordu.
Sayfa 32 - İnkılap ve Aka kitabevleri
Feveran ilhamdır bana çalar mâtem bestesini Merakım ufka yönelmiş, bekliyor Sûr'un sesini...
Güzel Tespit
Başladım da, bitiremedim de. Niye bitireyim ki, başladığım bitireceğim değildi ki, başlamak ölmemek için yaşamak ve öyle kalmak için değildi ki. Başlamak her zaman bir feveran değil midir, başka türlü olamayacağından dolayı atılan adımdır yürümek değil, tutunmaktır, kola girmek değil. Ama bitiş yol ister, hep gitmek ve gide gide bitmek ister. Halbuki insan zaten bittiği için başlar, çaresizlikten ve başka yol bulamadığından başlar.
Millet uyanmış, muğâlata ve cerbeze ile iğfâl olunsa da devâm etmeyecektir. Hakîkat telakkî olunan hayâlin ömrü kısadır. Feverân-ı efkâr-ı umûmî ile o tesvîlât ve muğâlatât dağılacak. Ve hakîkat meydâna çıkacaktır.
Reklam
Hakikat telâkki olunan hayalin ömrü kısadır. Feveran-ı efkar-ı umûmi ile o tesvilat ve muğalâtât dağılacak. Ve hakikat meydana çıkacaktır.
Divan-ı Harb-i ÖrfiKitabı okuyor
Deveran etmesi gereken feveran ediyor, tatlı yiyelim tatlı konuşalım.
Feverân
• Taşı bile çiçek açacak raddeye getirdiniz, Can suyu bu taş kalbime değdi artık. §|ayz
"Duygulanım" terimi, husule getirilmiş bir koşul anlamına gelir; Latince affectum, bana yapılan şey anlamına gelir. "Duygu" ise, patlayan ya da feveran eden bir şeye gönderme yapar: emotio=dışa doğru hareket. Duygulanım halinde duygulanıma maruzumdur: " Bana bunu o yaptı!"
Sayfa 125
Reklam
Gayretin neyeyse imtihanın o olacak. Hak seni meşgul olmak istediğinle meşgul kılacak. Taşların ezdiği buğday feveran etmiyor bak. Gayreti ekmek olmak. Bazen bir avuç buğday gibi azalmak gerek. Tohum olduğunu, toprağa düşüp eriyeceğini bilerek...
Bizim psikolojik hayatımız aslında tamamen birbirine ters iki harekete dayanmaktadır: A) dıştan içe doğru yöneliştir: Bu ruhun dışarıdan etkilenmesi halidir. B) içten dışa doğru yöneliştir.: Bu ise ruhun dışarıdan etkilendikten sonra çevreye tepki vermesidir ki bu ruhun etkin halidir. Hassasiyet insan irâdesini ezer ve baskı altına alır. Ruhun derinliklerinde coşup gelen irâdî hareket dalgaları yükselmeye başlayınca dış alemdeki katı ve sert kayalara çarpışır ve kırılır. Bunun üzerine ruh başarısız ve yorgun olarak geri döner. İşte ruh ile dış âlem arasındaki bu sürekli çatışma ve ard arda gelen sadmler her türlü elem ve ıstırapların kaynağı olduğu gibi aynı zaman da şuurun da menbâıdır. Ancak bu çatışma ruhun derinliklerinden coşarak patlayan dalgalar merkeze doğru tekrar dönünce burada bir çarkın yörüngesi etrafındaki hareketinden doğan enerjiye benzer bir enerji meydana getirir. Bu ısınma, neticede, bir ışık şelâlesi halinde feverân ederek vicdanın dört bir yanını aydınlatır. İşte biz buna şuur ve basiret uyanması adını veriyoruz. Bu duyguya sahip olan ruh idrak yeteneğini kazanır, hem idrak edici, hem hakim hem de mahkúm olur. Bir bölümü idealist olan ruh, öbür bölümü baskı altına alınmış realist ruhtan meydana gelen komple bir varlık hüviyetini kazanır.
Kentlerin, kasabaların, köylerin meydanlıklarında birtakım çöplerin, pisliklerin ve gübrelerin yığıldığını görenler, “Bun­lar sağlık kurallarına aykırıdır; ne rezalettir bu böyle?” diye feveran ederler. Şimdi siz, evlat sahibi anne-babalar!.. Bir kere düşününüz. Kendi vicdanınıza danışarak bir karar veriniz. İçinde bulunduğu aile çevresi ve havası çocukların ki­şiliklerinin sağlıklı bir şekilde oluşmasında ne derece olumlu­dur?
Sayfa 49 - Anneler babalar ve çocukları
1.041 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.