Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Feyza Şengül

Bir insan ne zaman yazmaya başlar? Daha doğrusu ne zaman onun için, yaşadıkları, hissettikleri, düşündükleri artık ifade etmekten kaçınamayacağı bir yoğunluğa ulaşır?
Reklam
Gülümsemiştim ve Allahtan o sırada televizyonda, gülümsenmesi gereken bir şeyler oluyormuş: Karım da bana bakarak gülümsedi. Böylece aynı şeyi beğenmiş olduk. İnsanlar birbirlerini anlayamıyorlardı. (Allahtan anlayamıyorlardı.)
Çevremdeki insanların bende yapmacık bir davranış diye izledikleri şeyin aslında sadece gerçek yaratılışımı savunmak için girişilen kramplı zorlamalar olduğunu, gerçek benliğim diye gördükleri şeyin ise aslında maskeli balodan başka bir şey olmadığını, ilk defa o sıralarda belli belirsiz kavramaya başlamıştım.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Her zaman, suç işlediği halde kendisine taviz verildiğini hissettiği için başı önünde dolaşır insanımız. Bizim ilk 'günah'ımız budur: cezalandırılmayan küçük günahların toplamı.
Kendini bir süre için kaptırdığı yaşantıların, hiçbir zaman sonunu getiremiyor. ..Belki bir yaşantıyı sonuna kadar sürekli izlemenin, bitirmenin, bir çeşit ölmek olduğunu hissediyor. Yarım yamalak yaşantılar sürdürerek, bütün ölümlerden kaçıyor.
Reklam
"Ölmek nedir? Yaşayabileceğini hayal ettiğin olayların bitmesidir ya da insanın öyle sanmasıdır."
"Erkekler her zaman bir kadının ilk aşkı olmak ister. Bu onların manasız gururu. Biz kadınlar bu konuda çok daha incelikli içgüdülere sahibiz. Bizim istediğimiz bir adamın son ilişkisi olmaktır."
"Belki de bir türlü yaşamadığımız için bu kadar büyüdü aşk," dedi, "aslında kısa bir şeydi, zamana yayıldı."
Bir kadının, hayatının bir noktasında ya da bütün hayatı boyunca çirkin ördek yavrusu mevkiinde zaman geçirip geçirmediğinin belki de en iyi ya da en güvenilir ölçütü, içten bir komplimanı sindirememesidir. ..Eğer onun ne kadar sevimli ya da sanatının ne kadar güzel olduğunu söylerseniz, ruhundaki bir şey bunu hak etmediğini ve komplimanı yapanın, yani sizin, daha işin başında böyle bir şey düşündüğünüz için bir aptal olduğunuzu söyler.
İnsan çırpındıkça bir bataklığa saplanıyor Yaşadıkça ölüme Çaresiz olmak bir şey değil Çaresizliği kabullenmek zor geliyor insana
Reklam
Acı çekmek uzun süren bir andır. Onu mevsimlere bölemeyiz. Yalnızca ruh hallerini saptayıp yinelenişini kaydedebiliriz. Bizim için zaman ilerlemez. Döner. Bir ıstırap merkezinin etrafında döner sanki.
"Ben de büyük meseleler yüzünden harcamış olmak isterdim hayatımı. Küçük dertler yüzünden yıpranıp gitmek istemezdim."
Ölmeden önce 'ruhuna sahip olan' insanların sayısı, trajik denecek kadar azdır. "İnsanda ender rastlanan şey, kendine ait bir davranıştır," der Emerson. Büyük ölçüde doğrudur da. İnsanların çoğu, başka insanlardır aslında. Düşünceleri bir başkasının fikirleri, hayatları bir taklit, tutkuları birer alıntıdır.
Hepimiz başka birinin bizim şifacımız, gerilim kaynağımız, dolgu maddemiz olabileceğini düşünme yanılgısına düşeriz. Bunun böyle olmadığını görmek epey zaman alır; bunun nedeni ise, çoğunlukla yaraya içeriden bakmak yerine onu kendi dışımıza yansıtmaktır.
Nasıl kolayca söyleyiveriyor bunu. Sevmek! Kelimelere herkes kendine göre bir anlam, bir değer veriyor galiba. Bu değerler aynı olmadıkça iki kişi iki ayrı dil konuşuyorlarmış gibi olmuyor mu?
72 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.