Herbert Marcuse, Thedor Adorno, Erich Fromm, Jürgen Habermas, Max Horkheimer gibi düşünür ve filozofların bir araya gelerek, ikinci dünya savaşı gibi ağır bir süreçte Almanya'da başlattıkları ve -Eleştirel sosyal teori- düşüncesini ortaya koydukları, bu süreç içerisinde kapitalizm'e olduğu kadar faşizm'e de karşı eleştirilerini yoğunlaştırdıkları,
Amprik filozoflarla, rasyonalistler arasında kritisizmi benimseyip eleştirel kuramın (frankfurt okulu) temelini atmış; akıl-deney arası rabıtayı çözmeye çalışmış, 18. yy Platonu olmuştur bir anlamda. yükselen skeptisizm’e tepkidir felsefesi. Modern bilimin bilgi teorisini temellendirmiş; nedensellik, zorunluluk, olasılık kavramlarına daha önce
Frankfurt Okulunu Adorno ve Horkheimer çizgisinden alarak; kamusal alan, müzakereci demokrasi, ötekiye empati, kendi olmak başlıkları altında genel bir Habermas felsefesi ve etiğinin işlendiği nitelikli kitaplardan.
Habermas her ne kadar Adorno ve Horkheimer'ın ardından gelen bir isim olarak düşünülse de, okulu 21. yüzyıla taşıyan felsefeyi oluşturmuş olması onu bir adım öne çıkarmaktadır. Okul her ne kadar iletişim ve toplum kültürü alanında çalışmış olsa da Habermas'ın kamusal alanı buna dahil etmesi okulun kapsamını oldukça büyümüştür.
Kitapta felsefi anlamda ciddi bir pozitivizm eleştirisi mevcut. Bilgiye ulaşma noktasında oldukça kısır bir metodu olan pozitivist düşünce eleştirisi eleştirel düşüncenin yükseliş akanıdır desek yanlış olmaz. Ayrıca metalaştırma konusu da pozitivist düşüncenin bir ürünü olduğu için her şeyin piyasasının oluşması ve felsefenin yok oluşu da pozitizim eleştiri içerisinde yer alan konu başlıklarından. Aslında bu konuda çok daha uzun yazmak gerek, inceleme bu şekliyle çok kabataslak oldu gözümde. Ancak bu kısacık kitabı uzun bir incelemeyle anlatmış olmayayım. Spoiler vermeden ilgilisine keyifli okumalar diliyorum.
Eleştirel Teorilerin pozitivizmde somutlaşan felsefî hataya karşı özellikle hassas oldukları bir gerçektir.
Frankfurt Okulu üyelerine göre hatalı epistemolojik görüşleri olan insanların doğa bilimlerinde teoriler üretmeleri mümkün olsa da eleştirel teorilerde bu mümkün değildir.
Doğru epistemolojiye sahip olmak ile başarılı olarak aydınlanma ve özgürleşme üreten teoriler geliştirme ve test etme arasında yakın bir bağlantı vardır. Bu bakımdan pozitivizm doğa bilimlerinin gelişmesine özel bir engel oluşturmasa da insan özgürleşmesinin ana araçlarına, yani eleştirel teorilere karşı ciddi bir tehdittir.
İşte bu düşüncelerden hareketle Frankfurt Okulu’nun pozitivizm eleştirisi, temel bir amaç doğrultusunda geçerli bir bilgi kategorisi olarak ‘dönüşlü olma’nın geri getirilmesidir.
Minima Moralia epey bir süre elimde sürünen, yer yer okumakta çok zorlandığım bir kitap oldu. Elime alıp da bir solukta biterebileceğim bir kitap değildi, asla. Hattâ kimi zaman bir cümle bile uzuuun uzuuun düşünmeme sebebiyet veriyor, Adorno’nun tam olarak ne ifade etmeye çalıştığını anlamaya çalışarak zamanım geçiyordu. Adeta mücadele etmeniz
Walter Benjamin'in 19. yy Parisi'ni aydınlatmak için Charles Baudelaire'in şiirinden yararlandığı gibi biz de bugünkü tarihsel dönemle ilgili eleştirel bir içgörü ve bilgi elde etmek için filmlerden yararlanabiliriz. Filmler tarih, sosyal teori ve eleştirel olan medya/kültür araştırmalarıyla birlikte isabetli bir biçimde kullanıldıklarında,
eleştirisi üzerine Tom Bottomore'a genel hatlarıyla katılamadığım için pek sevemedim bu kitabı.
habermas, adorno, horkheimer ve marcuse'u ampirik sonuçlarla ilgilenmemekten, tarihsel perspektiften kaçındıkları ve genel olarak felsefik analiz getiremedikleri için frankfurt okulunun çöküşünün yaşandığını iddia etmekte. ancak sorun şu ki bay bottomore okulun neo-marksisizm ya da marksizimi yeniden yapılandırmak için değil ''eleştirel kuramı'' insanlara anlatmak için ortaya çıktığını görememektedir.
İDEOLOJİ YANLIŞ BİLİNÇTİR.
frankfurt okulu gibi, birmingham okulu ve chicago okulunun da ana tezi budur. hemen her ideolojik tutumu birer saplantı olarak görür ve bilincin önündeki en büyük set olduğunu düşünürler. burada işin içine tarihsellik katmak pek de içerikle alakalı bir durum değil. keza tezler deneysel bilgiyle değil özgür bilinçle ortaya atıldığından herhangi bir varlık iddiası da yoktur. eleştirel kuramın bir ideoloji olarak varolması önce kendisiyle çelişmesi değil midir zaten.
keza bu okullar kültür endüstrisini, aydınlanmanın diyalektiğini, müzikoloji ve sosyolojik açıdan marksizmin eksik kaldığı noktalarda aşmış bir boyutta seyretmektedir.
eleştirel kuram önce kendini reddetmekle başlar.
Frankfurt Okulu’nun çalışmalarının büyük bölümü, “ideolojilerin eleştirisi” başlığı altında toplanabilir. İdeoloji, Frankfurt Okulu için, bir siyasi akımın hatta bir sınıfın sistematik dünya görüşü değildir. Marx’ın Alman İdeolojisi’ndeki tanımıyla da (hakim sınıfın, ezilen sınıflarca da paylaşılabilen, yanlış, çarpık düşünceleri) yetinmezler.
Yazarın #foucaultsarkacı eserini okumadan önce Yazmak olgusu adına edindiğim bu kitap; içerdiği alaycı üslup, mizah ve sık ironilerle beni güldürüp düşündürdü doğrusu.
Her şeyden önce bir profesör olan ve mitoloji dahil eski çağ kültüründe de dersler veren Eco, geçmişin mitleri kabul edilen konu ve filozoflarının günümüzde düşeceği durumu kurgulayarak, insanoğlunun geçirdiği özellikle kültürel değişime dikkat çekiyor. Nabukov'un ünlü Lolita'sının İtalyan versiyonu, İncil - Odysseia -Ilahi Komedya - Justine -Don Quijote - Kayıp zamanın izinde - Dava klasiklerini günümüz editorlerinin reddedebilme nedenleri, Sokrates usulü striptiz betimlemesi çok komik ve harikaydı. Ben ise; ünlü Frankfurt okulu'ndan Adorno'ya özenip günlük eleştiriler yapan İtalyan yazarları kendi dilleriyle topa tutmasını, Amerika'nın Keşfi'ne bağlanan stüdyoda Da Vinci dahil entellektüellerin konuşmasını yansıtan bilim kurguyu, küçük oğluna yazdığı bol silahlı masallar tepkimesini içeren mektubu ile bizdeki M.Ali Erbil benzeri İtalyan tv figürünün sosyolojik ve felsefi açıdan incelemesini ÇOK beğendim. Ayrıca ağır ayrıntı ve betimlemeler içeren #yeniroman akımına olan tepki metni ile #joyce 'un ünlü Figenan'ın Uyanışı eserinin sonundan başlayarak Manzoni'nin Nişanlılar eserine geçerek yaptığı Yapı Bozumcu Okuma'yı da.
Kitap; derin tarih bilgisi ve edebiyat eleştirisi içermekte olduğundan altyapı gerektirebilir fakat mizah yardımıyla kültürel evrim aşamalarını duyumsatabilir.